Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İnsanın Yeniden Keşfi

İnsanın Yeniden Keşfi
 

O nedenle, günlerinizi, idol gibi gördüğünüz mahallin yanında geçirir, ona düşündüğünüzü sorabilir, aldığınız yanıtlarla mutlu bir yaşama geçebilirsiniz. Şimdi her şey yerli yerindedir. ..


Yılların akışı içinde kimi zaman olası bir yanılma, sapma, öylesine büyük yanlışları getirir ki ömür boyu, onun telâfisi olamaz. Bu husus, artık sağlam delillere dayanarak biliniyor.

Ayrıca birazcık fikir sahibi olanın da bilgi dağarcığını kat kat arttırmak yerine, sağa sola ukalalık taslaması ve bununla beraber, özellikle önyargılarını sürdürmesi bir hayli ilginç.

Bu da dikkat çekiyor.

Anlaşılan,  bu tipler acayip sayılabilecek halleri ile zihinlerde çakılı kalmayı yeğliyorlar.

Gerçek olan şu ki, önüne bakamayanlar, ister istemez yanlışlar içinde boğulup gidiyor.

 Bunda hiç kuşku yok.

 Peki, böylesine kaygan bir zeminde yaşama durumunda ne yapılması gerekir?

Ya değişim gerekli diye düşünmek ve bu hususta kararlı olmak, çok çalışıp, az uyuyup, hiç dinlenmeyerek hayatı zehir edercesine seçtiği konulara eğilmek, hayatından hiç çıkmayacak bir büyülü dünyanın kapılarını açabilmek, ya da yan gelip yatmak, “Allah’ın takdiri bu” deyip her şeyi kader kılıfına uydurup bireysel bir yaşamı tercih etmek.

Tabi bu son yazdığım, hiç tasvip edilmeyen bir öneri.

Bu koşulları yaşayanın pasifize olmaktan ötürü ilkeleri çöker, vaktinden önce yaşlanır, sinirli, yorgun bir tip haline dönüşüp, çevreye zarar verebilecek duruma gelir.

Kuşkusuz, kişiler trajik noktaları böyle yakalar.

Şayet yeni bir atılım gerçekleştiremiyorsanız, yanlışlarınızda devam ediyorsanız, yaşamın akışını durdurup, mantıklı şekilde tası tarağı toparlayarak kendinizi, fikirlerini, felsefesini beğendiğiniz, ayrıca güvenebileceğiniz birinin güvenli kollarına atmak en doğrusu olacaktır.

Madem sorunlarınızla başa çıkamıyor, bir anlamda kendinize güvenemiyorsunuz, yapılması gereken budur.

O nedenle, günlerinizi, idol gibi gördüğünüz mahallin yanında geçirir, ona düşündüğünüzü sorabilir, aldığınız yanıtlarla mutlu bir yaşama geçebilirsiniz.

Şimdi her şey yerli yerindedir.

Kimi zaman bir yolunu bulur, yeni ahbaplarınızla ayaküstü sohbet ederek rehberinizin "ne kadar değerli bir insan olduğunu" tartışabilirsiniz.

Artık sırtınız yere gelmeyecektir.

Çünkü çalışmalarınız bir sisteme dönüşmüştür.

Amaca varmak için bu yol geçerlidir.

Hele sizden biraz daha yeni çaylaklarla bir araya gelip 'sohbet' şansını elde ediyorsanız, keyfinize diyecek yoktur.

Daha da iyisi, can sağlığıdır.

Çok az insanın sarstığı kadar, etrafınızı sarsabilirsiniz.

Neyin nerede, nasıl yaşanması, davranılması, oturup kalkılıp ahbaplık edilmesi gerektiğini öğrenmiş, hatta kendinizi yeterli görerek, yenilere eğitimler vermeğe bile başlamışsınızdır. Çünkü bunları, bir tarz edinmenin, kısacası kabul görmenin kurallarını öğreten, “bir bilen” den almışsınızdır.

Buraya kadar sizinle hemfikirim.

Ama ters düştüğümüz koşullar da olabilir.

Şöyle ki:

Ben "eğitici kişi" kavramını ne kadar gerekli buluyor ve sistematiğiyle yararına ne kadar inanıyorsam, "yaşam veren ya da yaşatabilen" kişi olma hususuna olan yaklaşıma da en başından beri bir o kadar gıcık oluyorum.

İnsanların yaşamlarındaki zorlukları atlatmalarına yardımcı olmak, onları yeni ve dışarıdan bir bakışla kısır döngülerinden kurtarmak, bazen dinleyerek, bazen akıl bile vererek hayatlarında bir değişiklik yapmak ve bu hususta gerçekleşebilecek paylaşım fikrine karşı değilim.

Karşı olduğum şey, ehil olmayan kişilerin eğitmen rolüne soyunmaları, yanı sıra yaşam gerçeğini yansıtabilme konusunda insanları ikna edebilmeleridir.

İşte böyle bir durum mevzubahis değil!

Burada, adeta bir bilge kesilen, ama sıradan yaşamına dahi hayrı olmayan, sorunlar karşısında, eğilip bükülen ve çelişkiler içinde olup kendine lider görüntüsü verenlerin bu hareketlerini kınıyorum.

Şahsen, büyük bir sabırla onların bu çıkmazdan kurtulmalarını bekliyorum. Aksi takdirde, tam bir fiyasko ile karşılaşabilecekleri hususunda derin bir kanaatim var.

Bu ifade sadece benim değil, yaygın olan algının en açık ve önemli göstergesi.

Kanaatimce bu yola sapanlar, “ne yapsın, ne etsin” önce kendi yaşamlarını adamakıllı araştırıp inceleyip her şeyi yerli yerine oturttuktan sonra yollarına devam etsinler.

Hiçbir şey olmamış gibi devam edemezler.

Kendi içinin yaralarıyla yüzleşmeye cesareti olmayan insanların bu işe soyunmaları, epeyce manidardır.

Çünkü çaylak insanların hayatları ile oynadıklarının farkında değiller. Sonrasında meydana gelebilecek tersliklerde ne yapacakları konusunda en ufak bir fikirleri bile yok. Bu durum ise bir gaflettir.

Her neyse, sonuçta bu yaşam, hayat, ne derseniz deyin, kendilerine ait. Ancak tek endişem, yetiştirdiğini düşündükleri insanları da kendilerine benzetecek olmaları.

Gerçek bilgiye erişmek, yaşayanın yaşam biçimiyle özdeşleşmek varken, insanın istemeden de olsa bu hale düşmesine ne denebilir ki?

Bunları birbirine karıştırmak, işin içinden sıyrılmak, en azından insana yakışmaz.

İnsan olan ise sınırını aşmaz, haddini bilir.

 

Ahmed F. Yüksel

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..