Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '11

 
Kategori
Güncel
 

İnsanlığa en büyük zararı dünyayı kurtarmak isteyenler vermiştir

İnsanlığa en  büyük zararı dünyayı kurtarmak isteyenler vermiştir
 

Tarihi ters çeviren yazılar/ İnsanlığa en 

büyük zararı dünyayı kurtarmak isteyenler vermiştir. 

Tanrı’nın iyilerin yanında kötüleri de yaratması Âdem’in neslinin omuzlarına büyük bir sorumluluk yükledi. Çünkü kötüleri engellemek gerekiyordu. Değilse bize zarar vereceklerdi. Acaba öyle miydi? Kötüleri kendi hallerine bıraksaydık belki bu kadar kötü olmayacaklardı. Ya da onlara fidye verseydik, haklarımızın bir kısmından vazgeçseydik, onların bizden daha zengin yaşamalarına izin verseydik ve çok istekli olanlara (istediklerini alamazlarsa ağızlarından alev çıkaracak olanlara) mevkii ve şöhret yani rüşvet verseydik. Yani vermedik, savaştık da noldu? Bizleri öldürüp istediklerini yine aldılar. Bir kuru onur karşılığında insanlığın üçte biri katledildi. 

Cebinizde tüm varlığınız 100 000 liranız var. Ya onurunuz ya paranız dediler. Hangisini verirsiniz? Onurunuzu vermezsiniz, biliyorum. Ya canınızı da isteseler. Onu da verirsiniz onurunuz için. Malı verdiniz dünya gitti; canı verdiniz siz gittiniz. Kuru bir onur neye yarayacak? Bu hesaba benim aklım ermedi doğrusu. Kötüler ne ister? Mal/para/şöhret/mevkii. Var olan her şeyi mi isterler yoksa az biraz bir şeyler versek ikna olurlar mıydı? Dünyayı babalarının çiftliği, bizi de kapısında hizmetçi mi isterler diyorsunuz yoksa? Yalvarsak, ağlasaydık, kandırıp gözlerini boyasaydık… Canımız bize kalırdı. Belki bir kısım malımız da. Yanlış hesap yaptık! 

Bir şeyi merak ediyorum; ölenlerin, ölmüşlerin, toprak olmuşların onuru, gururu oluyor mu? Hani yani bizim onurumuz yaşarken bile yok da. 55 yıldır bu ülkenin sokaklarında geziyorum, onurumu bana hissettiren bir davranışa rastlamadım. Bana beyefendi diyorlarmış. E tabii ki hanımefendi diyecek halleri yok ya. Geçen akşam Sultanahmet’e gittim. Sultan şapkasıyla resim çektirmek istedim. Hani göbek adım Ahmet ya, belki rahmetliyle adaşız diye bana bir miktar indirim yaparlar sandım. Düşüncemi adama söyledim. Elini şöyle yaparak bana bir Osmanlı tokadı gösterdi. 

Kul olmak çok zor ya! İçinde yaratana karşı bazı şeyler var söyleyemiyorsun. Söylüyorsun da dağda bayırda, deli Nadimler gibi. Kurbağalar duysa nolur? Vrak vrak… Yani demem o ki madem bu kadar hikmet sahibiydi de kötüleri niye başımıza bela etti? Bakın ulema, kötülere rüşvet verseydik yine bizi öldürürlerdi diyor. Ama yani bu doğru olmayabilir. Fidyecilere para veriyoruz ve çocuğumuzu bırakıyorlar. Kötüler naspın bizim canımızı? Yani ölmek ve öldürmek yolunu seçmeyip, kötülere karşı koyup savaşacağımıza elimizdeki mal, şöhret ve mevkilerden bir kısım rüşvet verseydik acaba tarihteki savaşlar, ölümler, kan ve gözyaşı olmayabilir miydi? Hiçbir zaman anlayamayacağız. Üstelik bundan sonra deneme şansımız da yok. 

Şimdi kötüler dünya kurulduğunda neyseler bugün de aynılar. Yani istediklerini alıyorlar. Ne kanun, ne devlet, ne halk hatta ne Tanrı, hiçbir güç onları durduramıyor. Yani diyorum ki bizden öncekilerin hatasına düşmesek. Malımızın canımızın karşılığında kötülere rüşvet versek. Aslında belki dinler, evliya ve enbiya, âlim derviş tayfası filam olmasaydı biz kötülerle anlaşırdık. Musa asasını Nil nehrine vurdu da noldu? Musa’nın nesli yine acılar içinde. Elbette Tanrının emirlerini tartışmıyoruz ama semavi dinlerin insanlığın yaşantısındaki yansımaları pek iç açıcı değil. Sadece din nedeniyle, din savaşlarında 100 milyondan fazla insanın öldüğü düşünülürse Tanrı’nın zaten akıl verdiği insanlara bir de ayrıca neden kitap ve peygamber yolladığı merak edilir. 

Zırcahil bir çocuğa Anayasa kitabı versen ne yapar? Cevap, kı… ını siler. Tövbe hâşâ, hatalı söz kullanmaktan yaratana sığınırım; öz çocuğunu diri diri kumlara gömecek kadar hayvan olan kimselere Tanrı’nın kelamını yollasan neye yarar? Buradan varmak istediğim nokta şudur: Din cehaleti yok etmek için vardır ama cehaletin içine gelmiştir. Kız çocuğunu diri diri kumlara gömen biri Tanrının ayetlerini nasıl anlayabilir? Sorumuza cevap geliyor: Dinlerin başta peygamberler olmak üzere öncüleri vardı. Okuduğumuz duyduğumuza göre peygamberlerin hiçbirisi saltanat peşinde olmamıştır. Asıl sorun kötülerin dini kullanmalarıdır ama bunların eline kılıç kutsal kitapla birlikte yine inananlar tarafından verilmiştir. Düşünün bir kere, Allahın yeryüzündeki temsilcisi peygamberin halifesi Abbas oğlu Abdullah (kan dökücü) diye anılmıştır. Bugün de El Kaide terör örgütü din için savaştığını söylüyor. 

Dünyayı kurtarmak isteyenler tarih boyunca bu gezegende hiç eksik olmadı. Çünkü bu işin getirisi büyüktü. Savaşta ölünce şehit, kalırsan gazi oluyordun. Kahramanların heykeli dikiliyordu. Adın şöhretin nam salıyordu. Dünyalık da veriyorlardı. Ama elbette bütün bunların yanında vicdani olarak kendini feda edenler de vardı. Filozof gibi düşünüp yazı yazmak, en fazla şiir söyleyip kurtuluş marşları söylemek yapan açısından işe yaramıyordu ama kimse de bu nedenle ölmüyordu. Yani filozof kendisi öldürmüyordu ama inanıp peşinden gelenler arasında katiller yaratıyordu. 

Kurtarıcı adı üzerinde kurtarır, öldürmez ama bizim kurtarıcılar nedense öldürüyorlardı. Sizin için yapıyoruz diyerek bizi, kötüleri öldürüyoruz diyerek de herkesi ikna ettiler. Bizim için yaptıkları belli değildi; kötüleri öldürdükleri de. 

Dinler insanlığın yok edilmesinde kullanılıyordu. Sözde kurtuluş mücadelelerinde kötülerin savaşlarından daha fazla kişi ölüyordu. Özellikle de dinler ülkelerin fethedilmesini kutsal bir görev olarak krallara veriyordu. Ben okuduğum kutsal kitaplarda(Kuran, İncil) krallara böyle bir görev verildiğini görmedim. Bunlar kutsal kitap okumuyorlar mıydı? Allah hiç ülkeleri işgal edin, insanları öldürün yakın, yıkın diye emir verir miydi? Üstelik Osmanlı padişahları halifeydiler. Yani fetihleri din adına yapıyorlardı. 

İnsanoğlu hep gökte parlayan yıldızları görür, yerde sönen yıldızları değil. Beni sizin kazandıklarınız değil insanlığın kaybettikleri ilgilendiriyor. Ne muhteşem çağlardı ama onlar! Cengiz han gibi birisi yeryüzüne gelmemişti. Tanrılar bile onun kadar olamazdı! 300 Spartalı ne muhteşemdi ama! İnsan Tanrıyla karınca arasında bir varlıktır. Tanrı kadar yükselme ve karınca kadar alçalma becerisine sahiptir. 

Ülkenizi ve dünyayı kurtarmak isteyenlere (ben de dâhil) şüpheyle bakınız. Çektiğiniz acıların büyük bir kısmı onlara ait. Onların yazılarını okuyarak birbirinize düşman oldunuz. Barış, sevgi ve kardeşlik anlatan kitaplarda bile ayrımcılık, bölücülük var. Okuduğunuz yazıları kabul etmiyorsanız yazarıyla birlikte reddedin. İnsanları aydınlatmanın sorumluluğu büyüktür. Hiç kimse yanlış şeyler yazma hakkına sahip değildir. 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..