Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '08

 
Kategori
Deneme
 

İnsanlık

İNSANLIK

İnsanoğlu yaratıldığı günden bu yana yaptığı her şeyden az da olsa bir ders almıştır. Kendini iyiliğe verip de doğru şeylerle uğraşıp, kenara çekildikten sonra, onun içinde de kendine gereken dersi almıştır. Bir mazlumun ahından yada bir zalimin asık suratından alabileceğimiz bir öğreti vardır. Kimliklerinin arkasına gizlenmiş, saklanmış ruhların ardındaki şeytansı yada meleksi tavırların insan üzerindeki öğreti payı, bu konuda etkilenen ve etkilenme derecesi kişiliğine göre değişen insanda farklılık gösterecektir. Bundan sağlanacak verim her insan için bir olmayacaktır.

Bazı insanlar, kötülük yapan bazı insanların yaptıklarının o kadar da kötülük olmayacağını düşünebilir ya da bazısı için yapılanlar bir insanlık ayıbıdır. İnsanın insanlık derecesine göre insanlık anlayış derecesi vardır. İnsanlık bir tablo gibidir ve her insan kendi insanlığının ressamıdır. Herkes aklında ki simgeyle bir şeyler karalayıp insanlığını anlatmaya çalışıyordur aslında. Yapılanlar insanlık namına bir şey ifade etmiyorsa yaptıklarımız insanlık dışı sayılacaktır. İnsanlık; kendi için bir şeyler yapıp, başkasını ikinci plana atmak değildir. İnsanlık, kendi için bir şeyler yaparken bile başkasını düşünebilmek onu da yapamayan insanlar varsa en azından duyarlılık sahibi olabilmektir. İnsanın havsalasının alamayacağı ibret dolu insanlık dışı olaylar karşısında, insan beyninin vereceği ani tepkimeler sadece bu olayı mantık dışı görmektir. Gerçekten de insanlık dışı olmak bir nebze de mantık dışına çıkmaktır. Yani gerçeklerle örtüşmeyen, aklın kabul etmediği olguların bütünleşimidir. Maneviyat insanın içini kapladığı zaman, kişilik örgüsüyle örüldüğü zaman kendini bu dairenin dışında tutanın da bunları yapması elzemdir.

Gökkuşağının renklerle cümbüşünü göremeyecek kadar kör insanlar olagelmiştir. Etrafında ki güzellikleri görmezlikten gelen yada görmek istemeyen, içindeki kötülüğün esiri olup her zaman onun peşinde koşturan... Kararmış bulutların çaktığı şimşeği duymayacak kadar umursamaz insanlar da olagelmiştir. Bu bir hayata pozitif bakış açısı mı yoksa sorumsuzluğun sorunsuzluğa tekamülü mü bunu kestirebilmek o kadar da mümkün değil. Ama bildiğim bir şey var insanın gördüğü şeylerden aldığı görüntü kadar içine işlenme payı vardır. Herkes gördüğü kadarıyla hayatından bir şeyler alır. Gökkuşağının insan için bir baharı andırması başkadır ya da karamsarlıktan ziyade kararsızlığı anımsatabilir. Bu ikisinin içinde ki ayrımın farkına varmak ve başımızı kaldırıp baktığımız şeylerden bir anlam alabilmek.

İnsan başıboş yaşama kaygısıyla yaşadıktan sonra, kendine bir yarar sağlamayıp başkasından bir medet umduktan sonra insanlık namına yapacağı bir şey kalmamış demektir. Başkası için yaşarken kendi için ölmektir belki de insanlık denen kavram. Fedakarlığın diğer adıdır. Şahsı maneviyatın en temel belirgin taşlarından biri olan insanlığın din açısından kapsadığı alan malumunuzdur. “Kendi için istediği bir şeyi başkası için istemeyen olgun mümin değildir” diyen Efendiler Efendisi ve merhametle ilgili başka hadis ve ayetler aslında insanlığı anlatan bilgi parçacıklarıdır. Herkesin içinde yanan bir ateşin temel kıvılcımıdır insanlık. Bazısı bu ateşi körükler ve insanlığa faydalı olur , bazısı ise bu kıvılcımı belki çocukluğunda küçücük bir nefesle söndürüverir. Bir insan düşünelim çocukluğunda talim ve terbiyeden geçmiş, ama içindeki kıvılcımı çocuk yaşlarda söndürüvermiş ve bir daha da yakmaya hiç yeltenmemiş. Bu kadar karamsarlık çerçevesi içinde insanlıktan bahsetsem de, insan her an yeni ümitlerle, günlerle beraber yeni kıvılcımlar çakar içerisinde. Ama kendine çeki düzen vermeyip hep aynı yöne meyleden insanlardan bahsediyorum. İçindeki küçük kıvılcımı söndürüp merhameti silip atmış ya da bazı yerlere sıkıştırmış taş yürekli insan ne kadar iyilikten kavram olarak haberdar olsa da aslında unutmuş sayılmaktadır.

İnsan insan olur da kimseye hor bakar mı? Beş kuruşluk bir farka, insanlığı yakar mı diye yazdığım mısralarda insanlık namına ayrı yönelişlerin ayırtına varmak istiyorum. İnsan talim ve terbiyeden geçer ve kendini bilgin, görgün ve yetişmiş bir insan olarak görür. Ama perdenin arkasına attığımız o kadar çok şey var ki, bunları hangi unsurla açıklasak bilemiyorum. İnsanı kendini bilmeli mi yoksa kendi bilmekten ziyade Rabbini mi bilmeli? Kendini bilen Rabbini bilir aslında, Rabbini bilen de kendini bilir. Merhametin nerelerden tecelli edip insanlığın ona nasıl aksettiğini kestirebilirsek eğer, biz de insanlık namına yol almış sayılırız. Etrafımıza baktığımızda insanlığın belirtilerini görüyorsak insanlık adına iyileşme vardır anlamındadır. Otobüste ayakta kadın ve yaşlıların kalmamasından tutunda bir bir terör kurbanına karşı gayrimüslim de olsa acımamız birer insanlık belirtisidir. İnsanlık dışı bir olaya karşı içimizde bir ürperti duyuyorsak ya da bir iyilik fırsatı kaçırdığımız zaman yazıklanıyorsak iyiye doğru yol alıyoruz kanaatindeyim.

İnsan, insanlık denen kavramı algılama düzeyi farklılık arz ettiği gibi uygulaması da farklılık arz ediyor. Bir suçluya ‘kanun namına teslim ol ’ nasıl deniyorsa; kötülüğe de, ahlaksızlığa da ‘insanlık namına teslim ol’ demek keşke bir ağız alışkanlığı haline gelseydi de insanlar ister istemez insanlığını hatırlasaydı. Ama ne çare ki insanlar, menfaatlerine ve çıkarlarına ters düşen ne olursa olsun insanlığı hiçe sayıp bir hiçliğe doğru yol alıyorlar.

İbrahim GÜREL

ŞUBAT 2007

ERZURUM

 
Toplam blog
: 3
: 448
Kayıt tarihi
: 28.03.07
 
 

28 haziran 1983 Erzurum doğumluyum. Atatürk üniv. işletme fakültesi mezunuyum. Yazmak benim için en ..