Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '19

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İntihar, Durkheim, Werther

Yakın tarihte İstanbul Fatih’te aynı evde yaşayan 4 kardeşin siyanür içerek intihar etmesinin hemen ardından Antalya Konyaaltı’nda Siteler Mahallesindeki evlerinde 36 yaşındaki baba ile 38 yaşındaki anne ve 9 ile 5 yaşındaki çocukların siyanürle intihar ettiği haberi geldi.

Bu haberler iki soruyu akıllara getirdi. Birincisi intihar bulaşıcı mı sirayet eden bir özellik mi taşıyor?, ikincisi ise intihar olayı bireysel mi toplumsal mı?

İntihar bir sosyal sorun haline dönüşmeye başladığından itibaren sosyal bilimin dikkatini çekmiştir. Konu ile ilgili sosyolojinin kurucularından Emile Durkheim; İntihar adlı incelemesi, çağdaş toplumların patolojik bir görünümünü ve bireyle topluluk arasındaki ilişkinin en çarpıcı biçimde yer aldığı bu eserde kolektif gerçekliğin bireyleri ne ölçüde belirlediğini, sosyal gruplardaki intihar oranının, bireysel mutsuzluklarla açıklanamayacağını göstermeye çalışır.

Durkheim kitabında, intihar olayını açıklamak üzere, o zamana değin bu konularda öne sürülmüş bütün belli başlı görüşlerin; (örneğin akıl hastalığı, ırk, kalıtım, iklim) dışında bir etken olarak kalan: “toplum etkisi” üzerinde durur.

İntiharın keyfe bağlı olarak değil, ancak birçok koşula bağlı olarak değiştiğini söyler. İntihar olgusunu tanımladıktan sonra psikolojik açıklamaları bir yana bıraksa da bireyin intihara psikolojik açıdan eğilimli olduğunu ve bunun psikolojik ya da psikopatololojik terimlerle açıklanabileceğini kabul eder. Son tahlilde ise intiharı belirleyengücün psikolojik değil, toplumsal olduğunu söyler.

Bilindiği gibi Sosyolog Gabriel Tarde taklidi toplumsal düzenin anahtar olgusu olarak değerlendirir. Ancak Durkheim intiharın taklit olgusundan çıktığı yolundaki yorumu da bir yana bırakır. Buna karşılık olarak Durkheim, taklit adı altında üç olgunun birbirine karıştırıldığını söyler.

Bu olgulardan birincisi bilinçlerin birleşmesi diye adlandırılabilecek, aynı duyguların çok sayıda insan tarafından hissedilmesidir, der, bu konuda devrimci kalabalığı örnek olarak verir. Devrimci kalabalıkta bireyler bilinçlerinin kimliğini yitirme eğilimi gösterir. Her biri ötekinin hissettiklerini duyar; bireyleri harekete getiren duygular ortak duygulardır. Hareketler, inançlar, tutkular her birine aittir. Çünkü bunlar herkesle ortaktır. İkinci olgu bilinçlerin birleşmesi olmadan, bireyin topluluğa uyması ve diğerleri gibi davranmasıdır.

Çeşitli toplumsal etkenlere bağlı olarak üç tip intihar belirler. Toplumsal etkenler, dinsel bağlılık (mensubiyet), evlilik, aile yaşamı, siyasal ve ulusal bağlar ile intihar olayları arasındaki bağları inceleyen Durkheim; bencil intiharlar (egoistic suicide), elcil intiharlar (diğerkam intihar-altruistic suicide) ve kuralsızlık intiharları (anomic suicide) tanımlarını yapar.

Toplum olarak yoğun şekilde yaşadığımız Anomik intiharlar sadece ekonomik bunalımlar sırasında artmaz. Durkheim; intiharın aynı zamanda boşanma sayısı ile ilişkili olarak da arttığını söyler.

Çağdaş toplumlarda, toplumsal varoluş gelenekle, dinle düzenlenmez, bireyler birbirleriyle sürekli yarış içindedirler. Yaşamdan çok şey bekler ve isterler. Özlemleriyle bunların doyumu arasındaki oransızlıktan doğan acı ve tedirginlik havası “intihar dürtüsü”nun gelişmesine elverişlidir.

İntihar kuramına göre, intiharlar, nedenleri her şeyden önce toplumsal olan kişisel olgulardır. Topluma nüfuz eden intihar dürtüleri vardır. Bunların kaynağı birey değil toplumdur ve bunlar intiharın gerçek nedeni ya da belirleyicisidir. Ancak, kimi kişiler intihar ediyorsa bunun nedeni belki de psikolojik yapıları, sinirsel zayıflıkları ve nevrotik bozuklukları ile intihara eğilimli olmaları olabilir. Aslında intihar dürtüsünü yaratan aynı toplumsal koşullar bu psikolojik eğilimliliği de yaratır. Çünkü çağdaş toplum koşullarında yaşayan bireyler ince ve dolayısıyla zayıf duyarlılığa sahiptir. İntiharın gerçek nedenleri, toplumdan topluma, gruptan gruba, dinden dine değişen toplumsal güçlerdir. Bunlar tek tek bireylerden değil, gruptan doğmaktadır.

Bireysel olguları yöneten çok özel toplumsal olgular vardır. Bunun en ilginç ya da en anlamlı örneği bireyleri ölüme götüren toplumsal akımlardır. Bunların her biri kendi kendine itaat ettiğini sanırken aslında toplumsal güçlerin oyuncağı olduğu gerçeğidir.

Çağdaş toplumlar her şeyden önce bireyin toplulukla yetersiz bütünleşmesi gibi, patolojik belirtiler gösterir. Bu açıdan en çok dikkat çekici olan hem ekonomik kriz hem de ekonomik refah dönemlerinde, yani etkinliklerde aşırılığın ortaya çıktığı ve karşılıklı ilişki ve rekabette artışın görüldüğü bütün durumlarda intihar oranındaki yükselmedir.

İntiharın psikolojik nedenleri arasında; kronik çöküntü halleri, aşırı melankolik tutumlar, umutsuz olma, karamsarlık, öfke vb. durumlar söz konusu olsa da Durkheim İntihara sürüklenen bireylerin psikolojisinin de toplumsal faktörlerden oluştuğunu iddia eder.

Durkheim “intihar dürtüsü”nden söz ederek, “grubun tümünden gelen toplumsal ya da toplu bir gücün bireyleri kendilerini öldürmeye” ittiğini düşünür.

Yaşanan intiharlar Durkheime karşıt olarak Sosyolog David Phillips‘in intiharın yarattığı taklit edilme etkisi olan Alman yazar Goethe tarafından yazılan “Genç Werther'in Acıları” adlı romandan ismini alan Werther etkisini akla getirdi. Romanda, başkahraman en sonunda aşkı uğruna intihar etmesi ile kitabın yayınlanmasından ardından 40 gencin daha yaşamına kitaptaki Werther gibi son vermiş olması, olarak bilinir. Ürkütücü olan ise İstanbul ve Antalya’da yaşanan benzer ölüm vakalarının yüzyıllar boyu çeşitli şekillerde örneğine rastladığımız intihar ya da toplu ölümlerin diğer insanları etkilemesi olan  “Werther etkisini” ülkemizde yaşanma olasılığıdır.  

Nizamettin Biber

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..