Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

30 Aralık '06

 
Kategori
Haber
 

İp...

İp...
 

"Çevir" dedim "gözlerime, bakma...Bak bayram geliyor, hem de yanında hediyesi yılbaşı..." "Çevir" dedim, artık bir kez olsun bakmayıver; bırak öylece ne yapıyorlarsa, yaşıyorlarsa kendi hallerine... Son dev buz parçası da kopunca, koptu içimde bir fırtına...

Saddam batıllıarın bakıp büyüttüğüydü. Şimdi, "el bebe gül bebe", boynunda ip.
En azından bakma buna...
İp geçerken boğazına, görme...
Sonuçta bir insan son nefesini verecek, "O bir insan olamaz" dedim içimden sonra, onca Kürt insana gazlı bomba...
Katilin boynunda ip, ya sonra? "Oh olsun" demeyi denedim, yapamıyorum, yaşam üzerime gelme.
Her canlının yaşam hakkı olmalı, ama yaşarken katilde pişmanlık, en azından olmalı... Ama olmadı.
Cellatlarda bir korku vardı, hala üzerilerinden atamadıkları; ya ölmez ise, ya son anda kurtulursa, kafalarında kara torba.

İpi en yağlısından, bol ilmekli, acıtmayanından, hemen öldürüverecek, hem de siyah fular boynunu, kesmeyecek, incitmeyecek...Sallandı ip, son 50 yıl sallandı Orta Doğu'da...Kan, gözyaşı, çaresizlik, sallandı ipin ucunda...
Ve dünya...
Uzun zamandır ipin ucundaydı, kimse inanmadı...
Söylendi durdu tüm insanlar; "Yuvarlaktır dünya, acep ipi neredeydi?"
Dünya dedi; "İnsanlar... üzerimde baştan başa daireler çizerek yuvarlandılar insanlar. Bakteri b.ku için onca savaş ve silah, patladı sonunda tüm bombalar. En büyük buz kütlesi, kırılıverdi, boynu kıldan inceydi. Kimse inanmadı; bayram seyran, "al gözüm seyreyle" kaçamazsan..."

Kırıldı buz kütlesi uykudayken, kırılıverdi sen de baharken. Buz kütlesi sevinçli,çıktı yolculuğuna; güneye. Güneyde bahar, güneyde yersiz açan çiçekler ve sıcak denizler. "Çok şişmansın" diye alaysadı kuzey rüzgarları onu. Ama o biliyordu, yürüdükçe güneye, zayıflayacak, çoğalacak; kim durdurabilirdi onu.

Bir damla buzdan "yaş" dünyanın gözünden, bir büyük damlamı ki ağlamayı bilmez ki...
Severdi insanlar, buruktu yağmurlar, buruktu karlar...
Sevinçtendi ağlaması; belki bereketi keyiften, ama bu kez, buzdan bir damla yüreğindendi kopuveren...

Günümüz insanı duyarsız günümüze, "Çevre" sıradan konu, "Saddam'dan bana ne...? Bana aşk gerek, gerek bana meşk, olmayan sevgiliye ben maşuk, sense olmayan dünyada eş. Kiremit ateşinde ızgara balık... Bana hüzün gerek, Sabahlık bana ne gerek; iş gerek, aş gerek, yenisinden araba, televizyon gerek. bana ben gerek..."
Son bencil de hazırladı çantasını; içinde ayna ve cımbız...
Açtı çıkısını... Kah bir otomobil fabrikasında, kah bir silah fabrikasında, kah bir kimya fabrikasında, kah bir naylon fabrikasında, kah bir siyah duman, kah bir baca, kah bir ateş... Sarınca, sarmaladı her yeri ısınınca, kader rüzgarları...

Yakıtlarıydı bakteri b.ku, dünya kimin umurunda okumadan yaktılar onca uyarı ve notu; bakmadılar bile giderken, sanki gidilecek yer varken... Ayna ve cımbız çıkılarında kaçacak ne sır ne de ayda

İp dünyanın boynunda.

Büyük şef söylerken, "dünya emanetti çocuklarımızdan"... Şimdi karanlığa giderken, koptu en büyük parça... Başladı yolculuğuna. Kuzey rüzgarları son kez dönüp baktılar dev buza...

Alaska’da petrolcüler; kuşlara, esen rüzgara dönüp dediler,

"Bugüne kısmet,
Kocamıştı dünya,
kocamıştı rüzgar
Nasılsa kopacaktı
kızılca kıyamet."

Bu arada, devam eden yaşamda, size yeni bir hayat, size yeni bir kader, size yeni bir şans, şarkısında Bakü’deydi.

Sahnede açan çiçek gibiydi; coşkuyla yüklü, müzikle dolu yüreği, dönmeyi düşünmedi, piyanist için yüreği... Sahne hevesi hani, sağlamdı yüreği, ama Yurduna kırılarak döndü piyanistin yüreği...

Sağlıcakla...

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..