Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

İpek mendil, kâğıt mendil

İpek mendil, kâğıt mendil
 

İpek mendiller vardı eskiden. Kenarları yaklaşık bir buçuk karışlık kare biçiminde işlemeli mendiller. Hem yüz kurulama, burun silme gibi dünyevi işlere, hem de hatıra, sevgi ve aşk simgesi gibi manevi işlere yarardı. Yıkanır, ütülenir, özenle katlanıp cebe konurdu. Birkaç yıl geçirildiği olurdu onunla. Hele bir de özel bir yeri olan birinden gelmişse el kurulama gibi basit işlerde kullanılmaz itinayla saklanırdı. Çabuk yıpranmaması izin saygıyla davranılırdı ona. Çok şey simgelerdi. Çok şey simgelediği için de türkülere şarkılara konu olurdu sık sık...

Bir de verem illeti vardı. Çoğu zaman adı söylenmez, “ince hastalık” diye anılırdı. Aşıklara yakışırdı en çok. Sevenler ince hastalığa düşerdi karşılık bulamadığından... Ya da sevdiğine açılamadığından; ya da aşılması imkansız bir engelle karşılaştıklarından... O derin sevdayla yanarlarken bir gün ciğerleri sökülürcesine biteviye öksürmeye başlarlar ve ağızlarından lâl rengi bir sıvı bulaşırdı beyaz ipek mendile... O rengi iyi yansıtırdı ipek mendiller... Lâl, ince hastalık, mahçubiyetinden birbirine açılamayan sevdalılar, bir ömürlük aşklar, kavuşamayan âşıklar ve ipek mendil birbirini iyi tamamlardı. Bir âşıkın ölümü en iyi ipek mendile düşen bir kan lekesiyle anlatılabilirdi.

O âşıklar öldü. O karbeyazı ipek mendilleri ceplerine koyup gittiler. Ne kadar yıkansa da mendilden çıkmayıp pembeye dönmüş bir acıyla beraber...

Şimdi kağıt mendiller var. Bir kerelik kullanıma mahsus. Paket halinde taşıyor, ihtiyaç duydukça tek seferliğine kullanıp atıyoruz. Hiçbir özelliği yok. Fast-food gibi bir şey. Aşırı tüketimi simgeleyebiliyor sadece. Hatıra olarak verilemiyor kimseye. Cebimizde varlığının farkına bile varmıyoruz. Bir bakıyoruz ki bitmiş, hoop git bir yenisini al. Tıpkısından bir daha... Islanınca kaybolacak kadar küçülüveriyor. O yüzden görsel bir imge olması da imkânsız. Zaten artık âşıklar verem de olmuyor. Veremin yeryüzünden silindiğinden değil, hâlâ yaygın yoksullar arasında. Hiçbir aşkın verem edecek kadar uzamadığından.

Bir sinemanın kafesinde oturuyorum. Hemen yanımdaki masada ikisi kız ikisi erkek dört genç oturuyor. Konuşmalarından lise öğrencisi oldukları anlaşılıyor. Masalar o kadar yakın ki ister istemez kulak misafiri oluyorum. Konu aşk ilişkileri. Yaşları bilemedin on yedi- on sekiz. O ana kadar kaç kızla çıktığını hesaplamaya çalışıyor biri. Anlattığına göre ortalama “aşk” süresi bir hafta. Sonra konu paraya geliyor. Yok param olsa şöyle yapardım, şu telefonu alırdım, bilgisayarımı yükseltirdim falan. Söz tekrar ilişkilere geliyor ve biri ötekine, “ona çok para yedirdin mi?” diye soruyor, eski kız arkadaşını kastederek. Arkadaşı, “bir hafta sonra ayrılacağım kıza ne diye para harcayayım ki?” diye yanıtlıyor onu. Yani kural bir hafta sonra ayrılmak. Acı çekmeden, ince hastalığa düşmeden, bir mendile bir katre gözyaşı, bir damlacık kan dökmeden...

Temiz, hijyenik, acısız, tek kullanımlık...

Tıpkı kâğıt mendil gibi... Esas amaç hızlı tüketim. Bu konuda başarının ölçütü sadece skor. Kaç kızla çıktın? Kaç erkeğin ayrılık biletini kestin? Kaç kişiyle beraber oldun? Kaç kişiyi “sen” terk ettin? Peşinde kaç kişi var? Amerikan basketbol liginin istatistikleri gibi tıpkı. Her adımın, her figürün, her saniyenin hesabının tutulduğu bir istatistik evreni.

Geçmişin ve şimdinin aşklarının simgesidir mendiller. Birisi bir ömür cepte taşınırdı; öteki bir defa kullanılıp atılıyor.

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..