Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '09

 
Kategori
İnançlar
 

İslam'da evlilik

İslam'da evlilik
 

Yaşlı adam ve kız çocuğu karısı


Kur’an’daki insanın kendi nefsinden eşinin yaratıldığının açıklaması, kadının erkekten yaratıldığı veya ondan daha düşük seviyede bir canlı olduğu değil, aşkın ve sevginin de Allah tarafından insanlara verilmiş bir hediye olduğudur. Allah insanın eşini kendinden vücuda getirmiştir ki “ gönlü birbirine ısınsın“. Yani, kimyasını ve etkileyen faktörleri (Feromonlar, hormonlar, farklı genetik yapı vs.) henüz tam olarak çözebilmiş değiliz, ama gönülleri birbirine ısındıran, insanları birbirine yaklaştıran, eş seçmeyi ve böylece uzun yıllar bir arada yaşamayı mümkün kılan aşkın, sevginin yaratıcısı da Allah’tır. <ı>

<ı>“O, sizi bir tek canlıdan/candan/özden/ruhtan/benlikten yarattı, eşini de ondan vücuda getirdi ki, gönlü buna ısınsın.”(A’raf, 39/7, 189)

<ı>“O’nun ayetlerinden biri de, kendilerine ısınasınız ve aranıza sevgi ve rahmet koysun diye nefislerinizden sizin için eşler yaratmasıdır. Bunda iyice düşünen bir toplum için elbette ayetler vardır.”(Rum, 84/30, 21)

Pek çok canlı için aynı eşle ömür boyu yaşamak söz konusu değildir. İnsanlar ise (en azından başlangıçta) ömür boyu birlikte olmak için kendilerine eş seçerler. Eş seçiminde ise sadece akıl değil, duygu büyük rol oynar. Bütün insanlar bir tek ideal erkek veya bir tek dişinin peşinde koşmazlar. Birine cazip gelen kişi, bir diğeri için uygun seçim değildir. Bu sadece sevmekle, anlaşmakla ve kafa yapısı ile de ilgili değildir.

Dolayısıyla, eş seçiminde karşılıklı gönül birliği esastır.

Bir insanı sevmediği biriyle evlenmeye zorlamak, küçük kız çocuklarını sübyancı yaşlı adamlara satmanın adını evlilik koymak yaratılışa aykırı ve Kur’an’a iftiradır.

Hem aklında uçkurundan başka şey olmayan “dindarlar”ın, hem de İslam’ı ve Peygamberini aşağılamak isteyenlerin en sevdiği örnek Hz. Muhammet’in Hz.Ayşe evliliği, evlendiğinde Hz.Ayşe’nin 9-10 yaşında olduğu iddiasıdır. Hz. Muhammed’in diğer bütün özelliklerini değil, sadece yalan ve yanlış olduğu kanıtlanmış bulunan, evliliğini örnek almak sünnet değil, Peygamber’e iftira etmektir.

Kadın sadece erkeklere hizmet etsin diye yaratılmış değildir. 7-70 yaş arası tüm kadınları ya nikah düşecek mahrem, ya da seksi-dişiler olarak görmek her iki uçtaki abartılardır. Her ikisi de kadınların akıllarını, kişiliklerini yok saymak, onları sadece cinsel objeler, seks oyuncakları olarak kabul etmek olarak saygısızlıktır.

Bir insanı istese de istemese de evlendirmek ise, kölelerin ve efendilerin olduğu dönemlerde, belki köleler için yeni bir yaşam tarzı, toplumda saygınlık ve özgürlük kazanma gibi olumlu etkileri dolayısıyla kabul edilebilir. Çocuklar ana-babanın malı veya kölesi değil, aynı Allah’ın kendi yaptıklarından sorumlu olacak kullarıdır.

İnsanların öz evlatlarını, kardeşlerini ömür boyu mutsuzluğa mahkûm etmelerinin dini veya insani hiç bir gerekçesi yoktur.

Bu aynı zamanda aralarında gerçek sevgi ve saygı olmayan, eğlencelik ilişkilerin de Kur’an’a göre yanlış olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır.

Kur’an’da eşler arasındaki cinsel ilişki günah, ayıp veya sadece çocuk doğurmak için diye geçmez. Bir sevgi ve şefkat tasviri ve cinsellikle ilgili detaylar da vardır. Cinsellik insan doğasının bir parçasıdır. Abartmak ve yaşamın merkezine koymak, ticaretin parçası haline getirmek kadar, ayıp veya yok saymak da yanlıştır. Cinselliğin sadece erkeklere özgü bir ihtiyaç olduğu, kadınların gönüllü veya gönülsüz olmalarının önemsenmediği anlayış İslam’a aykırıdır. <ı>

<ı>“Eşini sarıp kucaklayınca o, hafif bir yük yüklendi de bir süre onu gezdirdi.” (A’raf, 39/7, 189)

Gerekçesi ne olursa olsun insanların tüm yaşamlarını gerçekten sevmedikleri birisiyle geçirmelerini istemek onları veya kendi seçimleri ise, para-mal vs. sahip olma bedeli olarak hayat boyu sevmedikleri bir insanla yaşamayı seçerek, kendilerini mutsuzluğa mahkûm etmektir.

Öte yandan insanlar hayat boyu genç, sağlıklı, varlıklı, keyifli değildirler. Dolayısıyla reklâmı yapılan, sadece heyecan ve eğlenceden ibaret bir birliktelik ve yaşam beklentisi gerçekçi değildir. Bunu bekleyenler çoğunlukla hayal kırıklığı yaşarlar.

İnsanın sevilmeye, dostluğa ihtiyacı vardır. İnsanlar için güven duygusu önemlidir. Yanındakine, işine, geleceğine vs. Travmalar, depresyon çoğunlukla uzun süreli tedavilerle üstesinden gelinebilecek, kişinin işini, yaşamını etkileyen ciddi sorunlardır.

“İyi günde ve kötü günde, varlıkta ve yoklukta, hastalıkta ve sağlıkta” içi boş bir klişe değil, insanlığın binlerce yıllık deneyiminin özetidir. Moda değişti diye insanın biyolojik ve psikolojik yapısı hemen değişecek değildir.

İnsanın bir kaç haftalık ceninken farklılaşmaya başlayan biyolojik yapısı, hormonları insanlar sadece cinsellikten zevk alsınlar diye var olmamıştır. Aynı şekilde, koku, tat, sindirim sistemi de insanlar sadece lezzetli bulduklarını yesinler ve hayatın, nimetlerin tadını çıkarsınlar diye değildir.

Çok zekice buluşlar olan fast-food, katkılı hazır gıdalar hem vakit harcamadan, hem de lezzetli şeyler yeme olanağı vermektedir. Ancak insan bünyesi bu “çağdaş”lığa ayak uydurmakta zorlanmakta, öyle yapanlar, yediklerini bir süre sonra fazla kilo, sağlık sorunları olarak önlerinde bulmaktadırlar. Yani hem kişisel, hem toplumsal bir maliyet!

Erkek için de, kadın için de, ilişki sorumluluk gerektirir. Yavrusu çok uzun sürede büyüyen bir memeli cinsi olarak kadın genellikle, kısa süreli, değişik kişilerle ilişkilere değil, aynı kişi ile uzun süreli ilişkilere yatkındır.

Cinsel organlar, hormonlar, davranışlar her canlı türü için neslinin devamını sağlayarak şekilde biçimlenmiştir: İnsanların bir üreme zamanı yoktur.

Belli bir dönemle sınırlanmamış cinsellik, eşleri uzun yıllar bir arada tutan bir hoşluk, birlik duygusu yaratarak, çocukların anne-baba ile birlikte büyümelerine olanak sağlar.

İnsanların hayat boyu hep öyle kalmak istedikleri duygular olarak aşk, çiftin birlikteliğinin kurulmaya başladığı dönemdeki yoğun duygularıdır. Karşı cinsten birine duyulan hayranlık vardır, çok iyi tanımamanın verdiği güvensizlik ve kaybetme korkusu vardır. Henüz sürekli birliktelik yoksa özlem vardır.

Bu yoğun duygular o kişinin diğerlerinden çok farklı olduğunu, kendisi için önemini de insanın beynine kazır. Ama birlikte yaşamaya başladıktan bir süre sonra bunlar ve bedenin kimyası değişir. İnsanlar her gün birlikte oldukları insanı pek özlemezler ve heyecanlanmazlar.

Seçim doğruysa, ilişki sevgi, saygı ve sorumluluk temelinde yeniden şekillenir.

Bu heyecanın ve dolayısıyla aşkın bitmesi, yavaş yavaş yeni birini bulmanın zamanının geldiğinin değil, doğacak insan yavrusunun ihtiyacı olan sevgi, huzur ve güven ortamının hazır olmaya başladığının göstergesidir. Ancak, eğer seçim yanlışsa, başlangıçtaki hoşluk yerini çatışmalara ve anlaşmazlıklara bırakır.

Evlilik, kadının ve erkeğin ortak kararıdır. Erkek kadına, gücü oranında ve kadının kabul edeceği bir miktar para, mal veya eşyayı, boşanma veya dul kalma durumunda kadının kendisine yeni bir düzen kurması için, peşin tazminat (mehir) olarak öder.

Kur’an’ın hiç bir yerinde, günümüze uyarlanacak şekilde, babasından satın almak veya babasına, ailesine başlık ödemek, istese de istemese de evlendirmek gibi bir şey yoktur. (Bugün kırsal kesimde, mehirin bir tür uygulaması olduğu iddia edilen başlık parası, evlenecek kızına karşılık babanın veya erkek kardeşlerin alıp harcadığı bir satış bedelidir. Kadını boşanması durumunda güvence altına alan bir para değildir. Berdel etmek, borca karşı kızını vermek, başlık parası karşılığı zorla evlendirmek köle ticareti olarak yasaklanmalıdır.)

Başkasına eziyet etmek kadar, kişinin kendine eziyet etmesi, işkence haline gelmiş bir evliliği devam ettirmesi önerilmez.

Kadının yoksulluk korkusuyla mutsuz evliliğini devam ettirmemesi için de mehir kadına bir güvencedir. Kadınlar boşanma veya eşin ölümü durumunda, hamile olup olmadıkları anlaşılsın diye, belli bir süre bekledikten sonra, istedikleri kişi ile evlenmekte özgürdürler.

<ı>“Kadınlara mehirlerini nazik ve cömert bir şekilde örf ve çevrenin kabullerine uygun olarak verin.”(Nisa, 98/4, 4)

<ı>“İçinizden ölüp de geriye zevceler bırakanların bu eşleri, dört ay on gün kendi başlarına beklerler. Sürelerini tamamladıklarında kendilerince uygun gördüklerini örfe uygun biçimde yapmalarında sizin için bir sakınca yoktur. İddet bekleyen kadınlara evlenme isteğinizi dolaylı yoldan anlatmanızda veya böyle bir şeyi içinizde saklamanızda sizin için hiçbir günah yoktur. Allah bilmiştir ki, siz onları mutlaka anacaksınız, unutmayacaksınız. Bu sırada onlarla, örfün normal göreceği sözlerle konuşma dışında gizli bir buluşma için anlaşmayın. Ve zorunlu olan süre doluncaya kadar nikahı bağlamaya girişmeyin.”(Bakara, 92/2, 234-23

Kur’an anne sütüne çok özel bir yer verir. Çocuğun anne sütü ile büyümesi önemlidir. Bu ayrıca, genel olarak, kadının sonraki hamileliğini en az iki yıl sonraya atar. Paralel kuzenlerin evlenmelerinin serbest olmasına karşın, başka bir kadın olan aynı sütannenin emzirdiği iki yabancı ailenin çocukları sütkardeştirler ve -belki bünyesel olarak aynı güçlü ve güçsüz yönleri taşıdıkları için (?) — evlenmeleri yasaklanmıştır.

<ı>“Size şu kadınlarla evlenmek haram kılınmıştır: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle birleştiğiniz hanımlarınızdan doğmuş olup evlerinizde oturan üvey kızlarınız-eğer anneleriyle birleşmemişseniz o takdirde sizin için bir günah yoktur- ve sulbünüzden gelen oğullarınızın karıları. İki kız kardeşi birlikte almanız da haram kılınmıştır.”(Nisa, 98/4, 23)

<ı>5)

Kur’an’da erkeklere dört kadına kadar evlenme izni verilmiştir. Bir zorunluluk değildir. Kadınların sayıca çok, ekonomik ve sosyal olarak kendi ayakları üzerinde duramayacağı dönem ve durumlarda geçerli gibi görünmektedir.

(Bugün de iş olanağı olmayan kırsal kesimde, özellikle okutulmayan, meslek edinmelerine veya çalışmalarına izin verilmeyen kadınlar ya baba evinde oturmak, ya da bir adamın ikinci, üçüncü karısı olmayı kabul etmek gibi seçeneklerle karşı karşıya kalmaktadırlar.)

Ama bu yenisini alıp eskisini bir köşede unutmak değildir.

Erkek eşlerine eşit davranmak, aynı koşulları hepsi için sağlamak zorundadır.

Kaçıncı eş olursa olsun, her kadının boşanma, tazminat ve nafaka hakkı vardır.[1]

Bir erkeğin ikinci, üçüncü, dördüncü karısı olup olmamak konusunda karar da kadına aittir. Kadınlara, kocanın ilgisinin başka kadına yoğunlaştığı, yeterli ilgi ve sevginin gösterilmediği, kendilerini varla yok arası, “askıda” bırakılmış gibi hissettikleri, mutsuz bir evliliği sürdürmek yerine, boşanmaları önerilmektedir.

Ayrılmaları durumunda yoksulluk korkusu duymalarına da gerek yoktur: Allah’ın yasalarına göre, erkeğin boşanmış olduğu karısına/karılarına ödemesi gereken hem evlenmeden önce belirlenmiş boşanma tazminatı olarak mehir, hem de kocanın ayrılan eşe -kadın tekrar evleninceye kadar- ödemekle yükümlü olduğu nafaka vardır.

<ı>“Tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. O halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Barışı esas alıp sakınırsanız, Allah çok affedici, çok merhametli olacaktır. Eğer ayrılırlarsa Allah, geniş nimetinden her birini zenginleştirir.” (Nisa, 98/4, 129/130)

<ı>“ Yetimlere mallarını verin. Temizi pise değişmeyin. Yetimlerin mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Bunu yapmak gerçekten büyük bir vebaldir. Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. İşte bu haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur.”(Nisa, 98/4, 2-4)



[1] Hz. Ali, Hz. Muhammet’in kızı Hz. Fatıma ile evlidir. Hz. Ali, ikinci bir eş almak ister. Ama Hz. Fatıma istemez ve karşı çıkar. Hz. Muhammet, Hz. Ali’ye, kızının bu evliliğe rıza göstermediğini, eğer çok istiyorsa önce kızından boşanıp sonra istediği kadınla evlenmesini söyler. Hz. Ali boşanmak istemez ve ikinci eşten vazgeçer.

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..