Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '11

 
Kategori
İnançlar
 

İslam hakkında ne biliyorsunuz? (11)

İslam hakkında ne biliyorsunuz? (11)
 

* Cihat etmeyi Kur’ansal değerleri insanlara anlatmak değil sadece savaş ve çatışma zannediyorsanız. Saldırıyı başlatan olmamanız gerektiğini, bir insanı öldürebilmek için karşınızda sizin canınıza kast edecek silahlı bir düşman olması gerektiğini bilmiyorsanız. 

Hatta, silahlı düşmanların arasında olup da size saldırmayanı bile “sen Müslüman değilsin” iddiasıyla öldüremeyeceğinizi bilmiyorsanız. 

Ama saldırı karşında hangi dine mensup olursa olsun, hatta Müslüman olsa da bir başka Müslümanı öldürmeye çalıştığı için artık “yüz çevirmiş”, dinden dönmüş sayılarak kendinizi savunmak amacıyla öldürebileceğinizi bilmiyorsanız. 

Saldırganlığın ve saldırıyı başlatmanın yasak, ama kendini savunmanın bir hak ve görev olduğunu, barışçı olmak adına savunmayı reddetmenin yanlış olduğunu düşünmüyorsunuz. 

Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Bir daha onlardan ne dost edinin ne de yardımcı. Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınanlarla, kendi toplumlarıyla yahut sizinle savaşma konusunda yürekleri yetersiz kalıp da size gelenlere dokunmayın.”(Nisa, 98/4, 89-91) 

“Artık inkarcılara boyun eğme, onlara Kur’an ile zorlu bir cihat aç.“(Furkan, 42/25, 52)  

Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et ve onlarla, en güzel olan neyse o yolla mücadele et. Nahl, 70/16, 126-127) 

“Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan sonra bozgun çıkarmayın.”(A’raf, 39/7, 56) 

“Hoşunuza gitmemekle birlikte, savaş, üzerinize yazılmıştır. Bir şey sizin için hayırlı olduğu halde siz ondan tiksinebilirsiniz. Ve bir şey sizin için şer olduğu halde siz onu sevebilirsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Fitne/baskı ve bozgunculuk, cana kıymaktan daha büyük bir kötülüktür.“(Bakara, 92/2, 216-217) 

“Eğer Allah’ın, bazı insanları diğer bazılarıyla savması olmasaydı, yeryüzü bozguna uğrardı.“(Bakara, 92/2, 251) 

“…onlar sizinle çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya girmeyin. Eğer size saldırırlarsa siz de onları öldürün. İşte böyle verilir küfre sapanların cezası. Eğer savaşı sona erdirirlerse Allah çok affedici, çok merhametlidir.”(Bakara, 92/2, 190-192) 

“Eğer bir topluluktan hıyanet kuşkusu duyarsan, antlaşmaya bağlı kalmayacağını aynı şekilde sen de onlara bildir. Allah, hainlik edenleri sevmez (...) Onlara karşı gücünüz yettiğince kuvvet hazırlayın.( ...) Eğer barışa eğilim gösterirlerse sen de buna yanaş ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O, en iyi işitenin, en iyi bilenin ta kendisidir.” (Enfal, 93/8, 58, 60, 61) 

Kendilerine savaş açılanlara savaşma izni verilmiştir. (…) Eğer Allah’ın insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah’ın adı çokça anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler her halde yerle bir edilirdi.”(Hac, 88/22, 39-41) 

nöbet tutarak savaşa hazırlıklı bulunun ve Allah’tan sakının ki, kurtuluşa erebilesiniz.” (Ali İmran, 94/3, 200) 

*Toplantı, gösteri, görüşme, yasal dernek, parti gibi yollarla hak talep iletmek yerine silaha sarılmayı hak olarak görüyorsanız. 

Hem hiçbir suçun cezasının ölüm olamayacağını, ölüm cezasının ilkellik olduğunu söylüyor, hem de İslam adının arkasına sığınarak veya demokratik hak vb. bahanelerle insanları öldürenleri savunabiliyorsanız. 

Bütün bu cinayetlerine haklı gerekçeler bulmaya çalışırken suç ortağı olduğunuzu, ellerinize kan bulaştığını fark etmiyorsanız. 

Zarar görenlerin yakınlarını yok sayarak, onların adına katilleri affederek yüce gönüllülük gösteriyorsanız. Yanılıyorsunuz: 

“Allah’ın saygıya layık kıldığı cana haklı bir sebep yokken kıymayın! Kim haksızlıkla öldürülürse, onun velisine yetki/söz hakkı vermişizdir. Ama o da öldürmede sınır tanımazlık etmesin. Çünkü kendisine yardım edilmiştir.”(İsra 50/17, 33) 

“Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazılmıştır, ... Kim kardeşi tarafından herhangi bir şekilde affa uğrarsa, bu durumda örfü izlemek ve affedene en güzel biçimde bir ödeme yapmak gerekir.”(Bakara, 92/2, 178-179) 

“Bir kötülüğün cezası, tıpkısı bir kötülüktür. Fakat affedip barışmayı esas alanın ücretini bizzat Allah verir. O; zalimleri hiç sevmez.“(Şura, 62/42, 40-43) 

*İslam’ın yöneticilerin seçimle iş başına gelmesini, yönetimi danışma ile yürütmesini, işin ehline verilmesini değil, tek bir ailenin veya grubun tüm halkı koyun gibi gütmesini öngördüğünü, padişahlığın-hilafetin Kur’an’sal temeli olduğunu zannediyorsanız. 

Cahil kalmanın, yoksulluğun, zalim yönetime boyun eğmenin dindarlık olduğunu zannediyorsanız. 

Yöneticilerin insanlar arasında ayrım yapmasını, denetimsiz kalmasını, adaletsiz olmasını olağan karşılıyor, bulunduğu mevkiin olanaklarından kendine ve taraftarlarına pay çıkarmasını normal kabul ediyorsanız, yanılıyorsunuz. 

. “İşleri/yönetimleri, aralarında bir şura/seçen ve seçilenlerin karşılıklı denetimiyle yürütmedir/ karşılıklı tartışıp görüşerek karar almadır.“(Şura, 62/42, 38-39) 

“Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor.”(Nisa, 98/4, 58-59) 

“Ey iman edenler! ‘Raina!’ demeyin, ‘Unzurna’ deyin/ ‘Bizi davar gibi güt!’ diye konuşmayın, ‘Bize bak’ diye konuşun ve dinleyin” (Bakara, 92/2, 104) 

*Başınıza gelen kötü yönetimi, kıtlığı Allah’tan biliyorsanız. Halkın çoğunluğunun adaletten saptığı ülkelerde adaletsiz, hoşgörünün azaldığı ülkelerde baskıcı, köşe dönmeciliğin, emeksiz kazanmanın kabul gördüğü ülkelerde yolsuzluğa batmış, dindar gözüken ama çıkarcı, riyakar insanların çok olduğu ülkelerde dindar gözüken çıkarcı vb. yönetimleri kendinizin davet ettiğinizin farkında değilseniz. 

Sonuçta şikayet ettiğiniz yönetimin sizin seçiminiz, uğradığınız kıtlığın, yoksulluğun kendi ellerinizin kazandığı olduğunun farkında değilseniz, şimdiye kadar yaptıklarınızı gözden geçirmenizde, yaptığınız yanlışların farkına varıp düzeltmenizde fayda var. 

“Gerçek şu ki Allah, bir toplumun maruz kaldığı şeyleri, onlar birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez. ”(Ra’d, 87/13, 11) 

“Halkı iyilik ve barış sevenler olsaydı, Rabbin o kentleri/medeniyetleri zulümle helak edecek değildi ya!”(Hud, 52/11, 117 

*Kur’an’da İslam’ın diğer dinlerden üstün kılınacağı belirtilmiştir. Kur’an’daki ayetlerden yola çıkıldığında, Müslümanlığın diğer dinlerden üstün olmasıyla anlatılanın, şimdiki “geleneksel Müslüman” din mensuplarının üstün olması veya insanların Hıristiyan veya Yahudi olmaktan vazgeçerek, kendi peygamberlerini terk ederek Müslüman olmaları olduğunu zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. 

Kazanacak olanlar atalarının yanlış yolundan giden, geleneğe bağlanarak körü körüne şeyhten-efendiden yardım umanlar, doğruyu yapmak yerine mehdi gelmesini bekleyenler değil, Hz.İsa veya Hz.Musa Peygamberin yolunu izleyip, peygamber ayrımı yapmaksızın Kur’an’ın yolunu gerçekten izleyenler olacaktır. 

Resul de şöyle der:’Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur’an’ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular.”(Furkan, 42/25, 30) 

“Resulünü hidayet ve hak dini getirmek üzere O gönderdi ki, ortak koşanlar hoşlanmasa bile, onu tüm dinlerden üstün kılsın.” (Saff, 108/61, 9) 

Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.”(Al-i İmran, 94/3, 110) 

“Ehlikitap’tan her biri ölümünden önce ona mutlaka inanacaktır. Kıyamet günü de o, onlar aleyhine bir tanık olacaktır.”(Nisa, 98/4, 157-160) 

“Şöyle deyin: ’Bize indirilene de size indirilene de iman ettik; tanrımız ve tanrınız bir. Ve biz O’na teslim olanlarız:”(Ankebut, 85/29, 46) 

“Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabiilerden Allah’a ve ahiret gününe inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.”(Bakara, 92/2, 62) 

“De ki: ‘Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına indirilmiş olana, Musa’ya, İsa’ya ve diğer nebilere Rablerinden verilmiş olana inandık. Onlardan hiç birini ötekinden ayırmayız. Biz O’na teslim olanlarız. Kim İslam’dan/Allah’a teslim olmaktan gayrı bir din ararsa artık o, ondan asla kabul edilmeyecektir.”(Ali imran, 94/3, 84-85) 

“Onlar ki Allah’ı ve O’nun resullerini inkar ederler, Allah’la O’nun resullerinin arasını açmak isterler de ‘bir kısmına inanırız, bir kısmını inkar ederiz’ derler; böylece imanla inkar arasında bir yol tutmak isterler. İşte bunlar gerçek kafirlerdir. Ve biz, kafirler için yere batırıcı bir azap hazırladık. Allah’ a ve O’nun resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayana gelince, Allah böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafur’dur, Rahim’dir.”(Nisa, 98/4, 150-152) 

“Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz hayırda erginlik/dürüstlük değildir. Hayırda erginlik/dürüstlük o kişinin hakkıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı/duayı yerine getirir, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. İşte bunlardır takva sahipleri.”(Bakara, 92/2, 177) 

“Sizden her biri için bir yol/şeriat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın! Tümünüzün dönüşü Allah’adır. O size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.”(Maide, 110/5, 48) 

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..