Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '08

 
Kategori
Sinema
 

Issız adam/ Ada ile Alper

Issız adam/ Ada ile Alper
 

"RESİM:ALINIT"


ISSIZ ADAM / ADA ve ALPER

En çok Ada’nın Tarsus ‘a gidişi ve Alper’in büyüdüğü yeri görmek istemesi, annesiyle paylaşması ayrılığı yaktı canımı… En çok Alper’in nemli gözleriyle Ada’nın gözlerinin içi ne bakarak “iyiyim “ demesi yaktı canımı… Emlakçı dükkanının önüne gidişi, tokayı buluşu, küçük balerin kızın yüzünde Ada’sını görmesi yaktı canımı… Ada’nın intikam alırcasına “evlendim ben “demesi, kızının resmini göstermesi yaktı canımı. Ve anlık kucaklaşma yaktı canımı .Ayrılığı daha çok o sahnede yaşadım ben.

Bir zamanlar birbirine çok yakınsındır. Onu görmek, onunla vakit geçirmek için can atarsın, hayatı paylaşırsın, bir beden olursun. Her şey güzeldir hem de olabildiğince ve sen bulutların arasında yürür, pamuk tarlalarının içinde yatıp kalkarsın…

Nasıl olur da değişiverir her şey… Karar verirsin kendi adına… Ada’nın hayatına girerken de izinsiz, paldır küldür sormamıştın, çıkarken de… Tamam Ada da istedi seni ama sen kendi duygularının içine çekmek için Onu elinden geleni yapmadın mı… Ya tutarsa diye çıktın yola hani öteki belkiyi seçtin ve… Ve tuttu işte. Ama sen ne yaptın sahip çıkmadın aşkına.Ortada bıraktın.Anladık ıssız bir ruhun var… Ama o gece kendini Ada’nın anlattıklarına ve yönlendirmelerine bıraktığında sen de kendini bulmadın mı? Hoşuna gitmedi mi? Hadi söyle… İtiraf et… Bugüne kadar para karşılığı beraber olduğun kadınlardan, internet aracılığıyla yaşadığın o sapkın ilişkilerinden çok ama çok farklıydı Ada.

Isısız olan yalnız sen değildin… Dört tarafı seninle çevrili bir kara parçasıydı Ada… Yalnızdı okyanusların ortasında. Senin gibilerini o da tanımıştı.Senden önce de canı yanmıştı. Sana bunu başında söylemişti ve sen öyle bir cevap vermiştin ki fincandaki kahveyi boca edivermişti üzerine…

Hakkın var mıydı peki ayrılık kararını tek başına almaya. Evet sen lanet adamın biri olabilirsin yani kendi hakkında böyle düşünüyor olabilirsin ama Ada’nın koynundan kalkıp o kadına gidişin ve içeri girmeden dönüşün senin hem Ada’ya karşı güzel duygular beslediğinin hem de ona çok değer verdiğinin ifadesi değil miydi? Sen kalıp mücadele etmek yerine korktun… Kaçtın Ada’dan en çok da kendinden. Erkekliğin onda dokuzu kaçmakmış sen de öyle yaptın, kaçtın. Kendinin de en az Ada kadar yara alacağını bilseydin kaçar mıydın yine de. Sözüm Ona Ada’yı senin gibi berbat bir adamdan kurtardın …. Yani buna inanacağımı bekleme.Bu ilişki başlamadan Ada’nın etrafında pervane olurken bilmiyor muydun ne berbat biri olduğunu…

Ben hep bir itiraf bekledim Alper’den geçmişine ait, yaşadığı çarpık ilişkilere ait, kullandığı uyuşturucuya ait. Ama gelmedi o itiraf. Belki de kendinden bile saklamak istediği bir yönüydü bu.Aslında oldukça duygusal bir adamdı Alper… Nostaljik plakları toplaması, onları dinlerken o melodilerde kaybolması, eksantrik yemekler yapması..Ada’ya yemek yapışındaki sohbetleri, özür dilemek için çiçeklerle kapısını çalması, çok istediği kitabı alması… Özünde iyi bir insandı ki yanında çalışanları bunu dile getirdi. Çocuk özlemini şef garsonun oğluna yakınlık göstererek, kendisini amca yerine koyarak, onlarla sinemaya giderek tatmin etmeye çalıştı filmin ilerleyen karelerinde… Ada’nın ikinci el kitapları toplaması. Kanımca ikisinin de yaşanmışlıklara duydukları ilgi ve yaralı yürekleri vardı eskilerde kalan.İkisi de ıssız, ikisi de yalnızdı Ada’nın hayatı daha düzenli gibi gözükse de.

Kimseleri sevemiyor Alper, annesini de. Belki de seviyor dile getiremiyor…Ada’yı sevdiğini anlayınca da korkuyor bu ilişkiden.Alışmış ya günü birlik beraberliklere. Oysa çatalı tutuşundan anlıyor Ada’nın kişiliğini “yavaş ve teklikten yanasın” diyor. “Benim insanların resmini çekme yöntemim de bu” diyor.

Bence Ada çabuk teslim oldu, çok çabuk bu mavi ve telaşlı adama… Ve Alper (ki ben önceden planlamadığını düşünüyorum ayrılığı) bir anda (ki o kızı az önce öpmüştü) “ayrılalım “ deyiverdi.Kendi bile bu kelimeye inanmayarak üstelik de geçerli hiçbir sebep söylemeden zikretti.

Ayrılığı kolay kabullendi gibi geldi bana Ada... Biraz göz yaşı, oradan oraya birkaç adım, bir tokat…Oysa Müzeyyen Ablasına onu bırakmayacağını vaat etmişti. Uyarmıştı Onu anne yüreği ile yaşlı kadın… Sen de oğlumu bırakıp gitme demişti… Ada hiç mücadele etmedi. Hayatıma zorla girdin canının istediği zaman çekip gidemezsin demedi. Üstelik hiç evlenelim bile dememişken Alper’e. Ve çok severken…

An gelir veda vaktidir… Ayrılık vaktidir. Ayrılırsın istemeye istemeye… Doğrusu bu gibi gelir. Sonra mesafeler girer araya… Yerine kimseleri koyamazsın. Küçük bir toka ya da bir masal cd.si… Arda’nın masalları gibidir artık mazide kalan yaşanmış anılar… Alper ve Ada’nın masalıdır beyaz perdeden gözlerimize dolan ve Alper’in doğradığı soğanlar gibi gözlerimizi yaşartan.

Ve hiç beklemediğin bir anda onu gördüğünde konuşamaz olursun. En kötüsü değil midir? Yüreğinin haykırarak bağırdıklarını gizler dudakların… Ya gözlerin saklayabilir mi hissettiklerini hele bir de ıslaklarsa.Geriye bir çift yaralı yürek kalır, sızım sızım sızlar…

Çağan Irmak’ın filmlerinde çocuklardan bir şeyler var hep. Babam ve Oğlum’da masal kahramanları vardı ufaklığın hayallerinde. Burada da o kahramanların kıyafetleri.

Plak seçimleri elbetteki harika ötesiydi. Nerden buldu çıkardı onları valla helal olsun.

Cemal Hünal’ın oyunculuğu fevkaladenin fevkindeydi.Çok başarılıydı.

Melis Birkan değişik bir yüz. Bakışı, duruşu lezzetliydi…

Ve Çağan Irmak berhudar olunuz… Yüreğinize sağlık!...Yine bekleriz yüreklerimize başka bir hikaye ile...

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..