Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '08

 
Kategori
Sinema
 

Issız Adam Sendromu

Issız Adam Sendromu
 

Erkeklerde rastlanan ve karşı cinsten bir kimseye, istediği halde, sürekli ve tek eşli olarak bağlanamama rahatsızlığı olarak tanımlanan “<ı>ıssız adam sendromu”, Çağan Irmak’ın son filmi ile gündeme bomba gibi düştü. Geçtiğimiz cuma gecesi, sinemaya gittim ve filmi seyrettim. İşte izlenim ve düşüncelerim.


Vizyona giriş şekli tıpkı “<ı>Babam ve Oğlum”da olduğu üzere yine sessiz sedasızdı ama tıpkı o zamanki gibi yine fırtınalar kopardı sinema çevrelerinde ve kamuoyunda. Vizyona girişinin üzerinden günler geçmişti ama, gitmiş olduğum koca solan tamamen doluydu.


Issız Adam’da müthiş “git-gel”ler yaşadım. Bir kere o Beyoğlu sokakları, Kuledibi, Çukurcuma, Asmalımescit, tabi ki İstiklal, mutfak-yemek sahneleri, müzikler, kitapçılar, sahaflar, plakçılar ve tüm bunların hikaye ve kurgunun içine yerleştiriliş biçimi harikuladeydi. Ama bunların yanında, esas oğlanın sapkınlık noktasına gelip giden cinsel saplantılarının; esas kızın son derece zeki, kıvrak, görgülü ve bilgili duruşunun yanında hikayenin sonlarına doğru baskın çıkan samimiyet ve masumiyeti ile çarpışmaya başlaması, seyirciye rahatsızlık verir nitelikteydi. Muhtemelen amaçlanan da oydu ve başarılmıştı.


Bu hafta sonu, ülkede basılan gazetelerin neredeyse tamamına yakınında bu film ile ilgili haber ve yazılar, röportajlar vardı. Geçen hafta sonu da öyleydi. Ve inanıyorum ki bu film daha çok konuşulacak, hakkında yazılıp çizilecek.


Çünkü diğer Çağan Irmak yapımlarının her birinde olduğu gibi Issız Adam’da da abartı yok. Kurgu, çok doğal illiyet bağlarıyla birbirine bağlanıp işleniyor. Karakterler, çok tabi. Çok duru. Ve çekimler, çekim planları olağanüstü.


Bu kadar az reklamla, bu kadar büyük başarılar nasıl geliyor sorusunun cevabı çok basit aslında. Konular bir kere süzme gerçek hikayelere dayanıyor. Hayatın içinden çekip koparmasını çok iyi biliyor öykülerini, kahramanlarını, Yönetmen. Ve kesinlikle abartmıyor. Bütçesini, efektlerini, çekim planlarını, oyuncu kadrosunun ışıltısını, şunlarını, bunlarını, o çok pop ve çok moda unsurları ne reklam malzemesine ne de film kalitesine endekslemiyor.


En doğru hikayeleri, en doğru kahramanlar ve o kahramanlara can veren aktör ve aktrislerle çekiyor. Sonuç bu. Asmalı Konak dizisi ile yükselmeye başlayan başarı grafiği, Babam ve Oğlum ile zirveye ulaşıyor, Issız Adam’la taçlanıyor.


Filmde, başrol kahramanlarının tanışmasına vesile olan Hardy’nin romanı; Nil Burak, Semiramis Pekkan, Hümeyra gibi sanatçıların o eski albümleri şimdilerde piyasada yok satmaya başlamış. Esas oğlanın sahibi olduğu, Tünel’deki restoranda oturacak yer bulunamıyormuş. Ve geçenlerde bir televizyon programında, bir magazin sunucusu Nil Burak’a; Çağan Irmak’ın eskiden beri kendisine çok aşık olduğunu ve bu filmde de aslında kendisini anlattığı yorumunu yapıyor ve Nil Burak da, “<ı>olabilir, bilemiyorum” gibisinden gülümseyen laflar ediyordu.


Tebrikler Çağan Irmak. Tebrikler.


Issız Adam filminden çıkıp, eşimle birlikte arabama bindiğimde ne düşünüyordum biliyor musunuz? Şimdi Beyoğlu'nda olmak vardı. Orada olabilmemiz imkansızdı o an için ama esas oğlan ile esas kızın, Şampiyon'da yedikleri kokoreçe dayanamayıp, soluğu Karşıyaka Çarşı'sındaki kokoreççilerde aldık tabi. Yanında acılı turşu suları ile. İşte bu yüzden tebrikler, Çağan Irmak.




@Geçen sene bugün "Rakıcı Barlas mı, Şarapçı Muhtar mı?": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=78465

@İki sene önce bugün "Aşkı Tanıdığını Düşünenler Lütfen Okusunlar": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=15547




Not: Yazı fotoğrafı www.seyvet.com adlı siteden alınmıştır.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..