Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ocak '17

 
Kategori
Kitap
 

Issız bir ada ve siz

Issız bir ada ve siz
 


Yaygın ve meşhur bir sorudur: 'Issız bir adaya düşsen yanına alacağın üç şey nedir?' diye sorulur.

Çeşit çeşit cevaplar verilir; kimi en çok sevdiği şeyi söyler, kimi en çok ihtiyaç duyduğu şeyi...

Ben, ıssız bir adaya düşsem yanıma ne mi alırdım? Hemen söyleyeyim:

-Güzel, çekici ve kültürlü bir kadın.
-Koca bir kutu dolusu kitap.
-Şarap, kuruyemiş vs.

Daha başka ne olsun!

Aşk, seks, roman ve şarap... Yetmez mi? Valla, harika olur. O, ıssız ada, yeryüzündeki cennet olur. Zaten, dinlerin vaat ettiği cennet de bu istediklerimden -kitap hariç- bolca bulundurmaz mı?

İstediğim şeyler olsun, o, ıssız ada müebbetim olsun.

*

Issız ada deyince, aklınıza ilk gelen Robinson Crusoe değilse, ne diyeyim ben size!

Robinson Crusoe, İngiliz yazar Daniel Deofe'nin 1719 yılında yazdığı romanın adıdır, aynı zamanda, romandaki baş kahramanın da adıdır.

Robinson Crusoe, İngiltere'de yaşayan orta halli bir ailenin oğludur. Denizci olup dünyayı gezme hayalleri vardır. Babası itiraz etse de dinlemez. Genç yaşta evden ayrılır. Gemilerde miçoluk, tayfalık yapar. Afrika kıyılarından Güney Amerika kıyılarına ulaşır. Denizciliğe gittikçe alışır. Gemisi, Orta Amerika taraflarında yol alırken, çıkan şiddetli fırtınaya dayanamaz parçalanıp batar. Gemi mürettebatından Robinson hariç kimse kurtulamaz. Robinson en yakında olan adaya çıkar. Ada ıssızdır. Günler ayları, aylar yılları kovalar; tam 25 yıl, Robinson ıssız adada yalnız yaşar. Sonra, Robinson, ıssız adaya başka adadan gelen yerli yamyamları fark eder. Yamyamların, insan kurban edip yiyeceklerini görür. Sinsi şekilde müdehale edip, bir-iki kişiyi öldürür ve yamyam grubu dağıtır. Kurban olacak kişi kurtulduğunu anlayınca Robinson'a minnettar kalır. Robinson'un 25 yıllık yalnızlığı sona erer. Yeni arkadaşına Cuma adını verir. Cuma'yla beraber ıssız adada geçen üç yılın ardından, yani toplam 28 yıllık zorunlu bir meskenden sonra adaya yaklaşan bir gemiye kendilerini fark ettirirler, böylece kurtulurlar.

Robinson Crusoe'yi ben çok sevmiştim; dandik bir baskıdan okumama rağmen, tat alarak okumuştum.

Robinson Crusoe'yi yazdığım bazı şiir denemelerinde imgelem olarak bile kullanırım. Size bir anımı anlatayım: 4 yıl önceydi, aşk alıp aşk verdiğim kadına şiirsel metinler yazıyorum (O yazışmaları kaydetmediğime pişmanım). Ona olan aşkımı, Robinson Crusoe'nin adadaki 25 yıllık yalnızlığıyla ifade etmiştim. O sıra ben de 25 yaşındaydım ve yaşadığım ilk karşılık ilişkimdi. Gene aynı zamanlar, belki de bir ay sonrası. Kafka'nın Milena'ya Mektuplar'ını okuyorum. Yaptığım Robinson Crusoe benzetmesinin neredeyse aynısıyla kitapta karşılaştım. Sadece, Robinson Crusoe değil, benzetme de aynıydı; adadaki yalnızlıktan, Cuma'yla biten kimsesizlikten, bahsettiğim şekilde bahsediyordu Kafka sevgilisi Milena'ya. Güzel bir tesadüf ve anlamlı bir anıdır benim için.

Roinson Crusoe dedik de, yerli sinemamızın 2015 yılında vizyona koyduğu 'Robinson Crouse ve Cuma' adlı nefis komedi filmini önermeden geçemeyeceğim. Kendi kültürel anlayışımızla harmanlayarak süper bir komedi filmi yapmışlar. Özellikle Cuma karakteri candı.

*

William Golding'in 'Sineklerin Tanrısı' adlı kitabını okudum geçtiğimiz birkaç günde.

İngiliz yazar William Golding 'Sineklerin Tanrısı'nı 1954 yılında yayımlamıştır. Yazarın en ünlü romanıdır. 1963 yılında filmi çekilmiştir. 1983 yılında da, William Golding, Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmıştır. 1993 yılında Golding, hayata gözlerini kapamıştır.

Size, yayın dünyasının edebiyattan anlamadığına dair bir delil sunmak isterim: William Golding'in ünlü kitabı 'Sineklerin Tanrısı', 1954 yılında tam 20 yayınevi tarafından reddedilmiş.

'Sineklerin Tanrısı' 2001 yılından beri Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkıyor. Benim okuduğum baskı, 2015 yılında yapılmış 30. baskı. Türkçe'ye Mina Urgan tarafından çevrilmiş. Türü, roman. Sayfa sayısı 261.

*

Üçüncü Dünya Savaşı çıkmıştır. İngiliz çocuklarını nükleer tehlikeden korunmak için güvenli bir yere nakletmek için uçan uçak, orta Amerika coğrafyasındaki adalar üzerinde uçarken, bir saldırı sonucu, ıssız bir adanın birine düşer. Uçak mürettebatı hayatını kaybetse de, ççocuklardan bir kısmı sağ olarak kurtulur. Roman, bu çocukların ıssız adada hayatta kalma mücadelesini anlatır.

Romanın adı 'Sineklerin Tanrısı' da, çocukların adada karşılaştığı üzerine yoğun şekilde sineklerin konduğu ölü bir domuz kafasıdır.

*

Kitabın çevirmeni Mina Urgan, Fecri Âtî dönemi şairlerinden Tahsin Nahit'in kızıdır. Kitaba son söz olarak yazılmış 13 sayfa uzunluğunda müthiş bir yazısı vardır Mina Urgan'ın. O müthiş yazıdan bir alıntı yapmak isterim, alıntı aynı zamanda kitabın arka kapağında da yer alır. Şöyledir:

“Sineklerin Tanrısı başlangıçta, ıssız bir adaya düşen çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü, R.M. Ballantyne’ın Mercan Adası’nın çağdaş bir uygulaması sanılabilir. Hatta Golding, kendine özgü buruk alaycılıkla, okuyucunun bu sanısını pekiştirmek istercesine, Sineklerin Tanrısı’nın başlıca iki kişisine Mercan Adası’ndaki çocuklardan aldığı Ralph ve Jack adlarını verir. Mercan Adası’nda Ballantyne, oldukça duygusal ve biraz da bön bir iyimserlikle, gemileri battıktan sonra Pasifik Okyanusu’nda ıssız bir adaya sığınan üç İngiliz gencinin, Büyük Britanya uygarlığının oldukça başarılı bir küçük örneğini nasıl yeniden kurduklarını anlatır. Golding’in Sineklerin Tanrısı’nda da bir mercan adası ve İngiliz çocuklar vardır. Ama altı ile on iki yaş arasında olan bu çocuklar, gelecekteki atom savaşı sırasında, güvenilir bir yere götürülmek üzere bindikleri uçak bir saldırıya uğradığı için bu mercan adasına düşmüşlerdir. Ve bu mercan adasında olup bitenler, Ballantyne’ın romanında olup bitenlere hiç mi hiç benzememektedir…

Sineklerin Tanrısı’nda gördüğümüz ıssız ada da yeryüzünün cennetlerinden biridir. Çocuklar da bu adanın, okudukları Mercan Adası’na çok benzediğini söylerler. Ne var ki, başlangıçta bunu hiç sezinlemediğimiz halde, atom çağının çocukları, bu güzelim adayı her açıdan bir cehenneme çevireceklerdir.”

 

-Mustafa Yıldırım - 21.01.2017

 

 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..