Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '09

 
Kategori
Haftasonu
 

İstanbul seninle güzel

İstanbul seninle güzel
 

İstanbul Seninle Güzel


Adı güzel, kendi güzel, sonsuzlığu güzel aziz İstanbul. Adına eserler yazılmış, şairlere aşk ilhamı olmuş biricik İstanbul. Ama senden daha güzelleri de var bunu unutmayasın.

Bir dost nice vefalar gösterip, uzun mesafeleri aşıp, denizleri ayaklarının altına paspas eyleyip can dostuna erişiyorsa, ben o DOST 'u bağrıma basar, sinemde cân eylerim. Uğruna bütün vahametleri göze alırım. İŞTE BENİM BÖYLE BİR CANIMIN İÇİ VAR. O benim tek dostumdur.

Hafta sonu anlaştık ve Beşiktaş'ta buluşmaya karar verdik. Uzun zamandır görmüyordum :)) onu beklerken heyecandan ölüverecektim sanki. Öyle özlemişim ki...

Neyse sabah saat 11 : 30 gibi İskelede buluştuk. Biraz geç kaldı ama beklemeye değecek bir dostum o benim. Vapur yanaştı içinden yolcular akın akın inmeye başladı. Gözlerim oldu bi dünya. Hangisi acaba ? O kadar kalabalığın içinden canımın içini ayırdetmeye çalışırken sanırım karşıdan gözlerim bir japon balığı gibi pörtlek duruma gelmiştir. Hangisi... Hangisi... Hıııııı. Hıhh ! İşte ! Orada ! Geliyor ! Aman Ya Rabbim ! Bir insan güneşten daha parlak ve ısıtıcı olabilir mi ? O benim arkadaşım ! Bunu söylemekten gurur duyuyorum. Sarıldık , birbirine hasret toprak ile su gibi... Onu görünce bütün heyecanım gitti. Yerini huzura bırakmıştı...

Evde kahvaltı yapmayalım diye sözleşmiştik. Beşiktaş'ın mis gibi o sabah kokusu, denizinden gelen tatlı dalga akisleri insana, yaşadığına binlerce şükür etmeyi gerektiriyordu. Öyleydi de... Adı bizde kalsın bir simitçi cafede üst kata çıktık oturduk.

_ Ee Gökhanım nasılsın ? Ne yapıyorsun görüşmeyeli ?

- Ee şeyy.. İyiyim be canımıniçi. Senden naber ? Bugün çok şıksın. ( Vallaha sorduğumu hatırlamıyorum. İnşallah sormayıp da ayılık etmemişimdir ) :)))


_ Teşekkür ederim...

Daha sonra simitlerimizin yanında sıcak çaylarımızı da içtikten sonra kalktık oradan. Beşiktaş'ın güzelliklerini gezmeye başladık. Büyük bir kitapevine girdik. Orada ne ararsanız vardır. Canımıniçinin çizgifilm kahramanlarına olan ilgisini bildiğim için oraya götürdüm onu. Özellikle bir kahraman var adını söylemeyeceğim bende kalsın ona hasta resmen. Kendisine sevdiği kahramanın etiketlerinden aldık. O kadar sevinçliydi ki yüzündeki şen edası ; rengarenk çiçek açmış bahçe gibiydi. Birkaç yeri daha gezdikten sonra, vapurla Bakırköy'e geçmeye karar verdik. Anlaşmıştık ve martılara simit atacaktık. Baktık, vapur gelmiş. Hemen koştura koştura turnikelerden jetonumuzu attık geçtik. Ben geçerken ufak bir kaza atlattım ama fazla canım yanmadı :)) Sadece turnikenin dönen koluna bodoslama girince bacaktan götürüyordum az daha :))

Tabii vapur full doluydu :)) ! Ayakta kaldık. Olsun.. Ayakta da atardık. Tabii simitçiyi bulabilirsek... Ya azönce buradaydı nereye gitti bu derken vapurun baş kısmında beliriverdi. Aldık bir adet simit başladık didiklemeye martılara atmak için. Benim attığım simit lokmalarının neredeyse hepsini kaptılar. Ama bitanemin attıklarını da yiyemeden geçemediler :)) Bir kaç defa atarken vapurun tavanını nişanlasa da süper bir atıcıdır kendisi :)) Hatta bir ara az daha vapurun üst katındaki yolculara da gidebileceğini düşünmüştüm attığı lokmaların :))

İskeleye yavaş yavaş yaklaşırken, biz de iniş yerine doğru yaklaştık. Tam iskeleye adım attık ki karşımızda pala bıyıklı bir adam beliriverdi. Canım arkadaşım beni uyararak bakmamı istedi ısrarla. Baktım , amcanın saçlar pamuk ! gibi, bıyıkları kömür karası :). Resmen Nuri Sesigüzel'in pala pıyıklısı. Bir iki gülüşmeden sonra beni ençok sevdiği kumpirciye götürdü. Çok methetmişti bana. Dediği kadar da vardı hani. Resmen patatesin içine ne bulurlarsa dolduruyorlardı. Ama mükemmel lezzeti var hani. Üst kata çıktık güzel bir köşeye oturduk. Aaa ! Peçete almayı unutmuşuz. Garsondan bizim yanımıza gelmesini işaret ettik.

-Merhaba. Biz peçete almayı unutmuşuz da getirebilir misiniz acaba ?
Yüz ifadesini değiştirip homurdanır gibi yaparak gitti.
_ Buyrun peçete.

Bize sadece iki adet peçete getirmişti garson. İnsan birkaç tane getirir değil mi ?
Arkadaşım : 2 tane mi getirdin bize ? Daha yok mu bunlar yetmez bize ?

Cevap dumur ediciydi ....

Garson : Yok ! ...

Dedi ve tekrar homurdanarak gitti.

Arkadaşım bir fırladı hışımla.. Hızlı ve sinirli adımlarla alt kata indi peçete almaya. Bazen ani sinirlenmeleri olabiliyor. Ve bu beni korkutuyor bazen :))

Baktım elinde bir tomar peçete ile geldi yanıma. Ve elindeki peçeteleri garson çocuğun gözüne sokarcasına şunu şöyledi : " demek ki peçete varmış değil mi ? Müşteriye siz böyle mi davranıyorsunuz hep ? ". Bu laf garsona kapak oldu resmen. Sonra yanımıza gelip ivivivivivv, civiviviviviviiii gibilerinden bişeyler söylemeye çalıştı pişmanlıkla ama iş işten geçmişti. Müşteri bu durumdan memnun kalmaz.

Zaten kumpirleri de bitiremedik. O kadar doluydu ki... Kutu kolalarımızın açma kapakları ile bir oyuna başladık. Tık tıkkk ! İlk vurarak koparan kazanacaktı. Karşılığında kaybeden dondurma ısmarlayacaktı. Tabii bir erkek olarak hızlı vuruşlarımla ilk raundu ben kazandım. Bana kızdı biraz sen hızlı vuruyorsun saymam diyerek. Bu sefer de benim kola kutum ile kapışmaya başladık. Bu sefer kıyamadım onun kaybetmesine :)) ben yavaş vuruyorum, o hırsla çakıyordu işaret parmağı ile kroşeleri :)). Heyyooo o kazandııı. Ama son vuruşta açma kapağını kolamın içine düşürdü :))

Çok güzel kahve falı bakar benim canım. Çok inandırıcı kabiliyeti vardır. Dedikleride % 70 doğru uyuşuyordu. Süpper bir arkadaşım o benim.

Koca günü bitirivermiştik bir solukta. Zamanın onun yanında nasıl geçtiğini inanın anlamadım bile. Artık veda zamanı gelmişti ve otobüse bineceği yere kadar eşlik ettim. Çok kötü olmuştum o sırada. Oradan ayrılmak bana zulüm gibi geliyordu. Otobüsüne bindi, , , , bana el salladı, , , , ve artık gitme vaktiydi......

Bir daha buluşmak için birbirimize sözverdik....... O, harika bir insan......


İstanbul bugün yorgun,
Üzgün ve yaşlanmış,
Biraz kilo almış ;
Ağlamış yine rimelleri akıyor...
 
Toplam blog
: 749
: 1983
Kayıt tarihi
: 11.10.07
 
 

Yazmanın hayatın akışının bir parçası olduğu kanısındayım. 6 Mayıs 1982'de doğdum ve İstanbul Kar..