Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '07

 
Kategori
Sivil Toplum
 

İstifa

Sayın okurlar yakında ben hayattan istifa edeceğim sanırım. Çok sıkılıyorum. Gerçekten en takdir ettiğiniz yazarın yorumlarının bile hiç değişemediğini ve giderek anlamsızlaştığını (oysa ki içeriğine katılmasanız dahi medyadaki yorumlar anlamlı olmalı) gördüğünüzde, zaten fiziksel olarak da tükenen bu ülkede ne kaldı diyorsunuz.

Lütfen 31 Temmuz 2007 tarihli Hürriyet gazetesindeki Sn. Bekir Coşkun' un yazısını okuyun. Sonra benim 23 Temmuz tarihli "ben demiştim" başlıklı yazımı okuyun. Sonra lütfen 20 Mayıs 2004 tarihli Hürriyet gazetesindeki sn. Bekir Coşkun' un CE-HA-PES başlıklı yazısını okuyun.

Sonra aşağıdaki yazıyı okuyun. Aşağıdaki yazı 9 Haziran 2004 yılında Açık Site' de yayınlandı ve hala da Açık Radyo arşivlerinden girerek ulaşabilirsiniz. Bir ülke bu kadar mı değişmez? Ve artık anlayın beni neden bu üstat yazarları kıskanıyorum.

" CE-HA-PES

Önce bir noktayı belirteyim sizleri acılara gark eden, teknik ve işsel gerekçelerden kaynaklanan ayrılık son buldu. Yeniden sorunlarımla sizlerleyim. Ancak bu ayrılık sırasında araştırmacı gazeteciliğim devam etti ve aldığım notları önce yazacağım. Nasıl olsa Türkiye’ de hiçbir şey hiçbir zaman güncelliğini kaybetmez.

Sizlerin de zevkle okuduğunuza inandığım Sn. Bekir Coşkun’ un yukarıdaki başlıkla bir yazısı yayınlandı. Sn. Baykal’ a ve CHP’ ne haksızlık yapıldığını belirterek Sn. Baykal’ ın dürüstlüğünü, hizipçi olmadığını (eğer yanlış anlamadıysam) ve muhalefet ettiği mantıklı konuları saydı.

Hizipçilik konusunu bilemem ama bunun dışında yazı tamamen doğru bence de. Ama CHP’ si ve Sn. Baykal’ ın bana göre başarısızlığı yaptıklarında değil ki. Yapmadıklarında veya en azından benim bilmediğim projelerinde.

Biraz daha ve bir kez daha konuyu açalım sayın okurlar. Dürüstlük herkes ve her iş için olması gerekli bir özelliktir. Yapılan iş ve kişi ile ilgisi yoktur. Olması gereken bir genel kavramdır. Bu nedenle ülkemizde önemli gibi gözükse de, genelde yönetim bilimi için, dürüsttür, o zaman yönetmelidir gibi bir ayrıcı kavram kabul edilemez. Yineliyorum bu zaten olması gereken bir özelliktir. O zaman bir yöneticiyi –her neyi yönetiyorsa yönetsin- ayrı kılan şey;

1- Projeleri ve

2- Projeleri icra ediş biçimidir.

Örneğin bu bey çok dürüst, ona canımızı malımızı emanet edebiliriz, o uzun yol otobüs sürücüsü olsun diyemeyiz. Ya da uzun yol sürücülüğü için ilk ve en önemli nokta olarak dürüstlüğü koyamayız. Önce otobüsü her koşulda iyi, çok iyi kullanmayı biliyor mu, yol güzergahına göre doğru sürüş ve erişim stratejileri saptayabiliyor mu bunlara bakmalıyız, sonra bu kişi bir de dürüst ise direksiyonu ona vermeliyiz-ki zaten olmalıydı. Sadece dürüst diye ör: adalet dağıtan ama hiç otobüs kullanmamış bir ağır ceza yargıcına direksiyon veremezsiniz ki.

Eğer dürüstlük her şey ve herkes için zaten olması gereken bir kıstas olmaktan çıkarılıp bir ayraç olarak kullanılmaya başlanırsa o zaman işi doğru yapabilirlik farkı nerede kalır ?

İşte sayın okurlar şimdi yeniden düşünelim. Ör: CHP’ nin kesinlikle bir nüfus artışından yana olmadığını biliyoruz. Ama bilmediğimiz, en azından benim bilmediğim nüfusu nasıl azaltacağı. İzleyeceği politikalar somut ve açık bir biçimde nedir? Orman (2B) yasasına karşı ve bana göre haklı CHP. Ama benim bilmediğim çevre politikası somut ve açık bir biçimde nedir? Trol avcılığı, ağaç kesimi, yapılaşma için neleri, nasıl ve iktidara gelirse hangi zaman diliminde yapacak. Önemli olan muhalefet etmek değildir. Bu bir muhalefet partisinin doğal işlevlerinden biridir. Ama bir parti kendini hep muhalefet olarak görmüyor ve asıl amacı iktidar ise o zaman projeleri var olmak ve anlatılmak zorundadır. Biz anlarız, anlamayız o önemli değil. Biz oy veririz vermeyiz o da önemli değil. Bu öneriler doğru ve mantıklı olduğu sürece zaten CHP’ nin oyu düşecektir. Ama benim (ve bence herkesin olması gereken) (çok iddialı oldu kusura bakmayın) başarı/başarısızlık kriterim alınan oy sayısı ve buna bağlı olarak çıkarılan milletvekili sayısı değildir siyasette. Yapılan önerilerin objektif doğruluğudur. Ben bugün inanıyorum ki CHP veya herhangi bir parti ormanları başvuru sırasına göre dağıtıyorum, denizde av yasağını kaldırıyorum, x bedel (bu bedel de az olacak) harç yatırılırsa isteyen istediği yere istediği gibi inşaat yapar, fuzuli yatırım harcamalarını (duble yollar, denizaltı tünelleri vb) artırıyorum, işsizlik azalacak desin, eğer oy patlaması yapmaz ise ne olayım. Şimdi bu vaatlerle iktidara gelen parti başarılı mıdır ?

Bence her siyasal partinin –iktidarda olanlar dahil- bir sonraki seçim dönemi için gölge kabineleri olmalıdır. Bu bakanlar günlük muhalefet için değil tamamen gelecek için çalışmalılar. İktidarın yanlışlarını değil, kendilerinin neyi, nasıl hangi kaynaklarla, nerede, hangi süreçlerde ve hangi gerekçelerle yapacaklarını anlatmalılar. Her gün bir bakan basın toplantısı düzenleyerek bir konuda gelecek planlarını anlatmalı. Bir partide nasıl olsa günlük muhalefeti ayrıca yapacak kadrolar vardır. Bir parti genel başkanının asıl işlevi de her şeyi bilmek değil, tüm bu projelerin sonucunda ortaya çıkacak genel çerçeveyi saptamak ve bu hedefi kovalamaktır.

Ben işte buralarda sevgili halkımdan, yazarlarımdan, herkesten ayrıldığımı düşünüyorum. Hala CHP’ nin halka inemediğinden bahsediliyor. Ben halka inmeli mi diye soruyorum. Halkın kısa vadeli çıkarları ile Türkiye’ nin uzun vadeli çıkarları ne kadar örtüşüyor. Bunlar irdelenmeli. Başarının kriterleri belirlenmeli. Biraz da bu açıdan dürüst olalım."

Evet sayın okurlar 2004 de Sn. Bekir Coşkun' un yazdıklarını, sonra dünkü yazdıklarını sonra benim 2004' de yazdığım yukarıdaki yazıyı ve yine benim 23 temmuz tarihli yazımı okursanız Türkiye' nin neden değişmediği, değişemeyeceği açık, apaçık ortaya çıkmaz mı? Gerçekten çıldırıyorum.Bir tek Allah' ın kulu yok mu bu ülkede Sn. Baykal' a istifa et diyeceğine, yıllardır muhalefette kaldın diyeceğine, Sn. Baykal yıllardır somut, açık, ne önerdiniz desin? Sorun istifa da değil, sorun muhalefette kalmak da değil, sorun ne dediğinizde de değil. Sorun neleri demediğinizde. Sorun halkın gözünün içine baka baka o oturduğunuz villaları da yıkacağım, gecekonduyu da yıkacağım diyememekte. İnan okunacağını bilsem işte o az bulunan oyları almak için söylenmeyenleri yeniden yazacağım. Evet yok mu bunları diyecek ? Yok mu? EVET YOK YOK . Belgeleri de işte yukarda.

 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..