Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '18

 
Kategori
Öykü
 

İstikbalin Paris Valisi

İstikbalin Paris Valisi
 

 Füsun o sabah küçük kızı ile uçağa binerken içindeki bezginlik ve yorgunluğu fark etti birden. Evet yorulmuştu. Uzun zamandır hiç dinlenmediği geldi aklına. Hele son senelerde. Birkaç yıldır ülkesinden uzak, dilini adetlerini bilmediği bir ülkede yaşam savaşı veriyordu küçük kızı ile. Bu yaştan sonra ne zor geliyordu böyle eşinden, doğup büyüdüğü şehirden, ailesinden, arkadaşlarından hele hele de büyük kızından uzak yaşamak.

 İki çocuğu, eşi ile mütevazı yaşamını daha da zorlaştıran olaylar minik kızında bir müzik yeteneğinin ortaya çıkması ile daha da karmaşık hale gelmişti.

 Ülkesindeki sanat eğitimi yetersiz gelince bir süre sonra bir başka ülkenin yolunu tutmuşlardı ana kız. Eğitim yapacak çocuğun on sekiz yaşından küçük olması ve gidecekleri ülkenin kanunları yanında bir de ebeveyn gerektirince Füsun da kızı ile o yabancı şehirde yaşamak zorunda kalmıştı. Gerçi yaşama bu denli olumlu yaklaşan kadın bunu da zevk haline getirmeyi başarmış ve tarih, sanat  kokan, herkesin üç günlük bir tatil için tonlarca para ödediği bu güzel şehirde mutlu yaşamı yakalamıştı. Gene de arada geride bıraktıklarını, kocaman evini, eşini, rahat yaşamını düşünüp hüzünlendiği olmuyor değildi.

 İşte bugün de kızı ile bir haftalık bir tatili fırsat bilip geldikleri ve özlem giderdikleri şehrinden geri dönme zamanı gelmişti.

 Uçağa biniş anonsu yapıldığında hüznü biraz daha arttı. Belki birkaç ay hatta yaz tatiline kadar gelemeyecekti ülkesine. Arada eşi fırsat buldukça ucuz bilet bulup bir iki günlüğüne geliyordu. Adamcağız çalışmak ve onlara para yetiştirmek zorundaydı. Kısıtlı bütçeleri ile o pahalı şehirde yaşamaları zor oluyordu. Ufak bir burs bulmuşlardı ama ana kız yaşadıkları için bu yeterli olmuyordu.

  Uçağın merdivenlerinden çıkarken ne kadar kalabalık diye düşündü. Birçok kere epey boş uçakla yolculuk yaptıkları geldi aklına. Ucuz olduğu için charter seferi yapan bu adı pek duyulmamış hava yolunu seçiyorlardı. Genelde tenha olmasına alıştığı uçağın kalabalıklığının sebebini anlayamadı önce. Uçağın içine girip de koltuklarda oturan yabancı turistleri görünce birden geçen paskalya tatili aklına geldi. Havayolları seferleri ucuza getirmek için birkaç yerden yolcu toplayarak uçuyorlardı. Aynen İstanbul dolmuşları gibi Antalya, İzmir, İstanbul dura kalka gidiyorlardı.

 Uçakta Antalya’dan gelen büyük bir turist kafilesi vardı ve tüm uçak neredeyse doluydu. Kendi ülkesinde daha pahalı tatil yapmak yerine ülkesinin harika plajlarında ucuza tatil yapmak için gelen bu kişilere merakla baktı Füsun. Hiç te yaşadıkları büyük şehirdeki uygar insanlara benzemiyorlardı. Bunlar taşralı diye düşündü.

 Kızı ile koltuk numaralarını daha uçağa binmeden aklına kazımıştı. 7 A ve 7 B. Bu daima yaptığı bir şeydi. Uçağa binmeden koltuk numarasını ezberler ve yerini hemen bulurdu. Çocuğunun elini sıkıca tutup önden gitmeye çalıştı. Zavallı küçük kız sırtında notalarının olduğu çanta, elinde küçük kemanı hiç itiraz etmeden annesinin elinde çekilip duruyordu.

 Elindeki bilette yazılı olan koltukların önüne geldiklerinde birden dolu olduklarını gördü. Elindeki bileti oturanların göreceği şekilde sallayıp burası bizim yerimiz lütfen kalkın falan gibi bir şeyler söylemeye çalıştı ama pencereden dışarısını seyreden kişiler hiç oralı olmadılar. İnsanlar yanlış koltuklara oturmuş ne de olsa cahil Fransızlar diye düşündü birden. O sırada gözü hostese ilişti. Can havli ile hostese yardım etmesi için rica etti. Hostes Fransızca bilmediğini ve söyleyemeyeceğini belirtince ne olacak ucuz charter seferinin hostesi diye küçümsedi içinden. Bu sefer yanında bulunan küçük kızından yardım istedi. O çok iyi Fransızca  biliyordu. Çocuğun kendi dillerinde ikazına bile tepkisiz kalan turistler hala pencereden dışarıyı seyrediyorlardı.

 Bütün bu kargaşa sırasında uçağın içinde yolcu akışı durmuş ve arkada bekleyen yolcular  mızıldanmaya başlamıştı. İnsan oğlu çok tuhaftı. Olay kendisini ilgilendirmediği zaman nasıl tepkisiz kalıyordu. Oysa bu olay onların başına gelse nasıl çığrışırlardı kimbilir. Bu arada arkalarında bekleyen kerli ferli bey dikkatini çekti. O da onlarla beraber bekliyordu. Adam 7 C benim yerim diye sessizce söyledi Füsunun baktığını görünce.

 Arkadaki yolcuların sesi iyice yükselmeye başlayınca hostes kendince bir çözüm getirdi. Siz arkaya doğru yürüyün arkadaki yedek açılır kapanır koltuklara oturun, uçak yerleşsin sizi başka yerlere oturturuz diyen hostesin sözlerine inanan 7 C yolcusu bey yavaş yavaş arka tarafa yürümeye meyletti.

 Füsun uçağın çok dolu olduğunu ve hiçbir şekilde boş koltuk kalmayacağını tahmin ediyordu. Kızı ile üç saatlik yolculuğu açılır kapanır koltukta rahatsız bir şekilde yapmak isteniyordu.

 Birden gözü bir arka sıraya ilişti. 8.sıra boştu. Yürümezlerse uçağın kalkmayacağını ve bundan da kendilerinin sorumlu olduğunu kızgın bir şekilde söyleyen hostese döndü ve biz 8. Sıraya oturuyoruz. Madem yanlış yapıldı, ben de yanlış yapıyorum. O sıraya gelenleri ne yapacağınızı düşünün dedi ve küçük kızını ittirip pencere kenarına  oturttu. Kendı de geçip yanına oturdu. O ana kadar hiç sesi çıkmayan, bir ara hosteslerin sözüne inanıp arkaya geçmeye yeltenen beyefendi de Ben de hanımların yanındayım deyip 8 C ye kuruldu oturdu.

 Hostesler çıkan yer karmaşasının geçici olarak halledilmesinden memnun yolcuları yerleştirme işlerine geri döndüler. Nasıl olsa 8. Sıraya gelen kişi bu hanım kadar dişli çıkmaz ve onların sözünü dinler diye düşünüyorlardı sanırım.

  Füsun yaşadığı bu mücadeleden yorgun düşmüştü. Yanakları al al olmuş, tansiyonu fırlamıştı. Neyse birkaç saat dinlenebilirdi uçakta bir aksıilik olmazsa.

 Kadıncağız bunları düşünürken yanındaki beyefendinin kendisine dönüp elini uzattığını ve kısık bir sesle Efendim ben İstikbalin Paris Valisiyım diye kendini tanıttığını hayal meyal fark etti.

 Bu sözleri duyduktan sonra birkaç saniye içinde neler düşündü ilerki günlerde aklına gelince kendi de inanamadı, bu kadar kısa sürede aklına gelen bu kadar çok şeye.

 Önce Türkler Fransa’da vali olabiliyorlar mı diye düşündü. Çünkü adam harika Türkçesinden Türk olduğu izlenimi vermişti Füsuna. Sonra adamın özgüvenine bak diye düşündü. Adam istikbalde Paris’e vali olmayı kafasına koymuştu; bunu nasıl gerçekleştirecekti acaba. En sonunda adamın ruh hastası olabileceği aklına geldi. O düşünce içine bir ateşin düşmesine sebep oldu.. Zaten yerlerine oturuken büyük karmaşa yaşamışlardı, bir de ruh hastası bir adamla üç saat yolculuk yapma fikri düzelmeye başlamış tansıyonunu gene zıplatmıştı.

 İyisi mi ben adamla pek konuşmayayım, başıma musallat etmeyeyim diye düşündü. Bu arada kızı yanında uyuklamaya başlamıştı. Uçak dolmuş, ayakta kalan yolcular yedek koltuklara oturtulmuş ve kalkış moduna girilmişti. Hatta hostesler biraz evvelki gerilimin etkilerini azaltmak için nane şekeri bile dağıtmışlardı. Gerçi yanında Paris’in valisi olmayı planlayan kişi ile oturan Füsun için sakin bir uçuş hayal olmuştu.

 Kadıncağız duyduğu sözlerin etkisi ile yolculuğun nasıl geçtiğini anlamadı. Aklı hep Paris valisindeydı. Ben diye düşündü, o kadar Üniversite bitirdim, o kadar iş tecrübem var, kendi ülkemde küçük bir şehrin değil valisi, muhtarı bile olmaya cesaret edemezken bu adamın cesareti inanılmazdı. Hele İstikbalde vali olmak Paris gibi bir şehre. Üstelik yabancı bir ülkede. İnanılmazdı.

 Uçağın  tekerlekleri piste inene kadar yanına dönüp adama bakmadı bile. Adam ruh hastası olabilirdi. Mutlaka hastaydı. Bu arada adam kibar kibar hosteslerin ikramlarını ona ulaştırmış, Füsun ise hiç bakmadan teşekkür etmişti sessizce.

 Uçak durup kemer ikaz ışıkları yanınca yanındaki beyefendi ayağa kalktı ve bir kart uzattı Füsuna. Utanmadan bir de kart bastırmış dağıtıyor diye düşünen kadın karta bakmadı bile. Beyefendi kibarca elini uzattı ve veda etti.

 Füsun kartı acele ile montunun cebine tıkıştırdı. Kızının elini tuttu, kazasız belasız bu uçuşu da atlattığı için haline şükredip uçaktan indi, otobüsün yolunu tuttu.

 Bagajlarını alıp havaalanından çıkarken elini cebine sokup mendilini çıkartmak istedi. O zaman eline biraz evvel uçaktaki adamın verdiği kart geçti. Yırtıp atayım, umarım bir daha karşıma böyle deliler çıkmaz diye düşünürken karta gözü ilişti.

 Katın üstünde İstikbal Yataklarının Paris Bayisi yazısını okuyunca gözlerine inanamadı.

 Uçaktaki karmaşa sırasında adamın ünvanını yanlış anlamış ve üç saat neler düşünmüştü adamcağız hakkında.

 Kendi kendine güldü ve kartı tekrar cebine koydu. En kısa zamanda telefon edip düşüncelerinden dolayı özür dilemeyi planladı o kibar beyefendiden.

 

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..