Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Neslihan ERDOĞDU Serbest

http://blog.milliyet.com.tr/kariyerkoc

22 Eylül '07

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

İyi ki tükenmişim

İyi ki tükenmişim
 

Çok uzun yıllar, çok yoğun bir tempoyla, cumartesi pazar da dahil olmak üzere çalıştım... Çalışma yaşantım öyle bir düzeydeydi ki, ev yaşantım yemek yemek ve uyumaktan ibaretti... Asla abarttığımı düşünmeyin gerçek, burada anlatabildiğimden de vahimdi aslında..

Ne yaptığımı , neden bu kadar çalıştığımı düşünmeden geçen yıllardı. Tek farkında olduğum el attığım şey, her ne ise onu en iyi şekilde yapma arzum vardı ve bu beni tüketen bir döngüye dönüşmüştü.

Özel yaşantım kalmadığı gibi, en dar anlamdaki ailemle bile çok sınırlı bir iletişimim kalmıştı. “Nasılsın canım, günün nasıl geçti… Off bu gün çok yoruldum…. Ben yatsam sana ayıp olur mu?” ya da kızımla “bitanem, bugün okul nasıldı? Neler yaptın? (bu arada sevgili kızım bir şeyler anlatmak ve paylaşmak arzusuyla anlatmaya başladığında ben, enerjimin son kırıntılarını kullanıyor olduğumdan, belki de yüzümden anlardı onu tam olarak dinleyemediğimi, oysa onu o kadar çok sevmeme ve ona dair her şeyi öğrenmek istememe rağmen…) Hele birlikte yapmak zorunda olduğumuz ödevler…Aslında bir anne için çok keyifli olması gereken bu anlar, önce beden ilerleyen zamanlardaki ruh yorgunluğum nedeniyle benim içi ızdıraptı..

Bir anne olarak kendimi sorguladığımda öyle eksik , öyle yetersiz buluyordum kikendimi …Kızım okuldan geldiğinde onu karşılayamıyor olmak, börek çörek yapamıyor olmak kendimi eksik ve kötü hissettiriyordu.ona ayırmam gereken zamanı, bir sürü gereksiz ve anlamsız ayrıntı için harcıyor olmak, dayanılmazdı.

Bir eş olarak ise bana bir puan verilecek olsa negatif değerler ilave edilmeliydi, puanlama skalasına… Benim gibi bir eşe tahammül edip, her sıkıntısında destekçisi olan, bitmez tükenmez hoşgörüye sahip bir eşimin olması benim en büyük şansımdı;belki de şansızlığım , bilinmez.

Bu genellemelerin açılımlarını varın siz yapın, zihninizde…Yeri geldiğinde yemek olmayan sofraları, ütülenmemiş gömlekleri, süpürülmemiş evi bulabilmiştir zihinleriniz.

Sonra 40 yaşıma yaklaştığım fark ettiğimde 18.yılımı çalışıyordum…Bu önemli bir hesaplaşma dönemi oldu benim için.. Çünkü çocukluğumdan kalma “ 40 yaşında kadın “kavramı vardı zihnimde. “40 yaşında kadın” yaşlanmış, artık pek işe yaramayan, ununu elemiş eleğini asmıştı …Ya da küçüklük zihnim öyle algılamıştı, ama bugünden 30 yıl önceki 40 yaşındaki kadınlar giyimleri ile olsun, yaşantıları ile olsun düşüncelerime paralel algılama yaratıyorlardı galiba.

40 yaşıma girdiğim dönemler artık şu soruları sormaya başladım…”bunu kendime ve aileme neden yapıyorum? Kaçan zamanı geri getiremeyeceğime göre , daha fazla zaman kaybetmemeliyim..kendimi geliştirmek ve istediklerimi yapabilmek için ne zaman zamanım olacak, bu tempoda mümkün olmadığına göre….Bu kurum için bu kadar çalışmamın karşılığında ne elde ettim?..Patronumun aldatıcı takdirleri bu bedelin karşılığı olabilir mi? Patronumun bitmek tükenmek bilmeyen çalışma isteklerine daha ne kadar kabul göstereceğim…Başarı gerçekte nedir? Kızım ilerde beni suçlarsa, ben bebekken yanımda değildin , çocukken yanımda değildin..Artık genç kız oluyordu…Genç kız olurken de yanında olamayacak mıydım?..Bir kaç yıl içinde benimle gezmekten , birlikte olmaktan zaten zevk almayacak, tüm dünyası arkadaşları olacaktı. O kadar az zamanım vardı ki…Bu zamanı da kaçırmayı göze alabilir miydim?

ALAMADIM..

Tükendiğim, her şeyin anlamsızlaştığı bir dönemde yaşamımı anlamlandıran şeyler oldu…

Hiç bir şey yapmak istemediğim , boşluğa düştüğüm dönemde işimi bırakmaya karar verdim..

Bu kararı çevreme anlatmam da çok kolay olmadı..”sen deli misin, bak 3 yıldır bu kurumun müdürüsün, üstelik etkili bir konumun var, patronun seni çok seviyor , tutuyor, sık dişini” türünden akıl vermelerle karşılaştım..Ama kararımı vermiştim.

Kızım genç kız olurken yanında olacaktım ve en azından bu dönemi kaçırmayacaktım….

Kendi hayatıma sahip çıkacaktım ve sırf patronum istedi diye onun her istediğini yapmayacaktım, bunu tek yolu da, kökten çözümdü. İŞİMİ BIRAKMAK…

Sancılı bir ayrılış sürecine rağmen hiç pişman değilim..Kendi işimi kurma konusunda sıkıntılarım olmasına rağmen, hiç pişman değilim.Maddi sarsıntılar geçirmeme rağmen, eskiye göre sıkıntılar çekmeme rağmen hiç pişman değilim…Statü kaybetmiş olmama rağmen, kullanacağım bir makam gücüm olmamasına rağmen hiç pişman değilim.Makamların geçici olduğunu asıl gücün insanın kendi gücü olduğunu bildiğim için hiç pişman değilim..

Önüme çayım kahvem gelmemesine , ofisimi kendim temizlememe rağmen hiç pişman değilim.Belirsizlikler belimi bükse, yaptığım işi tanıtmak anlatmak durumunda kalmama rağmen , eski konumuma göre masanın öte tarafında kalmama rağmen asla pişman değilim..

Ve biliyorum ki en azından denemiş olmak bile her şeye değer..Yapamamış olduğumdan değil yaptığım bir şeyden dolayı keşke demek bence çok daha doğru…

Denedim olmadı demek, keşke zamanında bıraksaydım, keşke o zaman bu gücüm olsaydı demekten çok daha doğru geliyor bana.

Kendimi sürekli mutsuz, enerjisiz, gergin, huzursuz , öfkeli, kötümser , yorgun, karasız, bezgin geçen günlerim , kendimi böyle harika , cesur bir karara hazırlıyormuş..

Yaşarken hiç bitmeyecekmiş gelen bu süreç tamamlandığında öyle şeyler katıyor ki…Bence her şeye rağmen yaşamaya değer…

İyi ki tükenmişim, her tükeniş yeni bir doğumun sancılarıymış aslında, bu sancıların ne kadar süreceği ise sadece bize bağlı….

 
Toplam blog
: 157
: 876
Kayıt tarihi
: 10.09.07
 
 

HAYAT YÜZ ÇİZGİLERİ YÖNÜNDE İLERLER.. ..