Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '09

 
Kategori
Kitap
 

Jön Türk dönemi Türk milliyetçiliği

Jön Türk dönemi Türk milliyetçiliği
 

Masami Arai


Üç Tarz-ı Rekabet

ARAİ, Masami, Jön Türk Dönemi Türk Milliyetçiliği, İletişim Yayınları, 3. Baskı, İstanbul 2003, 222 s.

Orjinal Adı. Turkish Nationalism in the Young Turk Era

Masami Arai Tokyo’da 1953 yılında doğdu. Aynı üniversitede Edebiyat Fakültesi, Asya Tarihi Bölümünü bitirdi. 1979–1981 yılları arasında Türkiye’de bulundu. İstanbul Üniversitesinde araştırmalar yaptı. Daha sonra Japonya’ki Osaka Üniversitesinde Tarih Bölümü öğretim üyeliği yaptı. 1992’den bu yana da Tokai Üniversitesinde Batı Asya Araştırmaları Bölümünde çalışmalarına devam etmektedir. Türk milliyetçiliği üzerine yaptığı çalışmaların yanında Avrupa’daki Osmanlı –Türk öğrencileriyle ilgili çalışmalar yapmış ve Türk tarihine ilişkin çeşitli makaleler kaleme almıştır[1]. Şu anda 56 yaşında olan yazarın, klasik Türk müziğine ilgi duyduğu anlaşılmaktadır. Nitekim yazar, Cem Behar’ın Klasik Türk Musikisi Üzerine Denemeler adlı kitabını Japonya’ya çevirerek, Türk Müziğinde Gelenek ve Çağdaşlaşma adıyla yayımlamıştır[2].

Yazar İstanbul’da bulunduğu yıllardan sonra da dönem dönem Türkiye’ye gelmiş ve muhtelif konferans ve sempozyumlara katılmıştır. Nitekim 22–23 Ekim 1998’de Ankara Üriversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin Düzenlediği “Uluslararası Atatürkçülük ve Modern Türkiye” konferansında “Milliyetçilik İlkesinin Unutulmuş Bir Öncüsü: Ahmed Ferid Bey” konulu bir tebliğ sunmuştur[3]. Ayrıca 15 Mayıs 2007 yılında Atatürk Araştırma Merkezinin, Atatürk’ün doğumunun 125. yılı için düzenlemiş olduğu sempozyuma da davet edilen yazarın ulusçuluk üzerine bir sunumu olmuştur.

Tanıtımını yaptığım kitap, iletişim yayınlarından çıktı ve 3 baskı yaptı. Yedi bölüm ve 222 sayfadan oluşuyor. Masami Arai, Jön Türk dönemi Türk milliyeçiliğinin izini sürdüğü kitabında, Türk Derneği, Genç Kalemler, Türk Yurdu ve İslam Mecmuası’nda titiz bir çalışma yaparak, Türkçülüğün doğuşunun peşine düşüyor ve Osmanlıcılık, İslamcılık, Turancılık, Türkçülük kavramlarının çok tartışıldığı bir ortamdan Türk Milliyetçiliğinin doğuşunu inceliyor. Kitabın son yarısı bahsi geçen dergilerin kronolojik ve istatistik bir analizden oluşuyor. Bu sebeple kitap oldukça titiz bir incelemenin ve analizin ürünü olarak karşımıza çıkıyor.

Masami Arai kitabında “Osmanlı Ulusu” gibi hayalci bir fikrin yerini Türk milliyetçiliğinin aldığının genel kabul gördüğünü ama Osmanlı aydınlarının Türk milliyetçiliğini kolayca kabul etmelerinin nedeninin bugüne kadar tam olarak açıklanamadığını, dolayısıyla bu çalışmada Jön Türk döneminde Türk milliyetçiliği fikrinin gelişimini incelemiyi amaçladığını belirtmektedir.

O güne kadar yapılan mevcut çalışmaların önemli bir eksikliğini yakalayan yazar, bu eksikliği milliyetçiliği yaymaya çalışan iki grup arasındaki farkın tam olarak yakalanamaması olarak açıklamaktadır. Bu iki gruptan birincisi Osmanlı Türkleri ikincisi ise Rusya’dan göçen Türklerdir. İşte yazar kitabında Türk milliyetçiliğinin bu iki grubun görüşlerini ortaya koymaya çalışmaktadır. Kendi ifadesine göre bu işin en iyi yolu bu öncü milliyetçilerin yayınladıkları dergileri incelemektir.

Masami Arai çalışmasında Türk Derneği, Genç Kalemler, Türk Yurdu ve İslam Mecmuası yayınlarını analiz etmekte ve titiz bir çalışma ile adı geçen dergilerin bütün sayılarının toplu bir dökümünü hazırlamaktadır. Yapılan dergi analizleri ve bahsedilen dergilerin istatistikî dökümleri birçok araştırmacı için oldukça faydalı olacağı kesindir.

Osmanlılık fikri Fransa’da olduğu gibi çok uluslu Osmanlı toplumundan, özgür ve eşit bir ulus yaratma amacına yönelikti. Nitekim Namık Kemal gibi bir Osmanlı vatanperverinin tek hayali, kaynaşmış eşit bir Osmanlı birliğinin sağlanması ve en azından Osmanlı Müslümanlarının birlik ve beraberliğin temin edilmesiydi. Yazara göre Osmanlı ulusu fikri, o kadar etkileyiciydi ki Osmanlı aydınları ondan kolay kolay vazgeçemeyeceklerdi. Hemen hemen Jön Türklerin hepsi bu fikri benimsemişlerdi. Yazar burada çarpıcı bir tespit yapmaktadır. Ahmet Ferit gibi Atatürk milliyetçiliğinin ilk düşünürlerinden olan bir aydın bile, çok yakın arkadaşı Yusuf Akçura’nın Üç Tarz-ı Siyaset’teki Osmanlı ulusunu reddeden tutumunu kabul edemiyordu. Bunlardan anladığımıza göre ilk Osmanlıcılar daha tam olarak Türk milliyetçiliğini ortaya çıkartabilecekleri ve savunabilecekleri bir yapıya kavuşmamışlardır.

1908 meşrutiyet ortamının getirdiği özgürlük ortamı birçok Rus göçmenin İstanbul’a gelmesine yol açımştı Bunlardan biri de Yusuf Akçura idi. Yazar, II. Bölümde Yusuf Akçura’nın girişimiyle Türk Derneğinin kuruluşunu, derneğin mahiyetini ve çıkartılan derginin içeriğinin tasnifli bir analizini vermektedir.

II. bölümdeki Türk Derneğinin anlatıldığı kısımlarda derneğin çevresinde oluşan iki ana milliyetçi gruptan bahsedildiğini görüyoruz bu iki milliyetçi gurubun bir kısmı Osmanlı Türklerinden diğer kısmı ise Rusya’dan gelen Türk milliyetçiler olarak karşımıza çıkıyor. Masami Arai, Türk derneğinin tanıtıldığı bu bölümlerde Dernek üyelerini vermektedir. Bu üyelerde dikkatimizi çeken isimler Ahmet Mithat, Yusuf Akçura, Bursalı Mehmet Tahir, Vladimir Gordlevski dikkat çekmektedir. Ayrca aynı bölümde Türk Derneği dergisinin analizi yapılmış. Bu analzide yazılar dört ana türde incelenmiş. Birinci tür yazılar Osmanlı imparatorluğunun o günkü durumu, ikinci tür yazılarda imparatorluğun geçmişindeki durumu, üçüncü tür yazılarda Orta Asya’nın o günkü durumu ve dördüncü tür yazılarda ise Orta Asya’nın geçmişine ait olaylar şeklinde bir sınıflandırma yapılmış. Yazıların bu sınıflandırması dergi üzerinde çalışanlara istatistikî bir bilgi veriyor gibi görünse de Arai bu sınıflandırmadaki asıl amacının Osmanlıların düşünceleriyle Rusya’dan göçenlerin düşüncelerini ayırt etmek amacı ile yapıldığını söylüyor.

Türk Derneğinin beyannamesinin ayrıntılı olarak incelendiği bölümlerde derneğin Türk kimliğinin oluşması ve Türkçenin gelişmesi için hedefler konmakta ayrıca Yusuf Akçura’nın yazdığı anlaşılan bir makalede de kısaca derneğin hedefi anlatılmaktadır. Kitapta Akçura’nın “Türklüğü Bilmeli ve Bilişmeliyiz” başlığını taşıyan makalesine atıf yapılarak derneğin kuruluş nedeni açıklanmaya çalışılmaktadır. Ancak kitaptan anlaşılan bir sorun vardı. Akçura ve Rusya’dan gelen Türk derneğinde fikirlerini açıkça yazamıyorlardı. Bunun sebebi Osmanlı kökenli olan kesimlerin Osmanlılık konusundaki hassasiyetlerden kaynaklanıyordu. Her ne kadar aynı dergide buluşmuş olsalar da sonuçta iki kanat arasında bazı temel bakış farkları vardı.

Kitapta üçüncü bölüm Genç Kalemler dergisinin analizine ayrılmış. Yazara göre, Ali Canip ve Ömer Seyfettin’in dilde sadeleşme amacıyla yazdıkları yazılar, derginin ana omurgasını oluşturmaktadır. Yalnız yazar Genç Kalemler’in ilk dört sayısına kadar, Osmanlılıkla ilgili yazıların ağırlıklı olduğunu söyleyerek asıl milliyetçi dönüşümün dördüncü sayıdan itibaren olduğunun altını çizmektedir. Genç Kalemlere Ziya Gökalp’in katılmasıyla grubun daha da güçlendiğini ifade eden yazara göre Ziya Gökalp, hem dergi için hem de “yeni lisan” için oldukça önemli bir şahsiyetti.

Genç Kalemler etrafında toplanan yazarlar bir taraftan Osmanlıcanın sadeştirilmesini, yeni lisan olarak İstanbul Türçesinin herekese öğretilmesini savunurker bir taraftan da Osmanlılık ruhu ile devletin birlik ve beraberliğinin de devam etmesini amaçlıyorlardır. Masami Arai Genç Kalemlerde yayınlanan Ali Canip, Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp’in yazı ve şiirlerini satır sayılarını tek tek çıkarmış ve buradan hareketle derginin ikinci cildinin %37’sinin bu üç yazar tarafından yazıldığı sonucuna ulaşmış.

Derginin üçüncü cildinde Fuad Köprülü ile Genç Kalemler arasında geçen sert tartışmayı yine yazarın bu çalışmasının bu bölümünde görüyoruz. Kitaptan anladığımıza göre, Fuat Köprülü daha sonra Türk Yurdunda buluşacak ve arda arda makaleleri beraber yayınlanacak olmasına rağmen, Ömer Seyfettin’in dilde sadeleşme profejesini eleştirmekte ve “milli edebiyat” ve “yeni lisan” çalışmalarını yerden yere vurmaktadır. Kitaptan anladığımıza göre Fuat Köprülü Genç Kalemeler yazarlarını, milliyetçi fikirlerinden dolayı değil estetikten ve ruhtan yoksun olmalarından dolayı eleştirmektedir.

Genç Kalemler’i çıkaranlarla ilgili Arai’nin çalışmasında dikkatimizi çeken başka bir husus ise bu derginin yazarlarının, politikacılarla özellikle İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ilişkileri. Dergi yöneticileri ve yazarlarının aynı zamanda cemiyetle de sıkı ilişkilerinin olması Arai’nin dikkatinden kaçmamış. Nitekim Genç Kalemler’in öncülü olarak yayınlanan Hüsn-i Şiir Dergisi yayınlanırken daha o zamanlar bile İttihat ve Terakki Cemiyeti işin içindeydi. Hatta bu birinci dergiyi çıkaran Hüsnü ve Hamid cemiyetin önde gelen simalarından Dr Nazım Bey'in yiğenleriydi. Nitekim Arai de Genç Kalemler ve İttihat ve Terakki arasındaki ilişkiyi anlattığı bölümlerde aynen genç kalemler yazarları gibi cemiyet yöneticileri de Türkçe’ye önem veriyorlar ve her ne kadar Osmanlı devletinin birlik ve beraberliğni korumaya çalışsalar da devletin resmi dilinin Türkçe olması gerektiğini programlarına da koyuyorlardı.

Türk Yurdu’nun incelendiği dördüncü bölüme Arai önemli bir ayrımla başlıyor. Yazara göre “milliyetçi hareketin ilk aşamasında Osmanlı milletini ve Osmanlılık fikrini reddeden hiçbir milliyetçi Osmanlı yoktu.” Bunun böyle olması o dönemin sayasal gelişmeleri göz önünde bulundurulunca oldukça normal görünüyor. Çünkü devlet, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacı olduğu bir süreçten geçiyordu. Böyle bir ortamda baskın fikir hala Osmanlı kurtuluşu için beraberliğin korunmasıydı. Ancak Arai'nin çalışmasından da anlaşılacağı üzere kaynaşmış bir Osmanlı milleti oluşturma düşüncesinin ana çekirdeğini Türkçülük oluşturmaktaydı. Bununla birlikte Türkçü damar bir şekilde Osmanlılık fikri içinden sıyrılmakta ve tebarüz etmekteydi. İşte Arai’nin çalışmasında gittikçe yükselen Türkçü damarın Türk Yurdu ile birlikte daha güçlü olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Ancak yazarın dikkat çekmeye çalıştığı asıl şey, Türk Derneğinden farklı olarak Türk Yurdu dergisinde Rusya’dan gelen aydınların bu dergide daha baskın ve daha yoğun olarak bulunmalarıdır. Nitekim yazarın dikkat çektiği Türk Yurdu’nu kuranlardan altı kişinin yarısının Rusya kökenli olması gerçeği bu görüşü destekler niteliktedir.

Türk yurdu bütün Türkler tarafından okunabilmesi ve anlaşılması iddasiyla ortaya çıkmıştı. Akçura’nın hazırladığı derginin yayın programını, kitabına koyan Arai, bu programdan bahsederek Türk Yurdunun dünya Türklerine hitap eden bir dergi hazırlanmaya çalışıldığının altını çizmektedir. Diğer dergilerde olduğunu gibi Arazi Türk Yurdunun da bir kaç istatistiğini dördünçü bölüme almıştır. Bunlardan biri Türk Yurdunda basılmış makalelerin tasnifidir. Bu tasnifte Türk Halkaları Üzerine Bilgi veren 149 makalenin yayınlandığını görüyoruz[4]. Türk Yurdunun anlatıldığı bu bölümde ayrıca “Türklük Şüunu” sütunlarında Türkler hakkında verilen bilgilerin ülkelere, şehirlere ve kasabalara göre dağılımı ile ilgili bir tasnif daha görüyoruz. Bu tasnifte özellikle Orenbur, Buhara, Kazan, Bakü, St Petersburg, Hive, Budapeşte gibi geniş bir yelpazede haberlerin geçilmesi, Türk Yurdu'nun Türk dünyasına ilgisinin göstergesi olarak kabul edilebilir.

Arai’nin bir diğer tasnifi ise Türk Yurdunda yazan yazarlar tasnifidir. Bu tasnifte Türk Yurdu yazarları analiz edilmiş. Türk Derneğine Yazanlar, Genç Kalemlere Yazanlar; Rusya doğumlular ve diğerleri olarak bir sınfılanndırma yapılmış. Özellikle Rusya doğumluların dikkat çekici düzeyde olduğu görülüyor.[5] Özellikle Ahmet Ağaoğlu “Türk Âlemi” başlıklı yazı serisinde sürekli Türk Dünyasına ilişkin yazılar yayınlamıştır.

Yusuf Akçura’nın dergideki yazı ve fikirlerini etraflıca inceleyen Arai, burada Yusuf Akçuranın Üç Tarz-ı Siyaset makalesinden hareketle bu fikri tartışmaların tekrar alevlendiğini dile getirmekte ve Akçura'nın yazılarını analiz etmektedir. Arai’nin tespitine bakılırsa Yusuf Akçura’ya göre, daha henüz tanzimatçlık ve osmanlılık devam etmektedir. Osmanlı milleti oluşturma sevdasından ve diğer ulusları asimile etmeye çalışmaktan vazgeçilmedikçe tanzimatçılığın iflasını ilan etmek için erkendir. Arai, bu konuya ilişkin olarak Ahmet Ağaoğlu'nun da “tevhid-i anasır” fikrine karşı çıktığını ve Süleyman Nazif’in açık mektubuna cevap vererek “Osmanlı millet” fikrinin kısırlığını göstermeye çalıştığını dile getirmektedir. Yazara göre Ahmet Ağaoğlu Süleyman Nazif’i ustaca cevaplamış ve Osmanlı devletinde yaşayan onca ulusun Fransa’da olduğu gibi Latinler, Galliler, Gotlar ve Frankların birleşmesi şeklinde bir birlik oluşturamayacağını, osmanlı unsurlarının birbiriyle kaynaşamayacağının ortaya çıktığını uzun bir makaleyle anlatmıştır.

Türk Yurdu dergisindeki en ateşli tartışmaların Osmanlılık ve Türkçülük üzerine cerayan ettiğini görmekteyiz. Yazarın dikkat çektiği başka önemli bir tartışma da Yusuf Akçura ile Ali Kemal Arasında olmuştur. Aslında tartışmanın ilk çıkışı Ali Kemal’in Peyam gazetesinde Ağaoğlu’nun Jön Türk makalesini eleştirmesiyle çıkmıştır. Ali Kemal’e göre Osmanlılık hükümranlığı, toprakları, tarihi vb. olan bir gerçeklikti. Ali Kemal’e göre “Osmanlılığa revaç vererek, Arab’dan Kürd’e kadar akvam-ı sairemizi o emele daha ziyade rabt ve celp eyleyerek heyet-i içtimaiyemizi, devletçe milletçe artırmalı, büyütmeli ve yükseltmeliyiz. Osmanlılık terakki ederse bundan en ziyade Türkler hissemend olur.” Ali Kemalin bu fikirlerine Akçura cevap vermiştir. Akçura, Ali Kemal’in Osmanlılığın bir gerçeklik olduğu fikrine hak verir ancak Kazanlı yazara göre Osmanlılığın doğası zaman içinde değişmiştir. Osmanlılıkltan bir Türk ulusu çıkmaz demektedir.

Yazarın dikkat çektiği bu tartışmalara dayanarak Osmanlı aydınları ile Rusya’dan gelen milliyetçiler arasında belirgin bir çizgi çizebilioruz. Belki de işin doğası gereği Osmanlının içinden çıkan kendi evlatları osmanlılıkta ısrar ederken Rusya’ya karşı özgürlük mücadesinde bilenerek gelen Rusya kökenlilerin milliyetçi ve turancı fikirlerde önde olmaları gayet normal karşılanabilir. Nitekim yazar da kitabın değişik bölümlerinde sık sık bu ayrıma dikkatimizi çekmektedir.

Arai buna benzer tartışmalara dikkat çekerek dergiler ve fikirler arasındaki ilişkileri ve farklılıkları anlamamaza yardım ederken okuyucuyu sıkmadan yaşanan bu fikirsel kavgaları objektif olarak dışardan değerlendirmektedir. Yazarın dikkat çektiği son bir tartışma da Türk Tatar tartışmasıdır. Yine Yusuf Akuçura ve Ebuzziya Tevfik’i karşı karşıya getiren tartışma Ebuzziya Tevfik’in gazetesi Yeni Tasvir-i Efkâr’da Tatar terimini “hunhar”la (kandökücü) eş anlamlı kullanması üzerine çıkmıştır. Akçura ve başka milliyetçiler Ebuzziya Tevfik’ten özür dilemesi yolunda baskı yaptılarsa da başaramamışlardır. Ebuzziya Tevfik Tatarların bu sıfatının altı yüzyıldır kullanıldığını, Osmanlı’yı kuruluşunda bir Tatar’ın yıktığını vs dile getirmiştir.

Kitabın beşinci bölümü Türk Ocağına ayrılmış bu bölümde Jön Türk ve Cumhuriyet devrindeki en etkili milliyetçi örgüt olarak tanımlanan Türk Ocağının kuruluşu ilk yılları kurucuları incelenmiş. Askeri Tıbbiye öğrencilerinn ön ayak olmasıyla kurulan Ocak, 24 Mayıs 1911’de 190 Tıbbiyeli Türk Evladı imzalı bir bildiri ile yayınlamışlardır. Yazarın tespitlerine göre, “cehle karşı mücadele, kitap ve broşür yayınlamak ve konferanslar düzenlemek” için kurulduğu anlaşılan Ocak, dönemin milliyetçilerinin etkisinde kalmışlar ve onlardan sürekli destek görmüşlerdir. Onlara göre eğitim amaç değil araçtı. Amaç milliyet duygusu uyandırmaktı

Arai Türk Yurdu dergisinde olduğu gibi Türk Ocağının kurulmasında da Yusuf Akçuranın öncülük ettiğni belirtmekte ve Türk Yurdunun da ilerde Türk Ocağının yayın organı olduğunun altını çizmektedir. Ayrıca yazara göre Akçura bu ocağı pantürkist bir teşkilat haline getirmeye çalıştığını söylemektedir.

Altıncı bölümde son olarak İslam Mecmuasının analizini görüyoruz bu analizi de Türk Milliyetçileri Babanzade Ahmet Naim gibi İslamcılar tarafından eleştirilince milliyetçiliğin İslam’a aykıırı olmadığını göstermek için 1914’de İslamda reform için yeni bir dergi çıkarmaya başladılar. Bu dergide Ziya Gökalp, Aka Gündüz, Bursalı Tahir ve Fuad Köprülü gibi yazarları görüyoruz yayınlanıştır. Araininn İslam Mecmusanını yazarlarını tasnif ettiği tablodan anladığımıza göre Yusuf Akçura bu mecmuada hiz yazmamış olmasına rağmen Musa Carullan ve Ahmet Ağaoğlu gibi Rusya doğumlu altı yazarın yazılarının yayınlandığını görüyoruz. Kitabın son bölümünde Arai’nin incelemeye aldığı dört derginin bütün sayılarının yazar ve konu başlığına göre bir tablosu bulunuyor.

Sonuç olarak Masami Arai bu çalışmasında bize Osmanlı devletinden modern Türkiye’nin doğuçu süreciğnde Türk milliyetçiliğinin Jön Türk döneminde ortaya çıkışını, o dönemde yayınlanan dört önemli derginin izinden giderek ve yazarların fikir ve tartışmalarından hareketle ortaya koymaya çalışıyor. Bunu yaparken özellik Rusya Türklerinin Türk milliyetçiliğinin doğuşundaki etkisine dikkatlerimizi çekiyor.

[1] ARAİ, Masami, “Tanzimat’tan Sonra Batı’ya Gönderilen Türk Ögrencileri ve Bunlar Üzerinde Yapılacak Arastırmaların Önemi”, Tanzimat’ın 150. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu, (Bildiriler), 25-27 Aralık 1989, Milli Kütüphane, Ankara 1991, s. 282. Ayrıca başka bir makale ise: Masami Arai, "Devlet ve toplum arasında Türk Yurdu dergisine yeni bir yaklaşım", trc. K. Kahraman, Türk Yurdu, sayı: 109, Eylül 1996. Başka bir makale için bkz., ARAİ, Masami, “Türkiye’de ve Japonya’da Islahatçı Düşüncelerde Değişiklik ve Süreklilik: Çağdaşlaşma Üzerine Bir Deneme”, I. Uluslararası Atatürk Sempozyumu, Bildiriler, 21-23 Eylül 1987-Ankara, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 1994, s. 113.

[2] Toruko-ongakunimiru Dentouto Kmdai ("Klasik Türk Musikisi Üzerine Denemeler" Kitabının Japonca’ya çevirisi), çeviren: Masamı Arai, Tokyo, Tokai University Press, 1994.

[3] Uluslararası Konferans: Atatürkçülük ve Modern Türkiye, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, Yayın No: 582, Ankara 22 – 23 Ekim 1998.

[4] Dünya Türkleri hakkında bilgi veren bu makaleler ‘Türklük Şuunu” sütununda çıkan haberlerden oluşmaktadır. (Masami Arai)

[5] Yazarın tasnifine göre Rusya doğumlular: Yusuf Akçura, Halim Sabit, T.Y. Ahmet Agayef, (Parvuz) Resulzade Emin, İsmail Gasprinski, Ahmet Zeki Velidi, Sait Suncaley, Fatih Kerimi.

 
Toplam blog
: 17
: 1731
Kayıt tarihi
: 07.09.07
 
 

1996 Marmara mezunuyum. Eğitimci ve tarihciyim. Eğitimi ve danışmanlıkla uğraşıyorum. Sınav Eğiti..