Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

José Saramago İstanbul'da

José Saramago İstanbul'da
 

Dün İstanbul’da Mephisto Kitabevi’nde 1998 Nobel Ödülü sahibi Portekizli romancı José Saramago’nun imza günü vardı. Saramago’yu tanır mısınız, sever misiniz bilmem ama ben çok severim. Arkadaşım, “abi sana iyi bir haberim var, Jose Saramago İstanbul’da, bu akşam da Mephisto Kitabevi’nde kitaplarını imzalayacak, gel gidelim” dedi. Ben aslında bu kitap imzalatma işini pek sevmem. Yazarları da öyle çok yakından tanımak istemem. Eğer özellikle de sevdiğim bir yazarsa tanışıklığımı onun yazı dünyasıyla sınırlı tutmak isterim. Ama bunun bazı istisnaları da olabilir tabii. İşte Saramago da o istisnalardan biriydi. Adam o yaşında kalkmış ta Kanarya Adaları’ndan buraya gelmiş, benim iki adım öteye gitmemezlik etmem yakışık almazdı! “Tamam, gelirim” dedim. Yolda “acaba ilgi olacak mı, kaç kişi tanır, kaç kişi gelir ki?” diye geçti aklımdan. Ama Mephisto’ya ulaştığım zaman imza kuyruğunun kitabevinin üst katından ta caddeye kadar uzandığını görünce sevindim. Adamcağızın buralara kadar gelip yorulduğuna değmişti. Gerçekten beklemediğim bir ilgi vardı Saramago’ya. Epey bir takipçisi varmış Türkiye’de. Onu görünce hiç şaşırmadım, tıpkı resimlerindeki gibiydi. Beklediğim kadar yaşlı, beklediğim kadar sakin, o kadar bilge görünüşlü... 85 yaşına göre beklenmeyecek kadar da dinçti ayrıca.

Arkadaşımın Saramago’dan imza alırken fotoğraflarını çektim, ama fotoğraf çekilme sırası bana gelince ne yazık ki bir aksilik yüzünden iyi bir poz yakalayamadık. Saramago’ya Türkçede son yayımlanan romanı “Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş”u imzalattım. Henüz okumaya başlamadım. Kitap, arka kapaktaki tanıtım yazısına göre, “ölüm ve ölümsüzlük karşısında insanın şaşkınlığını, çelişkili tepkilerini ve ahlaki çöküşünü, edebi toplumsal ve felsefi anlamda derinlikli bir biçimde işleyerek, geçici olanla ebedi olanı birbirinden ayıran kısa mesafenin meseli”ni anlatıyormuş.

Çok kişisel bir üslubu olan, ilginç bir romancıdır Saramago. İronik bir edebiyat dili, kendine özgü imla tekniği vardır. Metinlerinde nokta ve virgülden başka noktalama işareti kullanmaz. Paragrafları çok uzundur, sayfalar boyu devam eder. Ama bir kere Saramago atmosferine girdiniz mi bu uzun paragraflar sizi hiç de sıkmaz. Sadece dili ve imla tekniği değil, konuları da çok ilginçtir. Bir romanında (Körlük) bir ülkede bulaşıcı, sütbeyazı bir körlüğün hızla yayılmasını anlatır mesela. Kitapta adım adım bir körlşeme sürecini anlatır ama körleşmediğimizi, aslında hepimizin halihazırda kör olduğumuzu, bakabilen ama görmeyen körler olduğumuzu söylemiştir. Kurguları çetindir, bu yüzden okumayı sürdürebilmek için epey çaba ister. Çoğu kimse bu zorluk yüzünden sıkılıp yarım bırakabilir kitaplarını. Ama dediğim gibi bir kere sevebilirseniz de ondan sonra tiryakisi olursunuz.

Ben en çok “İncil’deki İkinci İsa” ile “Baltasar ve Blimunda” romanlarını sevdim. İsa peygamberin hayatını değişik bir bakış açısıyla anlattığı İncildeki İkinci İsa gerçekten çok güzeldir. Baltasar ve Blimunda’da ise çok derin ve sarsıcı bir aşk hikayesini anlatır.

Saramago’nun kitaplarında yarattığı dünyaya adım attığınız zaman kendinizi çok yabancı ama aynı zamanda da tanıdık bir ortamda bulursunuz. Sürekli bir tedirginlik halinde tutar sizi bu yabancı/aşinalık. Bir yandan,”sonuçta bu bir kurgu, gerçek dünyayla alakası olamaz” diye kendinizi teselli ederken, öte yandan o kurguya aslında ne kadar yakın yaşadığınızı hissedip ürperirsiniz. Özellikle Körlük’ü okurken bu duyguya kapılmamak güçtür.

İroniyi sıkça ama çok da ölçülü ve yerinde kullanır. İroniyle karışık derin bir hüzün hakimdir anlatımında. Benzersiz bir kurgu tekniği vardır. Diyaloglar, monologlar iç içe geçer. Aynı paragrafta anlatıcı değişir. Üçüncü tekil şahıs anlatımıyla başlayan bir paragrafta bir bakarsınız bir eşya dile gelip konuşmaya başlamış. “Umut Tarlaları romanında bir işkence sahnesini bir karıncanın gözünden anlattır mesela, ama siz bunu epey sonra anlarsınız. Hiç farkında olmadan değişir anlatıcı. Şaşırırsınız ama alışırsınız bir süre sonra ve hiç de yabancı gelmez artık bu özgün teknik.

Saramago’yu okuyunca Nobel Ödülü’nün öyle boşuna verilmediğini bir kez daha anladım; okursanız siz de anlarsınız. Gerçi kendisi pek de önemsemez bunu. Ödül aldığı zaman Nobel hakkındaki soruya, “hayatımda aldığım en büyük ödül karım Pilar’dır” diye cevap verir.

“Sizi tanıdığıma sevindim” dersiniz ya yeni biriyle tanıştığınız zaman, Saramago’yu tanıdığıma gerçekten sevindim.

Foto: ben çektim
 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..