Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '19

 
Kategori
İnançlar
 

Kader ve Teslimiyet İkilemi

Tüm inançların ve ruhsal, mistik, ezoterik öğretilerin en temel noktası, KADER.

Bu öyle bir konudur ki kişinin bilinçli bir şekilde kendini Allah’a ya da başka isimlerle Tanrı’ya, evrene, sisteme, Bütüne nasıl teslim edeceğini belirler.

Hani şu diyebilirsiniz. Koskoca kainat-ı muazzamanın sahibi, “Ol” deyip de olduran Allah’a bir insan nasıl olur da iman etmez. Sorabilirsiniz, “Allah’a kadere iman etmek İslam’ın şartlarından biri değil mi?” diye.

Kesinlikle haklısınız. Ancak burada inançtan bahsetmiyorum. Konu iman, yani sarsılmayan inanç.

Kaçımız zor durumda ilk başta Allah’a sığınmamıza rağmen olaylara, kişilere kızmıyoruz? Kaçımız yere düştüğünde buna sebep olanlara öfkenenmiyor? Kaçımız mutsuz eden konuları ve durumları çevremizdekilere şikayet etmiyor? Ona vurana karşılık vermeye yeltenmeyen kaç insan biliyorsunuz ya da gördünüz hayatınızda?

Demek istediğimiz anladınız mı? Hani Tasavvuf’taki nefsi razıye makamına erenlerde görülen o tevhid bilincinden dolayı sadece cemale değil celale de eyvallah diyen, lütfu ve kahrı bir görev, vurana elsiz sövene dilsiz olan erenler vardır ya, kaçımız o makama varmışızdır ki? Çok az değl mi?

Eğer her şey O’ysa ve kainattaki tüm mevcudat O’nun tecellisi ise ve hala şikayet ediyorsak kimi kime şikayet ediyoruz? Ben sensem, sen bensem kimi kime şikayet ediyoruz? Hala dırdır edip, kötülüyorsak, olanı olduğu gibi kabul etmeyip bir de küfür ediyorsak, bu imansızlık değil midir? Olan ve oldurana imansızlık değil midir? Her şey O’ndan geliyorsa kibir değil midir yaptığımız?

İnanç ile iman başkadır. İnanıyor olabiliriz, ancak inancınız sınandığında sapmıyor, şaşmıyor, şaşırmıyor, güvensiz hissetmiyor, sarsılmıyorsanız bu imandır.

İşte bu yüzden KADER konusuna gelince güzel olan şeylere teslim olduüumuz gibi zor olan, hoşumuza gitmeyen şeylere de teslim olmak zordur. Neden teslim olamayız? Hani İslam’ın şartıydı? Teslim olmak bala düşen arının mücadele etmeyip kendini balın akışına bırakması gibidir. Balın içinde teslim halde duran arı mücadelesiz durur, çünkü kendini de ve haddini de bilmektedir. Ancak balın içindeki arı hala fiziken arıdır ve kendi farklılığını beşeri anlamda korur. Ve bilinç anlamında bütün ile bir olmuştur.

Kadere olan inancım yerinde olsa da hayatımda yaşadığım zor olaylar karşısında hayatımda akıl ya da beynin sol lobu baskın bir kişi olarak kaderime teslim olmayı öğrenmek ve bunu yaparken bilinçsiz bir teslimiyet değil elimden geleni yaparak ve gerisini O’na bırakarak teslim olmayı öğrenmek zamanımı aldı. Ve hala da alıyor. Henüz tam olarak bunu başardığımı söylemek ise haddimi bilmemek olur ki bundan sakınırım. Bu sonsuz basamaklı bir merdiven ile hakikat okyanusuna yapılan bir yolculuk.

Dediğim gibi hep akıl baskın bir kişi olarak ve üniversitede aldığım Endüstri Mühendisliği eğitimi neticesinde Planlama’da işe başlayan biri olarak genel olarak hayatımı ve işteki görevim gereği nice planlar yaptım. İşte yaptığım Planlama işinde şükür başarılı oldum. Son 7 yıl içinde ise hayat beni apayrı bir yere götürdü ve planladığımdan çok daha farklı ama çok daha güzel bir yöne doğru meyletti hayatımın akışı. Hem de hiç ama hiç beklemediğim bir öne doğru. Bunun planlamamıştım ve planyamamazdım ve bilemezdim.

Öyle zor bir zamandan geçtim ki içim dışıma çıktığı vakit bu şerdeki hayırlar hayatımda nice güzelliklere vesile oldu. Ancak benim bunu anlamam biraz zaman aldı zira o zor zamanlarda insan duygusal olarak yanarken yaşadığı travmatik süreç dışarı yansımasa bile içini kemiriyor ve insanın gözlerine perde indiriyor. Neyse ki gönlüme inen perde yok oldu ve yere düşsem bile her daim tek hakiki dost olan Allah’ı yanımda buldum. Şükür yerden elimde toprakla kalkabildim.

Hani hikaye vardır ya adam ölür ve meleklerle konuşmaktadır. Sahildedirler. Melek adama hayatını temsil eden sahili gösterir ve bu sahildeki ayak izlerinin onun hayattaki adımları olduğunu söyler. Konuşurlar her bir adımdaki yaşananlar üstüne. Adam bir şey fark eder ve neden bazı zamanlarda yanında bir çift daha adım olduğunu sorar. Meleğin cevabı muhteşemdir. “Sen düştüğünde kim yanındaydı sanıyorsun?” Adam mutlu olur ama hemen devreye giren nefsi ile bir soru daha sorar. “O zor zamanların bazılarında neden peki sadece tek çift adım var. O zaman neredeydi Allah?” der. Melek yine kendini bilmeyen aciz adama cevap verir. “Sen düştüğünde seni sırtında taşıyan kimdi sanıyorsun?”

İşte ben beni taşıyan her şeyin sahibini buldum bu zor zamanlarda. Şükürler olsun. Buldum derken kibirden de sakınırım zira O’nun varlığını tüm hücrelerimde hissettim. Akıl ile bilmek hali değildi. Bu bir kalbi biliş idi. Akıldan da öte ve akıl ile anlaşılamayan. İşte o anlarda hayata ve tüm mevcudata hayretle, şükranla ve Aşk ile bakıyor insan. Kendini kainattaki var oluştan ayrı değil parçası görüyor.

Ancak bilen bilmeyenden sorumludur sözüni hatırlatırcasına gönül kabesine girince insan daha fazla sınanır oluyor. Zira yola çıkan yolcunun Aşkı sınaıyor bu yolda. Ne kadar hakiki, o ölçülüyor. O yüzden bir kere evraka dedikten sonra kolay değil her an evraka halinde kalmak. O ilk keşfin söylettirdiği evraka haykırışı celali sınavlar karşısında lal kesilip Aşk ile olanı ve olduranı seyre dalmayı gerektirdiğinde insanın imanı sınanır oluyor.

İşte bu zamanlarda insanın kaderini hissedebilmesi önemli. Hani Steve Jobs’ın vefatından bir süre önce bir üniversitede konuşmasında söylediği noktaları geriye doğru birleştirmek diye anlattığı şey insanın aklına geliyor hemen. Diyor ki insan ancak geriye baktığında o ana dek hayatı boyunca alakasız ve ilişkisiz sandığı olayların bir teması olduğunu görüyor. Erenler ve veliler elbette ki ölmeden önce ölebilenler olarak Hakk’a yürümeden önce henüz yaşarlarken bu ilahi mesajı alabilenler olduklarından noktaları ileriye doğru da okuyabilenlerdir. Bizler henüz o makamlarda olmadığımızdan naçizane aciz aklımızla haydi gelin birkaç uygulama ile var oluş sebebimizi yani kaderi planımızı hissetmeye çalışalım. Bunu da bir sonraki yazımda ele alacağım.

 

Sevgiler,

Kenan

YAKINDA 2075 YILINDA GEÇEN, YAZILMAMIŞ VE AYKIRI BİR RUHSAL BİLİM KURGU ROMANI İLE TEKRAR OKUYUCULARLA BULUŞACAĞIM. BEKLENMEYENİ BEKLEYİN… TABULARI KIRMAYA HAZIR OLUN

 

Sosyal medya paylaşımlarım…

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

https://instagram.com/kenan_kolday/

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday

https://tr.linkedin.com/in/kenankolday

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..