Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '11

 
Kategori
Öykü
 

Kalk Borusu-Bir Köyün Uyanışı

Yazarı: Necme Necefi 

Necme öğretmenin hikayesi, İran’ın Tahran şehrinde geçmektedir. Tahranlı Necme öğretmen, maddi olarak rahat bir ailenin sekizinci çocuğudur. Sosyo-ekonomik durumu gayet yerinde olan Necme öğretmen, bu rahatlığını, kendini köylere vererek feda eder. 

Necme öğretmen Amerika’da yüksek öğrenim görmüştür. Dört yıl Amerika ve Avrupa’da kalmıştır. Oralarda kalıp Avrupa’nın sonsuz nimetlerinden yararlanmak yerine, memleketine dönüp insanlara faydalı olmayı kendine gaye edinmiştir. Necime öğretmen 1954 yılında Avrupa’daki yüksek öğrenimi tamamlayarak, çok sevdiği bir hizmet uğruna yanıp tutuştuğu memleketine döner. Necme öğretmenin bu gayesi daha küçüklüğünde, Zehra dadısının onu bir köye yanında götürmesiyle başlamıştır. 

Necme yaşadığı Tahran ile gittiği köyü kıyas etmiş, insanların yaşadığı fakir hayatı görmüş ve buna çok üzülmüştür. Necme öğretmen Tahran’a döndükten ve ailesiyle biraz hasret giderdikten sonra artık kendisini hizmete adamak için göreve başlamaya karar vermiştir. Çevresi ve özellikle Fahriye ablası ona bunu başaramayacağını söylese de, o buna itimat etmemiş, gayesi uğruna her şeyi yapabileceğini söyleyerek konuyu kapatmıştır. 

Dr. Bircan adlı bir tanıdığı da Necme öğretmene, gireceği yolun çok sıkıntılı olduğunu ve karşılaşacağı insanların onu hayal kırıklığına uğratacak derecede farklı olabileceklerini söylemiştir. Necme öğretmen bu söylenenlerden etkilenmiş, yer yer umutsuzluklara ve kendi kendine, “Acaba başaramayacak mıyım?” şüphesine düşmüş fakat gayesi ve Allah’a olan inancı, ona bu işe başlamasını emretmiştir. 

Necme öğretmen ilk gittiği köyde fazla duramamış, orada yönetim adına bazı olumsuz şeyler yüzünden, oradan ayrılmıştır. 

Necme öğretmenin asıl hikayesi, Sabadan adlı bir Tahran köyüne gelince başlamıştır. Necme öğretmen artık Sabadan’ın gayesini gerçekleştirecek görev yeri olduğunu iyice anlamış ve Allah’a sığınarak ve yardımını umarak yola koyulmuştur. 

Necme öğretmen köye ilk geldiğinde, Meşhedi Muhtar ile karşılaşmıştır. Meşhedi Muhtar, köydeki diğer insanlara göre daha zengin ve Necme öğretmene daha sonra yardım edeceklerinden birisidir. 

Necme köye gelir gelmez, hemen eğitimin başlayamayacağını, yapacağı işlerin de sekteye uğrayacağını görmüştür. Bu onu biraz da olsun hayal kırıklığına uğratsa da yine Allah’a dua ile yoluna devam etmeye karar vermiştir. Köyün eğitimden önce daha başka gereksinimlere ihtiyaç duyduğunu görmüş ve planlarını bu yolda devreye koymaya karar kılmıştır. 

Necme öğretmene göre insanların ihtiyaçlarını öğrenebilmek için öncelikle onları iyi tanımayı gerekli görmüş onlarla yüz yüze görüşebilmek için tek tek evlerini gezmeye karar vermiştir. İnsanların güvenini kazanmayı kendine yol edinmiştir. Onların kendisine güvendikleri takdirde onlara yardım edebileceğini düşünmüştür. Onların güvenini kazanmayı ise, onlar gibi olmaktan geçtiğini anlamış, onlar gibi davranmış, hatta onlar gibi giyinmiştir. 

Kararında istikrarlı, yolundaki taşlara rağmen, tam bir insanlık timsalidir Necme öğretmen. Necme öğretmen şehirde farklı, köyde ise tam olarak onlar gibi giyinmiş, adeta “Bakın ben de sizin gibiyim, sizden biriyim, ” der, gibi aralarına karışmıştır. 

Necime öğretmen köyün içler acısı halini görmekteydi. Tuvalet gibi bir alışkanlık yoktu. İnsanlar fakirlik içindeydi. İçme suyu yoktu. Herkes dereden ihtiyacını gideriyordu. Hamam yıkıntı halindeydi. Hastalık kol geziyordu, ama bir klinik bile yoktu. 

Necme öğretmen köyde uzun uğraşlardan sonra, sonunda bir kiralık oda bulabilmişti. Odasında oturmuş yıllar sonraki Sadaban köyünü hayal ediyordu. Necme öğretmen için artık harekete geçme zamanı gelmişti. Evleri ve köyü dolaşırken küçük erkek çocuklarının çoğunun kel oluğunu görür bu durum onu çok üzer. Ayrıca bu çocukları tedavi ettirmek üzere ailelerine bildirir. Bu yolla hem çocukları tedavi ettirebilecek, hem de bu yolla ailelerin güvenini kazanacaktır. Çocukların hepsini alıp Tahra’na götürür ve onları tedavi eder. Çocuklar ve aileler bu durumdan çok memnun olurlar. Sabadan da artık bir klinik açmanın zamanı gelmiş ve geçmiştir bile. Bunun bir çaresine bakmalıydı. 

Meşhedi Muhtar’a haber gönderdi ve köy meclisinin toplanmasını istedi. Toplanan köy meclisinde bir klinik açılmasını istedi meclis de bunun gerekli olduğunu bildiği için destek verdiler ve Necme öğretmenin odasının yanındaki oda klinikti artık. Necime öğretmen artık köyde sadece bir öğretmen değil, aynı zamanda bir doktor olarak görülmekteydi. Necme öğretmen her fırsatta Tahran’a gidip doktorlardan basit kullanımlı ilaç kullanma ve iğne yapmayı öğrenmişti. Zamanla köye, bazen de olsa gelebilecek doktor ayarlamıştı. Halk bu durumdan çok memnundu. Necime öğretmene bazen çok ağır hastalarda gelmekteydi Necime öğretmen her defasında “Ben doktor değilim, ” diyordu. 

Sabadan’da ki en büyük sorunun sağlık olması, oradaki gölden kaynaklanmaktaydı. Göl hem içme suyu, hem temizlik için kullanılıyordu. Hatta ölüler bile bu gölde yıkanıyordu. Necime öğretmen biliyordu ki, bütün hastalıklar bu gölden kaynaklanıyordu. Necime öğretmen kadınları evinde ağırlayıp onlara temizlik hakkında tavsiyelerde bulunuyordu. Necme öğretmen sadece bir öğretmen değildi. Halkın her şeyiydi. 

Necme öğretmenin kliniği çok faydalı olmuştu. Halk için artık düzenli gelen doktorları da vardı ve Necme öğretmen ise bunu kayda alıyordu. 

Necme öğretmen köy meclis üyelerine de özgüven kazandırıyordu. Onlar artık her şeyi tek başlarına halledebilecek seviyeye gelmişlerdi. 

Necime öğretmen artık çok özlem duyduğu sınıfı açmıştı. Okulun ilk günü umduğundan fazla çocuk okula gelmişti. 68 tane öğrencisi vardı. Bu onu çok mutu etmişti ama bu küçük sınıfın da onlara yetmeyeceğini biliyordu. Yeni bir sınıf için harekete geçmenin de zamanı gelmişti. Onlara ders veriyor, aynı zaman da onları tedavi ediyor, vitamin süt tozu içiriyordu. Bunların dışında kadınlara okuma-yazma ve dikiş öğretiyordu. Kur’an dersleri veriyor, temizlik konusunda da nasihatta bulunuyordu. 

Köyün sorunu sadece hastalık değildi yoğun yaşanan kış ayları da halkı fakirliğe itiyordu. Halı dokumanın onlar için iyi olacağını düşünüyor ve bu yolla da biraz da olsun onları fakirlikten kurtarmak istiyordu. Tek sorun kilim dokumayı öğretecek birini bulmaktı. Necme öğretmen Tahran’da bunun için çok aramalarda bulundu uzun uğraşlar sonucu, kilim dokumayı öğretecek birini buldu. Köy kadınlarını bu yolla eğitmeye çalıştı. Ayrıca sebze yetiştirmeyi öğretti insanlara. Necme öğretmen sadece bir öğretmen pozisyonunda kalmadı. O, Sabadan’ın meleği olmuştu artık. 

Necme öğretmen kendisi gibi köyler için çalışacak ve onların yaralarını saracak insanlar yetiştirmek istiyordu. Bu yüzden Tahran’daki bir yetimhaneden öğrenci almayı düşündü. Tahran’da ki yetimhaneye gidip üç kız seçti. Aslında birçok kız Necime ile gitmek istedi ama imkanlar dahilinde sadece üç kız seçebildi. Aralarından en güzel ve en güçlü üç kız olan Feride, Ferhunde ve Eşref’i aldı. 

Necme öğretmen bunları eğitirken, başta çok zorlanmasına rağmen, yavaş yavaş meyvelerini de almaya da başlamıştı. Ferhunde ve Feride artık görev yapabilecek kızlar olmuşlardı. Fakat Eşref hala aynıydı. Değişmemişti. Durmadan ağlıyor ve köyden gitmek istiyordu Necime bunun böyle devam etmeyeceğini anladı ve Eşref’i tekrar Tahran’a bıraktı. İlk yetimhaneye gittiğinde, arkasından Necme ile gitmek isteyen Peran adlı kızı yanına alarak Sabadan’a geri döndü. 

Peran da tıpkı diğer kızlar gibi çok iyi bir eğitimci olmaya başlamıştı. Necime onları çok iyi eğitiyordu. Feride bir gün kardeşine kızdığında, onu uyarmış ve iyilikle eğitim yapılacağını, kızmanın karşıya bir şey vermeyeceğini söylemişti. Kızlar Necme’ye yardım ediyorlardı. Necime onları da artık köylere göndermenin zamanın geldiğini anlamış ve her birini ayrı ayrı yerlere göndermişti. 

Sabadan köyü artık çok gelişmişti. Ayrıca bir kız okulu daha açılmıştı köye. Bir cenaze yıkama evi, bir hamam, çok güzel bir klinik ve devamlı olacak bir doktorları vardı, artık. 

Necme öğretmen artık evlenmişti. Mühendis Muzafferi Şamuh da tıpkı kendisi gibi iyiliksever bir insandı. İkisi de köy için çalışıyordu. Necme Sadaban’a çok alışmıştı artık. Eşiyle orada çok güzel bir ev bile yaptırıyordu. Diğer köylerden Necme öğretmene, “gel, bize de yardım et, ” çağrıları yağıyordu. O da kimseyi kırmayıp her köye elinden geldiğince yardım ediyordu. 

Bir gün eski tanıdıklarından Dr. Bircan, Necmeyi yanına çağırdı onu bu yaptıkları için tebrik etti. Ona bütün köylerin ihtiyaç duyduğunu, bu yüzden köyleri gezip, onlara da yardım ulaştırabilmeyi teklif etti. Necme çok şaşırmış, bu konuyu eşiyle görüşmesi gerektiğini söylemişti. Ama kalbinin bir yerinde bu teklifi kabul edeceğini, gayesinin zaten tam olarak bunun olduğunu biliyordu. Zaten görevi de kabul etmişti. 

Necme uğruna çok çalıştığı Sadaban’dan ayrılıyordu artık, Halk “gitme, gitme!” diye yakarıyor, Necme de gözyaşlarına boğuluyordu. Ama kutsal görevi onu bekliyor, daha nice Sadabanları kurtarmaya gidiyordu. 

Sonuç: 

Necme Necefi'de; mutluluğun, insanları mutlu etmekten geçen bir yol olduğunu görmek mümkündür. 

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..