Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '09

 
Kategori
Mizah
 

kamera arkası...

Okan: Tuncay sen şimdi Ümit’in yanına gidiyorsun ve ‘şu işi hallet dile benden ne dilersen’ diyorsun abi, bu kadar basit.

Ümit: Ortağım ben ne diyeceğim?

Okan: Hafız sen bir şey demiyorsun sadece Tuncay sana para verecek sen de sinir edici bir şekilde paraların sahte olup olmadığını kontrol ediyorsun bu kadar yani. Anladın mı böyle gıcık gıcık davranman gerekiyor bu sahnede. Serhat hazır mı abi kamera?

Serhat: Hazır olmamı bülocan, canavar gibi çalışıyor.

Okan: Tamam o zaman, motor!

Tuncay: ‘Şu işi hallet dile benden ne dilersen’... Oldu mu babalar?

Okan: Olmadı hacı. Karşındaki adam mafya oğlum, kayınpedere yağ çeker gibi konuşma, biraz tedirgin ve öfkeli görün ayrıca şu mıy mıy ses tonundan da kurtul artık.

Tuncay: Ulan bir de dövseydin be. Tamam abi çekin canavar gibi oynayacağım şimdi. “Öhöm selam dostum, şu işi hallet dile benden ne dilersen”.

Ümit: ‘Rica ederim vazifemiz, bu arada paralar sahte değildir umarım yoksa senin için hiç iyi olmaz’

Tuncay: ‘Yok be abi, baksana hepsinin bandrolü, yeşil çizgisi var içinde’.

Okan: Piihuu.. Oğlum ne saçmalıyorsunuz ya, ne bandrolü ne yeşil çizgisi, bir senaryo bu kadar mı değiştirilir be.

Serhat: Okan bence iyi oldu abi boşver, şimdi tekrar almaya kalkışırsak kilitlenir kalır bu denyolar, en iyisi diğer sahneye geçelim biz.

Okan: Öyle olsun abi ama yarışmada sonuncu olursak bütün suçu benim üstüme atmayın.

Tuncay: Atmayız atmayız. Şimdi ne var abi sırada?

Okan: Balkonda kavga sahnesi çekeceğiz, hadi beyler doğru balkona.

Serhat: Abi serinmiş burası be. Evet Tuncay sen Ümit’e ‘beklediğimiz mal bir türlü gelmedi’ diyorsun, bunun üzerine Ümit ‘o biçim sorunumuz değil merkezle görüş’ diyor ve sonra birbirinize dalıyorsunuz abi.

Tuncay: Lan oğlum iyi de biz horoz muyuz? Niye dalacağız birbirimize durduk yere?

Okan: Yahu vuruyormuş gibi yapın işte, zaten siz kavgaya başladığınız zaman biz başka sahneye geçmiş olacağız.

Serhat: Evet canlar, hazır olun.

Okan: Motor!

Tuncay: ‘Beklediğimiz mal bir türlü gelmedi”

Ümit: ‘O bizim şeyimiz değil...Çtonk... Sorunumuz değil... Çtonk... Oğlum gürültüler geliyor konsantre olamıyorum bir türlü.

Okan: Kolay gelsin Saliha teyze halı çırpıyorsunuz galiba.

Saliha teyze: Evet evladım, İsmet amcanız tayyare meydanına misafirleri uğurlamaya gitti ben de ortalığı biraz toplayayım dediydim.

Serhat: Tayyare meydanı ne lan?

Tuncay: Oğlum hava alanı işte. Şey Saliha teyze biz de film çekiyorduk da gürültü olunca yarım kaldı, sorması ayıp ne zaman biter bu halı çırpma festivali.

Saliha teyze: Ah be oğlum bu evin işi biter mi, siz devam edin duymayıverin gürültüyü. Çtonk... Çtonk...

Okan: Oğlum duyulmayacak gibi değil ki bu gürültü, neyse balkon sahnesini içeride çekeceğiz artık. Evet beyler “Baykuş gözü reçeli” sahne altı için hazır olun. Motor!

Tuncay: ‘Beklediğimiz mal bir türlü gelmedi’

Ümit: ‘Banane lan gelmediyse. Beklerken bana mı sordun, armut.’

Tuncay: ‘Eee. Armut babandır’

Ümit: ‘Senin sülalendir’

Tuncay: Taş yok mu taş!

Ümit: Aha bak taş! görüyon mu?

Okan: Evet Tuncay patlat abi bir tane Ümit’e. Güzel! Ümit bir tane de sen geçir abi Tuncay’a. Harika! Şimdi yiyin bakalım birbirinizi. Evet tamam ayrılın. Ayrılsanıza oğlum, bir de eczane masrafı çıkarmayın şimdi.

Tuncay: Oy anam oy... Oğlum yavaş vursana lan, garezin mi var bana?

Ümit: Oğlum asıl sen yavaş vur gözümü çıkardın neredeyse.

Okan: Senaryonun içine ettiniz ama gene de fena olmadı. Neyse gençler iki sahne kaldı dayanın... Acıktım, susadım, başım ağrıdı, manitayı özledim falan demek yok ara veremeyiz kamerayı bir günlüğüne kiraladık unutmayın, Serhat oku abi şunlara senaryoyu.

Serhat: Şimdi Tuncay sen silahını masanın üzerine koyuyorsun ve Ümit’e ‘bak dostum bu silah İstanbul’un en günahkar ama en şerefli silahıdır’ diyorsun.

Tuncay: Oğlum iyi de bu mantar tabancasını silah diye nasıl yutturacağız jüriye onu düşünüyorum ben.

Okan: Ben onu bakkalın oğlunun elinden alana kadar canım çıktı be hacı, fazla göstermeyiz silahı zaten. Serhat devam et senaryoya.

Serhat: ... Bunun üzerine Ümit elini kalbine koyuyor ve ‘bu işler bilek işi değil yürek işidir’ diyor sonra Tuncay’la güçlerinizi birleştirme kararı alıyorsunuz bu bölümde replikler serbest yönetmenimiz deneme yanılma yolunu seçti.

Okan: Evet, hadi bakalım, sal gelsin Serhat. Motor!

Tuncay: ‘bak dostum bu dabancayı görüyor musun?’

Okan: Oha! Tuncay Yörüklüğün tuttu yine

Tuncay: Pardon abi, dilim sürçtü. ‘Bak dostum bu silahı görüyor musun?

Ümit: ‘Görüyorum ne olmuş?’

Tuncay: ‘İşte bu silah İstanbul’un en kirli ama en... (Serhat: Şerefli!) şerefli silahıdır. Bu silah gibisini bulamazsın, göremezsin’.

Ümit: ‘Seninle güçlerimizi birleştirsek ne güzel olur değil mi lan’

Okan: Kes! Olmadı babacan ortak tavuk döner lokantası açmayacaksınız anasını satayım, buradaki güçleri birleştirmek hadisesi kıllı yünlü bir şey. Biraz daha argo, biraz daha sert kelimelerle ve vurgularla konuşmanız gerekiyor.

Ümit: Tamam hafız anladım ben olayı, evet hazırım. ‘Diyorum ki dostum seninle güçlerimizi birleştirsek ne güzel olur, bütün ülke bizi konuşur, hatta balkanlar, birleşmiş... birleşmiş... (Okan: Ne birleşmiş oğlum?) ulan unuttum be şey var ya hani neyse abi baştan alayım ben bunu. Öhöm.. ‘Diyorum ki dostum seninle güçlerimizi birleştirelim, bütün ülke bizden bahsetsin’

Tuncay: ‘Olur tabi. Neden olmasın. Hayırlısı olsun yani’

Ümit: ‘O zaman ver elini karlı dağlar aşalım, bayramlaşalım anasını satayım.’

Tuncay: ‘Eyvallah. Eee bu birleşmeyi kutlayacağımız güzel bir ocakbaşı biliyorum dostum, ne dersin’

Ümit: ‘Hay hay. Ama istersen masraf yapmayalım ilk günden dolapta çok güzel halis köy tereyağı var, tavada kızdırır ekmeğe banıp banıp yiriz’

Tuncay: ‘Tasarruflu olman hoşuma gitti dostum, kısa çöpü çeken sofrayı kursun’

Serhat: Tamam babalar süreyi doldurduk, herkese teşekkürler. Yalnız biz komedi filmi mi çektik yoksa aksiyon filmi mi orasını anlamadım ben.

Okan: Ehe eh. Valla yönetmen olarak ben de anlamadım ne filmi çektiğimizi ama komik oldu lan, bence biz bunu komedi kategorisinde yarıştıralım.

Serhat: Valla başka türlü hiç bir şansı yok zaten, en azından bir mansiyon falan alırsak masrafımız çıkar hiç değilse.

(üç gün sonra)

Okan: ... ‘Biz dalga geçilecek bir kuruluşa benziyor muyuz’ dedi abi adam. Hayır yarışmaya almadıkları bir şey değil bir de üstüne üstlük mimlenmiş olduk.

Serhat: Ah be abi, o beş milyarlık ödülü alsak ne güzel olurdu. Yemin ediyorum bana düşen paranın hepsini eğitimimde kullanacaktım. Yalnız bizim bu ‘baykuş gözü reçeli’ filminde Saliha teyzenin figüran olarak görünmesi kötü oldu be hafız. İsmet amca çok kızdı bize, ‘60’ından sonra artist mi yapacaksınız benim hatunu’ diye iki saat vaaz verdi adam.

Tuncay: Oğlum iyi de o nasıl bulaşmış hadiseye yahu. Üstelik bir taraftan halı çırpıp bir taraftan da tayyarelerden bahsederken girmiş filme.

Okan: Neyse babalar sonuçta bu projeyi de yüzümüze gözümüze bulaştırmış olduk ama bu yeni projelerimiz olmayacağı anlamına gelmez.

Ümit: Hadi bakalım yine ne işler açacaksın başımıza.

Okan: Bu seferki basit abi, masrafsız. Fotoroman çekeceğiz.

Serhat: Hadi ya? Bak bu iş olur abi, bizim patronda dijital makine de var birkaç günlüğüne isterim, verir herhalde. Konu ne abi?

Okan: Aspendos’ta çekeceğiz filmi abi, tarihi zenginliklerimize dikkat çekecek mesaj içerikli bir film olacak. Hatta konusu da şey olsun.

Tuncay: Ne olsun abi?

Okan: Şimdi bir alman arkeoloji profesörü incelemelerde bulunmak üzere Aspendos’a gelsin ve kaçırılsın.

Tuncay: Ulan ilginçmiş ha, peki profesörü kim oynayacak?

Okan: Serhat yeteri kadar sarışın be oğlum suratına biraz kil attık mıydı olur sana Alman profesör, sonra Ümit senin için de dedektif rolünü uygun gördüm.

Ümit: Ulan tam bana göre ha. Şimdiden hastası oldum olayın.

Okan: Yalnız bize bir tane kadın lazım, profesörün karısı rolünde oynayacak.

Tuncay: Karı rolünde ben oynarım abi, maksat sanat olsun, biraz sarı boya, iki greyfurt sayesinde cillop gibi olur hadise.

Okan: ehe... ulan portakal deseydin bari... O zaman yarın başlıyoruz abi, bakarsın bu sefer olur.

Bu yazıdan çıkarılacak sonuç:

· İnsanoğlu tekerleği bulmadan önce tekerleği bulma düşüncesini bulmuştur.

· Siz yine de ayağı yere basan işlerle uğraşın, biz en azından deniyoruz.

Okan Ünver
 
Toplam blog
: 104
: 489
Kayıt tarihi
: 06.03.08
 
 

1978 doğumlu Antalyalı bir müzisyenim, devamını ben de bilmiyorum..