Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '12

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Kara toprak aşkları

Kara toprak aşkları
 

Gerçek aşk buymuş, gerisi fasa fisoymuş; uğruna ölünmeyen aşk, aşk değilmiş. Boşuna ayırmayın, istisna demeyin, birkaç kendini bilmeze yüklemeyin. Biz sanki başka bir şeyden bahsediyoruz; inkâr faydasız, Korkut ve havarilerinin dışında bilcümle siz hepiniz işte bu aşkın ürünü değil misiniz?

Hafız’ın kabrinde her gece bir bülbül ötüyor, her seher bir gül açıyor. Kerem yanıyor, Ferhat dağları deliyor, Mevlana dönüyor ve Kumkapı sahillerinde, denizin dibinde beyaz gelinlikle aşkın son kurbanı ölüyor. Sizler büyük bir huşu içinde yürekleriniz titreyerek bu muhteşem finali izliyor ve aşkın gücüne mezarlıklarda kadeh kaldırıyorsunuz.

Yeryüzünde neyin sınırı yok? Peki, aşkın nasıl sınırı olmuyormuş. Gözler, dudaklar, en fazla çiçek böcek, mehtaplı geceler… Siz âşık olduğunuz zaman kâinatı avuçlarınızda tuttuğunuzu mu sanıyorsunuz? Eriyorsunuz, yok oluyorsunuz; çünkü siz zaten yoksunuz. Sevdiğinize ulaşamasanız bile bu aşktan mutlu oluyorsunuz. Dağların ardından bir gün kalkıp gelecek diye bekleye bekleye ölüyorsunuz. Ben anlayamadım, sizler hangi Tanrı’nın kulusunuz?

Kara toprağa girmeseniz de fark etmez, yine ölüyor öldürüyorsunuz; çünkü çektiğiniz, verdiğiniz acılar ölmekten beter. Sizin bu psikopat aşkınız nedeniyle bugüne kadar dünyada 100 milyon insan öldü. Belki cihan harbi bu nedenle başladı. Soyuz kaptanı bile belki Ay’a gidişini bu nedenle erteledi.

Aşk tanrıçası Atena çırılçıplak; neden, hiç düşündünüz mü? Çünkü aşk somuttur. Ancak hasta ruhlar bir hayalin peşinden giderler.

“Hayali aşk gerçekten ilginç. Platonik aşk da deniyormuş. Sevgilini bir kez görmen yetiyor hatta olmayan, hayali sevgililere de âşık olunuyormuş. Neye yarar bu platonik? Bir şişe buz gibi tonik içseydik bari yüreğimiz soğurdu. Hiç olur mu böyle dağların arkasına bak, yan yan dur.

Duygusal aşk fakir aşkıdır. Ağlar ağlar hani bizim dağlar. Akıl, mantık, bilim duygusal aşkın yanından bile geçemez. Kimi derviş kılıklı herifler ve Mehlika Sultanın torunu hatunlar hep duygusal aşkın yüceliğini anlatırlar. Gül gibi yanakları yılların acımasız darbeleriyle buruş buruş oluncaya kadar ne zaman geleceği bilinmeyen hayali aşklarını bekler dururlar.

Yeryüzünün aciz ve zavallı insanlarına sığınacak liman, tutunacak dal hatta inanacak Tanrı lazım. Bu nedenle duyguları sınırsız yaşamaları gerekiyor. Yağmur yetmiyor, gök gürlemeli, şimşek çakmalı. Yüreğinin titremesi yetmiyor, yerinden kopmalı. Yanında olması yetmiyor, onun olmalı. Yaşamak yetmiyor, ölmeli. Bu nedenle aşkları dağlar kadar yücedir. Peki, sen hangi dağa çıktın? Çıkamadığın dağdaki aşkı ne yapacaksın?

Kara toprak aşkları kapitalistleri ihya etti. Siz “Rüzgâr gibi geçti” filminin hâsılatını biliyor musunuz? Peki, “Gençlik Hayalleri” adlı romanın… Şopen, Van Goh… Diziler, TV programları… Paris mağazalarında sevgililere alınan gelinlikler, hediyeler, hediyeler… Dünyada kapitalizmin elde ettiği varlığın üçte biri gözyaşlarınızın ürünü. İşin bu yanı hiç konuşulmuyor.

Öldürüyor, savaşlara neden oluyor ama kara toprak aşkları yine de kutsal. Şimdi çokbilmişler diyecekler ki kara toprak aşkları aslında aşk değil ve bizim aşkımızla ilgisi yok. Ama sevdiği kıza ulaşamadığı için intihar eden gencin cebinde Mevlana’nın kitabı bulundu ne haber! Mecnun okuyormuş, Ferhat Şirin, Elif Şafak okuyor, Murat Kekilli’den “Bu akşam ölürüm” dinliyormuş!

Aşkın yeniden tanımlanması gerektiğini söylüyoruz. Yemeğin içinde baharat olduğu gibi aşkın içinde de acı olabilir. Ama sizin aşkınız hiç yenmiyor kardeşim. Yiyen doğru tahtalıköye. Bir de biat kültürü var ki akıllara ziyan. Ya ait oluyorsun, ya sahip. Sen mal mısın, kul musun? Ayrıca bu şekilde âşık olan birinin özgür olduğunu söylemek mümkün değil.

Şimdi burada işte bunları biz yapmıyoruz, âşık olmak da elimizde değil zaten denebilir. Duyguların serencamında, aşkın uzun macerasında gözleriniz kör, kulaklarınız sağır mı oluyor? Pınarın başından ayrıldıktan sonra “ben ne yapıyorum” diye kendi kendinize hiç sormuyor musunuz? İşinize gelmiyor değil mi; çünkü aşk tatlı! Akılla tırmanmadığım dağları düşmesem bile çıktım saymam; aşkın mutlaka mantığı olmalı. “Seni seviyorum” Ama ben seni sevmiyorum.”Nolur sev” Hasittir! Bu kadar aciz, insanda onur gurur bırakmayan aşkın bela olduğuna ben de katılıyorum. İrade diyorlar, nefse hâkimiyet diyorlar, belki de Tanrı bunun için vermiş, akılsız kullarım boş bir heves uğruna dağlarda taşlarda helak olmasınlar demiştir.

Kara toprak aşkları insan haklarına aykırı. Ben seni sevmiyorsam sen beni sevemezsin kardeşim. Ayrıca aşkı bahane ederek ne kendine ne de başkalarına acı çektiremezsin. Ben devletin yerinde olayım insanlara zararlı diye bu aşkı yasaklarım. Tekke dervişleri ile şiirine konu bulamayan yeteneksiz âşıklar/şairler bu aşkın malzemecisidir. İnsanların güzelliğini anlat değil mi, sümüklü böceğin sümüğünü, çil horozun ibiğini. Ama işte adam sapık, illa ince belden başlayacak.

Kara toprak aşkları dediğimiz günümüz aşklarında ilişkinin yaşanma şekline göre derecesi belirlenen bir psikopatlık durumunun bulunduğu yaşanan sayısız olayla ispat edilmiştir. Siz saygı duyarsınız ama öteki duymuyor, aşkıma karşılık vermek zorunda diyor. Bunu kontrol altında tutmak mümkün değil.

Ne yapalım yani âşık olmayalım mı? Hem zaten elimizde olmayan bir şeye karşı ne yapabiliriz ki. Yüreğinizi ölümsüz bir aşka yönlendirir, duyguları sınırsız yaşamak isterseniz muhtemel ki buna mezarda imkânınız olacak. Aşkı tezgâhtaki elma olarak düşünün. Cebinizde paranız yoksa demek ki alamayacaksınız; başka tezgâha yönelin. Dünyada yedi milyar insan yaşıyor ve hayat onlarca defa âşık olabileceğiniz kadar uzun. Hem hiçbir aşk iki bahardan fazla sürmez, ötesi kendini kandırmaktır. Aşkınız yıllar geçtiği halde bile sürüyorsa onu gerçek anlamda elde edemediğiniz içindir. İnsan hayatta bir defa sevmez, doğru değil bu. Çiçekler nasıl her bahar açıyorlarsa ben de her bahar âşık olurum. Sonra ilk aşkınız en iyi aşkınız olmayabilir; çünkü gönül yavaş yavaş sevmeyi öğrenir.

Sevdiğini öldürecek ya da onun uğruna ölecek kadar seven biri ölümcül vakadır; etrafınızda bu şekilde sevgililer varsa onları karakola şikâyet edin; çünkü Azrail yanlarında dolaşıyordur. Aşkın sevginin amacı mutlu olmaktır; acı çekmek için âşık olunur mu? Karşılıksız aşk insanı verem eder. Bir aşk uğruna ömrünüze yazık etmeyin; çünkü Sevdiğiniz kişi dünyada tek değildir. Ayrıca benim sevmediğim birisi beni asla sevemez. Bu kişilik haklarıma tecavüzdür.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..