Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Karadeniz taka’sı/ uçları kırık saçlar...

Karadeniz taka’sı/ uçları kırık saçlar...
 

Saçlarıma bakıyorum uçları kırık incecik bir saçın 5-6 kat ayrılmasını anlayamıyorum. Demek ki çıtır biriyim (çetin ceviz, huysuz) öyle derler bizde büyükler. Saçlarımın ucunda çok kırık varsa huysuz olurmuşum. Öyle miyim gerçekten diye düşündüm; ellerim kırıkları koparırken tek, tek…

***
Bugün Yemekten sonra yürüdüm. Ne espriyi, ne komediyi, ne de şaklabanlığı kaldıracak bir halim yok.

Nisan ayında yağan yağmurlar hep çamur, siyah arabası olanların derdi büyük! Yıkatıyorsun arabayı, akşama bir şaranak yine çamur! ufffff...


***

Hafta sonu elimde fırça, bütün üzerim batmış bir vaziyette evi badana yaptım. Sonuç; %80 başarılı idi. Belki de böyle bir şeye kalkışmamın nedeni, Cuma günü işyerinde yaşadığım gerginliğe sus-pus kalmış olmamdı. Bilemiyorum. Cumartesi günü gidip fırçayı, malzemeleri aldım geldim. Önce mutfaktan başladım. Yerlere çok dökmesem de, hem tavanın, hem tabanın ahşap olması işimi zorlaştırıyordu. Elimin resme yatkın olması, içimdeki negatif elektriğin bir an evvel dışarı çıkma isteği 2 günümü aldı. Sonuç çok yorgun, çok mutlu biri olmamı sağladı.

Dün öğleden sonra işlerimi bitirdim hesapları yaparken; telefon çaldı, yeğenimin üniversiteden arkadaşlar Ordu’ya gelmiş; sıra-dışı Teyze’si ile tanıştırmasa olmaz mış! Onlar çok iyi biliyorlarmış beni ama…

Eh! Gelin bari dedim. Hemen milföyü dondurucudan, yumurtayı dolaptan çıkardık evdeki bücürle. Bir kek yaptık. Bir de peynirli, baharatlı milföy. Aman da aman. Off puff derken; bir Ordu gözüktü sokağın başında tam yedi genç; kızlı erkekli kahkahalı, gürültülü benim ev istikametine doğru ilerledi.

Bir çığlık attım hani. Her yerim yorgunluktan bitmişken, kendimi divanda uzanmış gazete okuyor hayalim bir anda foossss.. Eh kazık kadar yeğenimde bütün suç, Gençlerin ne suçu var diye başladım tabii. Ev doldu bir an, aman ne kadar küçük bir evim varmış.

Adana, Erzurum, Aşkale, İstanbul, Edirne, Ordu… Herkes terasa hayran, teyzeye hayran!!!.

Efendim sofralar kuruldu, haddinden fazla sofra ve manzara fotoğrafları çekildi. Benim çene düştü. Öyle ya sıra dışı teyze nasıl olurmuş görsünler.

Ben şirinliklerimle tam bir Aziz Nesin hikayesi gibi mutfakta, dolapta ne varsa masaya yığıyorum. Aman şunu bilir misin, yok bunu bilir misin. Çocuklar çatlama noktasına geldi. Kaç kez anneme benzemeyeceğim desem de; tam bi anne kopyası olup çıkıyor. Milleti yedirmekten bayıyorum. Efendim bütün gençler köy-yeşillik hastası ya hah dedim akşama gidecekler. Baktım fısır fısır, Boztepe hayali kuruyorlar, nasıl gideriz, neyle gideriz. Yürüme kaç saatte gideriz. Sizi sizi… plancılar! “Şu sofradaki hepinizden daha zekiyim, anladım ben; ben götürceğim sizi dediğimde; teras ve bütün sokak inledi.

Kızlar sofrayı kaldırıp biz kendimizi Boztepe yollarına attık. Bana kalsa, o yorgunlukla gidip bir kap yemek bile koyamam ama ahhh Bu türk genlerim en iyi misafir ağırlama sorumluluk duyguları!

Açık söylüyorum; ben bunları başımdan def etmenin hesaplarını kurarken;

“şeyyy acaba bu akşam sizde kalsak”

Ohhhaaaa. Ohaaaaa… denir mi? demedim.

Eh sinir olduğum tek insan yeğenimdi. El pençe mahkûm; “tamam, ama herkes sofrayı kurup kaldıracak, yatakları sererim sabah kaldırırsınız, kahvaltıyı yapar masayı evi toplarsınız, Erkeklere pijama yok, kızlara var. Siz neyle yatarsanız yatın ister donla, ister pantolonla”

Köy yeşillik diyen gençler balkon sefasından cayar mı?

Caymaz, gece yarısını geçeli çok olmuş, bizimkiler önlerinde kola, cips, çekirdek, erik ve tabiî ki sigara ile bıraktığımda, birde fal baktılar; neymiş efendim timsah varmış ama bu timsah bana boyun eğmiş!!!!!!!

"Helal" dedim "eğer o timsah bana boyun eğdiyse…" sonrada doğru gittim yattım. Ne bekleyeceğim onları... kaçta yattılar, ne zaman yattılar bilmiyorum.

Sabah gelirken ev; kol, bacak, yatak doluydu, kimi kanepede, kimi yer yatağında…

Eh gençlik dediğin böyle olur.

Ne siyaset vardı, ne politika, ne pirinç ne de polemik.

Baharda açan çiçekler misali coşmuş, coştukça eğlencelik olmuştuk.

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..