Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Karadeniz taka'sı/sirkeli bayram.

Karadeniz taka'sı/sirkeli bayram.
 

Arefe günü işten çıkışta soluğu İstanbul trafiği gibi bir trafikte şehirden çıkarak köyde aldım (her zaman ki gibi annemin evde kalmış kızı olduğumdan) tek yaptığım şey bu! Giderken ne eşarp almışım, ne ayakkabı... Bayram boyunca evde ne giydiysem, misafirliğe de aynı gittim.. Eşofman üstü tişört. Fakirlik işte idare edelim durumu hasıl oldu.

Köye varınca, hemen ellerim yumurta, süt, un ile buluşup “suböreği” için işe başladı…

8 tepsi börek yapıldı. Halbuki ben köye gidince külçe altın gibi yatarım ama Bayramın önemine binaen ne yazıkki inanılmaz bir enerji yüklüydüm tututu nazar değmesin.

İftara çok vardı daha börekler kızartıldı, aklıma çok ama çok küçükken düğünlerde yediğim bir yemek takıldı. Eskiden düğünlerde ikram edilirdi. Bu gelenek zamanla yok oldu.

Yemeğin adı: Sirkeli.

Bildiğimiz hamur incecik çubuklar haline getirilir. (Ben börekten arta kalan hamurdan yaptım)

Sonra küçük küçük kesilir (bakınız resim bir)

Sonra bol yağda kızartılır (yine bakınız resim ikii)

Kızartılan hamur soğuyunca, sarımsak iyice dövülür havanda. Yağda kavrulur, üzeirne su konulur sirke katılır, sonra kaynatılır. Oranı şöyle oluyor 10 ölçek suya bir ölçek sirke diyelim. Sirke damak tadına göre ayarlanması için tadına bakılır. Ki, ağız yakmasın. Sonra da kızartılan hamurlar bu suya atılır. Hepsi budur yani. (bakınız ana resim üçç)

Tercihen ki, düğünlerde en son ikram edilir.

Bende bu Ramazan Bayramında bu tadın peşine düştüm. Bir tür nostalji yaptım. İyi ki de yaptım. Gelen giden bayıldı bayıldı. Bundan sonraki bayramlarda bu lezzet pişecek kararı alındı. Harika oldu vesselam.

Yemek tarifi verildi, sıra bayram dedikodularında…

Bayramın birinci günü yorgunluktan saat 09’da kalkıldı. Kahvaltı da sadece çay içildi. En son anne-baba-ayıp oldu ama misafir ile bayramlaşıldı. Bir tuhaf oluyor insan. 11’de misafirler ağırlanmaya başlandı. Aman nasıl yağmur, nasıl yağmur. Her yan çamur, çorak üst baş felaket. O gün full çekti yağmur.

İkinci eh biraz günlük güneşlik.

Geçen yıl küs olduğum amcamlara gittim. Amcamı görmek güzeldi. Çok öptü beni çok, duygulandım. Kuzenler onların çocukları, görmediğimiz akrabalar. Ellerimde çikolatalar, şekerler…

Bana atılan “ evde kaldın kız” laflarına alınılmadan, verilen cevaplar eğlenceliydi.

El öpmek, kucaklamak, güler yüzle nasılsın demek bu günlere mahsus sanırım.

Bol bol bulaşık yıkadım, servis yaptım. Keşkeği dolaba kıymayı unuttum, tadı bozuldu. Yazık oldu içindeki tavuğa…

Bir de belirtmek mikrodalga fırını olmayanlara hemen alın derim, kendim de almalıyım. Rahatlık bir başka oluyor canııım… Rahatlık budur yani budur.

Annemden haberlere geçeyim hemen. Tatlıyı yaptım götürdüm, anneme de şerbetini yapmak düştü. Annem de limon olmayınca limon tuzu katmış Aman ne katmış, ne katmış; ekşi tatlı yedik sayesinde… Gelenlere de ikram ederken “bu bayramda ekşi tatlımız var” diyerek iyice annecimle dalga geçtim oh olsun…

Böylelikle bir bayramı daha eda ettik. Allah hep beraber, huzurla, güzellikle tekrarına nasip etsin; Sevdiklerimizle beraber.

Harçlık veren olmadı tabii…

Meraklısına not:Yemek hariç hiçbir resim çekme imkanımız olmadı. Not iki: Kendimi anlatmama gerek yok diyeceğim aslında... Maharetlerim bayramlar gibidir.

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..