Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '13

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Karadeniz Teknik’te işçi kıyımı

Karadeniz Teknik’te işçi kıyımı
 

haberexen


Yılbaşı piyango olmuş onları da vurmuş: iki haftadır direniyor, Trabzon’da, 105 işçi…

Taşeronlaştırma sisteminin en son mağdurları onlar. Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Farabi Hastanesinde işten çıkarılmışlar.

Olan biten ne Trabzon’a ne KTÜ’ye ne de “Farabi” adına yakışıyor…

Hakkaniyete uymuyor, vicdanlara sığmıyor…

Fakat Türkiye için şaşırtıcı değil.

Denizli’de, İstanbul’da, daha nice yerde taşeron işçi kıyımı almış başını gidiyor.

Emekçiyi iş akdi açısından korumayan bu düzen, iş yeri güvenliği açısından da korumuyor.

Zonguldak madenleri örneğin, taşeronun işçilerine mezar olmakta, Tuzla’daki gibi seyrediyoruz!

Trabzon’da işen çıkarılan işçileri temsil eden SES (Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası) adeta çırpınıyor: Ne oldu da kar eden bir işletmeden arkadaşlarımız atıldı? diyor.

Bu soru yazık ki vicdanı olan bir sisteme sorulabilir. Sistemde vicdan olsa zaten böyle sorgulamalara gerek kalmayabilir.

Şişe Cam, THY, DESA işçileri... Onlardan öncesi ve belki de sonrasında nicesi…

Hemen hemen hiçbir geçerli güvence olmaksızın topun ağzındadırlar.

Belki bir kısmı kurtarılabilir belki bir dönem işlerini kaybetmekten esirgenebilirler ama sistem temelden değişmezse, yarın öbür gün akıbet kaçınılmazdır.

Çünkü yeni çıkan “sendikasız” sendikalar yasası ile özelleştirmeleri Danıştay denetiminden muaf kılan yasal düzenlemeler, ülkemizi sosyal hukuk devleti olmaktan tamamen çıkarmıştır.

Dahası bu konularda sendikaların tekil ve yatay dayanışması görülse de konfederasyonların hali ortadadır.

Geçenlerde bir sendika ileri geleninin kızına ait yirmi milyon dolar banka hesabından söz edildi…

Siyaset ile sendikanın ve her ikisiyle de emekçilerin iletişimi yeterli değil tam tersine adeta kopuktur.

Öyle bir ülkedeyiz ki resmi işsizlik rakamı üzerinde bile uzlaşma yoktur.

Fakat yakıcı işsizlik sorununun çalışanlara karşı örtük olarak kullanılabileceği de çok aşikardır: “hak isteme, zam bekleme; kapı açık ve kapı önünde iş bekleyen bir dolu mide aç”…

DİSK’e göre (Aralık, 2012), sadece ısınma ihtiyacını karşılayanların (son doğalgaz zam sağanağını da anımsayalım) oranı yüzde 35’tir. Bin lirası olmayan açlık sınırındadır, 3 bin 350 lirası olan ise yoksul...

“Canım ne var Dünya’da da her gün 19 bin çocuk hastalıktan, 3 bin çocuk susuzluktan ölüyor, halinize şükredin” denirse eğer... 

...cevap şudur: “Türkiye’de her 4 kişiden 3’ü yoksulluk sınırının altındadır, kim ölüyor kim kalıyor bilinmezken, ülkemizin dünyanın ilk 20 ekonomisinden biri olduğunu dillendirmek en azından ayıptır”…

Evet sağlık, eğitim, sosyal güvenlik açısından giderek gerileyen bir ülkedeyiz.

İşçi hakları da alabildiğine geriye gitmekte, emekliler dahil bu büyük kitle çok önemli ekonomik kayıplarla karşı karşıya bulunmaktadır.

Trabzon’da yaşanılan dram da bu genel sistemin görünümlerinden, yansımalarından sadece biridir.

Elbette “işletme/hastane rasyonel çalışacakmış”, “bu işçiler fazla yükmüş” gibi laflar bahanedir.

Ancak, kalıcı çözüm için, üretimden yana, emeğe değer, yatırıma önem veren bir ekonomik düzen yapılandırılmalıdır.

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..