Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '10

 
Kategori
Siyaset
 

Karar verin: Ölümlerden mi yoksa Demokratik Açılımdan mı yanasınız?

Karar verin: Ölümlerden mi yoksa Demokratik Açılımdan mı yanasınız?
 

Genel kurmay açıklamasına göre PKK terörü sebebiyle 47.000 vatandaşımızı kaybetmişiz..

TBMM Faili Meçhul Cinayetler Araştırma Komisyonu kayıtlarına göre bölgede 17.500 faili meçhul cinayet işlenmiş….

Kurtuluş Savaşı kayıplarımız T.S.K. Tarihi TBMM Dönemi Türk İstiklal Harbi Özet tarihi IV. Cilt 1. Kısım da belirtildiğine göre şöyle:

-Doğu Cephesi(Kars) Harekatı:95 şehit…

-Birinci İnönü Muharebesi :121 şehit…

-İkinci İnönü muharebesi:618 şehit olmak üzere 4.950 kayıp…

-Kütahya-Eskişehir Muharebesi:1.634 şehit…

-Sakarya Meydan muharebesi:5.713 şehit…

-Büyük Taarruz ve başkomutanlık Meydan muharebesi:2.525 şehit…

TOPLAM: 15.656….

Çanakkale Savaşsındaki kaybettiğimiz vatandaşlarımızın sayısı 48.148….

Bu rakamları yan yana koyunca Türkiye’nin Kürt sorunu ekseninde ne kadar büyük bir kanlı dönemi yaşadığı bütün vahametiyle ortaya çıkmaktadır.

İşin mali boyutu da ürkütücüdür. Kesin rakam hesaplanamasa da 500 milyar dolar ile 1 Trilyon dolar terör için harcandı…

Türkiye’nin 2010 yılı bütçesi 286.9 milyar dolar….

Türkiye’nin toplam borcu 438 milyar dolar…

Mali rakamları yan yana koyunca yine terörün ülkemize getirdiği mali yükün vahameti de ortaya çıkıyor..

Bunların yanında terör yüzünden kaybedilen zaman, medeniyet yarışında çağdaş dünyanın hızla ilerlerken bizim terör bataklığında mücadele etmemizin bize kaybettirdiği zamanın hesabı mümkün değil. Öte yandan toplumda oluşturduğu acı, hüzün, nefret duygusu, açılan yaralar hepimizin her gün yaşadığı ve giderek büyüyen sosyal sorunların nasıl bir boyut kazandığı bilinmiyor bile…

Devletimiz bu sorunun üstesinden gelebilmek için güvenlik güçleriyle hukuk içinde ama bazen hukuk dışına bile çıkarak yapılabilecek her şeyi yaptı her yöntemi denedi…

Ama sorun sadece güvenlik güçleriyle çözülebilecek bir sorun değildi. Nitekim yıllardır üst düzey komutanlar dahil aklı başında herkes "Askeri olarak yapılması gereken her şey yapılıyor yapıldı, şimdi sıra siyasi iktidarlarda…" demişti ve hala demeye devam ediyor.

Bunun anlamı şu:”Türkiye Kürt meselesine siyasi bir çözüm bulmalıdır….”

Demirel'in "Kürt realitesini tanıyoruz" sözü de, Erdal İnönü-Deniz Baykal ikilisinin "Kürt raporu" çabası da, Tansu Çiller'in "Bask modeli" açıklaması da, Mesut Yılmaz'ın "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer" yaklaşımı bu çabanın ürünüydü.

Ama bu açıklamalar hep havada kaldı. Çünkü hiçbiri riske girip, söylediklerinin gereğini yapmadı.

Daha doğrusu onların çözüm niyeti olsa da olmasa da “Statüko” bu sorunun çözülmesini istemedi.

Bir takım siyasiler atılan her adımı, söylenen her sözü “Hain…Ülkeyi bölüyor…Vatanı satıyor!” diyerek milli hassasiyetlerimizin üzerine benzin döktü ve dökmeye devam ediyor…

Çünkü varlık sebepleri, oy deposu, iktidarı yıpratarak kendisine yol açan tek dayanakları bu bazı siyasilerin…

PKK Kürt halkının haklarını savunduğunu söylese de demokratikleşme yolunda atılan her adım sonrasında cinayetlerine, eylemlerine hız veriyor ve siyasi çözüm yolundaki psikolojik ortamı, millet desteğini daha fazla kan dökerek bozmaya çürütmeye çalışıyor.

Statükonun esir aldığı Yüksek Yargı hukuka uymayan uygulamalarıyla hukuku savunması gereken bir kurum olarak evrensel hukuk ve demokrasi için atılan her adımı yetkilerini, görevlerini aşarak müdahale etmeye devam ediyor…

Ordu içindeki cuntacı/darbeci güçler “güvenlik zafiyeti” yaratılmasından bile çekinmiyor…

İşte en son geçtiğimiz gün 11 şehit verdiğimiz Tekeli Taburuna yapılan baskın hakkında Balyoz darbe Planında adı geçen Hakkari Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya “Teröristleri gördük ama onları çoban sandık” diyor ve bu değerlendirmeyi yapalar hakkında soruşturma bile açılmadığı gibi devlet “Ülkenin neresinde çobanlar 150 kişilik gruplar halinde dolaşıyor?” sorusunu dahi sormuyor…

İktidarı yıpratmanın ona karşı olmanın şehvetiyle atılan her siyasi çözüm adımına karşı gelerek elimize ne geçiyor?

Neden bir türlü demokrasi ve hukuk devletine doğru yürüyemiyoruz?

Bir CHP milletvekili ne demişti: "Kürt sorununu çözen tarihe geçer."

Özal’ın, Demirel’in, Çiller’in , Yılmaz’ın, İnönü-Baykal’ın sözünü ettiği son olarak Erdoğan’ın yeniden gündeme getirdiği “Demokratik Açılım” neden sekteye uğruyor?

Hep iktidarlar mı beceriksiz?

Kuşkusuz bu açılımların içeriğini tam olarak doldurmayan, her şeyi kuralına göre yapıp arkasında durmayan iktidarlar bu sekteye uğramalardan sorumlu. Ama bu sorunu Ak Parti iktidarına çözdürmek ismedikleri de açık…

“Kaç şehit olursa olsun, Türkiye isterse yangın yerine dönsün sorunu ben çözemedikten sonra hiç kimse çözemesin!” mantığıyla hareket edenlerin ulusalcılıktan, milliyetçilikten, Cumhuriyetçilikten, Atatürkçülükten bahsetmeye ne kadar hakları var dersiniz?..

Hiç…

Şehitlerimizin bedenleri toprağa verilmeden her seferinde aynı yaygara başlıyor: Değişim diye yola çıkan CHP'nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu açılıma "lanet" okuyor, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli "OHAL"ı geri çağırıyor.

Sanki demokratik açılımdan önce terör yokmuş gibi koca koca adamlar hiç sıkılmadan “şehitlerin sorumlusu açılım” demeye devam ediyorlar.

PKK demokratik açılım istemiyor ve eylemlerini arttırıyor..

BDP “Açılım iflas etti” diye gülüp oynuyor…

Aynı anda CHP ve MHP “Demokrasi Açılımını” sorumlu ilan ediyor…

İktidar Anayasa değişikliği yapmak istiyor CHP, MHP ve BDP kol kola “Hayır” için yol arkadaşlığı yapıyor…

Kısaca son birkaç yılda, siyasi ve ekonomik kriz beklentisi içinde olan bir siyaset sınıfı ve bürokratik yapıyla karşı karşıyayız. İktidarın işi hiç de kolay değil.

Ama iktidar yapısal değişim için öngördüğü ve toplumsal destek bulduğu tüm projeleri her şeye rağmen hayata geçirmek için çaba harcamalı ve söylediklerinin arkasında durmalı.

Hem iktidarın hem Türkiye’nin başka şansı başka gideceği yolu yok çünkü…

Özellikle bugünlerde terörün artması nedeniyle ağza alınmaktan bile korkulan "Demokratik Açılım"a belki de her zamankinden daha çok ihtiyacımız var Bir an o 90'lı yılları bir kez daha düşünün.

Onca kayba rağmen nereye geldik?

Terörü durdurmanın tek yolu daha fazla insan öldürmek değil. Bu tecrübeyi en iyi biz biliyoruz. Bunun doğru bir yol olmadığını hep birlikte yaşayarak gördük.

Bir kez olsun "demokratik çözüm yolunu" denemeliyiz.

Yerel yönetimleri mi güçlendireceğiz, özerkliği mi tartışacağız bunu bir an önce yapmalıyız.

Bunu tartışmak, gereğini yapmak her gün gençlerimizin ölmesinden daha iyi değil mi?

Artık herkes kararını vermeli; ölümlerden mi yoksa demokratik açılımın sürmesinden mi yanasınız?

Hükümet teröre, komplolara rağmen bu en zor günlerde bile “Demokratik Açılımı” sürdürmeli ve kararlılıkla adımlarını atmaya devam etmelidir….

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..