Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '13

 
Kategori
Çocuk Oyunları
 

Karda anlarsın yuvanın kıymetini

Karda anlarsın yuvanın kıymetini
 

Nerde bizim zamanımızda sosyal medyadan anında habere ulaşma kolaylığı ? Facebook icat edilmemiş, bir yılda binlerce tweet ( kimilerine göre kendi kendimize lak lak lamak ) atacağımız ortamı rüyada bile görmemişiz. Vali, Milletvekili, bakan, cumhurbaşkanı bile orada. Dünyanın bir ucundan lafını esirgemiyor, öbür taraftan pat diye kulağına çalınıyor.

Dün akşam da böyle bir tatlı telaş sardı kimilerini. Kimilerini diyorum çünkü çocukla evde oyalanacak, soğuk ve karlı havalarda, hastayken bir günü geçirmenin aşırı zor olabileceği anları iyi bilen anneler bu sınıfa pek girmiyor. Okullar tatil oldu mu olmadı mı konu başlığında haber gece 01'de gelmiş. Ben sabah ayıldım ve gördüm ki tatil.

Eskiden olsa ohh tatilmiş, evde DVD, film, kahve, battaniye keyfi derdik. ama eskidendi o, çook geride kaldı. Çocuk film, kahve mahve keyfi dinlemiyor. eşlik de etmiyor zaten :)Şimdilik.

Bizim için o gün / günler aktivite, eğlence ve oyun ile doldurulması gereken zaman dilimleri artık. Hele ki yuvaya yolladığınızda eğlenceyi, oyunları ve arkadaşları ile birlikte olmayı tercih eden bir çocuğunuz varsa evde kalan zamanı planlamak gerekiyor. O kısımda anlıyorsun zaten yuvanın kıymetini, ya da kendi becerilerinin tüm günü sakin, bıkmadan, keyifle geçirmeye yetip yetmediğini. Yuvaya yollamak meselesi yaş grubu olarak tartışmaya açık. Ben 3 yaşına kısa bir süre kala yolladım, şimdi düşünüyorum da 2- 2,5 yaş civarında bayağı bağımsızlaşmıştı , o zaman da haftada 3 gün şeklinde yollayabilirmişim. Henüz 4 aydır gidiyor olmasına rağmen olumlu yönde pek çok şey, olumsuz yönden de az da olsa illa ki kazanımlarımız olduğunu görüyorum.

Paylaşım ; En belirgin hali ile “elindekini vermek istemiyor, başkasınınkini isteyip tutturuyordu” Dorikus. Ben vermem ama seninkini illa alırım durumu yani. Okulda sırayla alıp- vermeye alıştı. Ben evde değiş-tokuş diyordum buna ama % 50 işe yarıyordu sanırım. Çoğunlukla vermek / almak istemeyişine saygı duymaya çalışıyor, kendisi halletsin diye bekliyor, olay krize dönünce şöyle yapalım mı böyle olsun mu diyordum. Ekseriyetle de ağlama krizleri ile sonlanıyordu. Şimdi ise kendisi teklif ediyor, değiş tokuş yapalım, sen bunu al ben bunu vereyim falan filan… Gene de arada nüksetiyor ben merkezci düşünce, olacak o kadar sanırım.

Sınırlar ; 2 yaş dönemi sınırsızım, “ herşeye evet ve herşeye hayır , aynı anda ! “süreci ile hissettiriyor kendini. Ama sınırlara ihtiyaç duyduğunu itiraf edemeyen bir benlik oysa ki. Sen sınırlayıp, seçim hakkı verince, birini seçiyor, unutuyor ya da bırakıyor. Evde bir anneysen, ya da evden çalışıyorsan ara vermek diye bir şey yok. Sonuçta evdesin, yakana, paçana istediği an yapışabiliyor. Yardımcının olması belli anlarda büyük kolaylık olsa da öncelik hep annenin, her istediğini anneden talep edebileceği mesafede olman işi çıkmaza sokuyor arada. Kuralları deleyim, istemediklerim için üsteleyeyim, etrafta birden fazla kişi var nasılsa top birinden sekerse ona çarpar istediğimi alırım modu her daim hazır. Okulda böyle değil durum. Kişisel olarak herkesle ilgili ama aynı anda da herkese yetecek kadar zaman ayırıyorlar. Sıranı beklemen gerektiğini, öncesi ve sonrası gibi kavramları daha net öğretiyorlar. Kendi kendine oyalanman için özel zaman veriyorlar, böylece çocuk kendi kendine oyun kurmayı, sonra yanındakini dahil etmeyi ya da onların oyunlarına gidip katılmayı algılıyor. Sınırlarını belirliyor, daraltıyor ya da genişletiyor.

Temel Beceriler ; kesme, makas kullanma, yapıştırma, şekil verme, katlama gibi el becerilerinin ağırlıkta olduğu oyunlar ve aktiviteler gün içine serpiştiriliyor ve evde benim ayırdığım vakitten daha bol ( eminim ki de daha eğlenceli ve yaratıcı ) süreyle ilgisini çekiyorlar. Çocuklara zararlı olmayan yapıştırıcı ve kartonlar, el işi kağıtlarıyla yaptıkları kartlar, minik paketler, resimler geliyor eve her hafta. Bizim yaptıklarımızla beraber asıyoruz, ya da saklıyoruz. Bir süre sonra el işi kutumuzu açıp bu neydi, nasıl yapmıştı, kimle beraber yapmıştı sohbet ediyoruz. 

Yabancı Dil ; henüz çok temel seviyede olsa da ana kalıpları & sosyal ifadeleri öğrenme, sayıları , renkleri ,resimli kitapları inceleme çalışmaları sürüyor.

Yemek ; evde yemediği ve kesinlikle seçim yaptığı bazı yemekleri okulda az da olsa yer / tadına bakar hale geldi. Çorba içmezdi benim oğlum, 1 yaşında kendi arzusu ile çiğnemeli yemeğe geçti ve püre/ çorba tadında hiçbir şeyi bir daha ağzına koymadı. İlk 2 ayın sonunda okul defteriyle eve gelen notları görünce inanamamıştım, çorba içmeye başlamıştı Doruk . Hastalık zamanları ne yer ne içiririm diye tasalanıyordum, artık daha rahatım. Okul öğretmenine bir teşekkür notu yazdım çünkü son 2-3 hastalığımızda mercimek çorbası,şehriyeli tavuk suyu çorbası içen bir oğlum vardı .

Bütün bunlardan azar azar bile olsa, ya da şanslıysanız hepsini birden yaşadığınız bir zaman dilimi gelince daha iyi anlıyor anneler yuvanın / anaokulunun kıymetini. Elbette zor zamanlar, mesela bitmek bilmeyen hastalıklar yakanızı yokluyor arada ama sabah okula giden ve mutlu, keyifli zaman geçiren bir çocuğun annesi olmak , sabahtan akşama dek evde mesai yapmaktan daha kolay gerçekten.

Hem kolay hem keyifli :)

Yaşasın okula giden çocuklar ! 

https://www.facebook.com/pages/Dorikus/196233587086536?ref=ts 

http://www.twitter.com/SenaBrn

 
Toplam blog
: 48
: 5171
Kayıt tarihi
: 01.03.12
 
 

1978 doğumlu, Uluslarası ilişkiler mezunu, uluslarası lojistik uzmanı, sosyal medya meraklısı, bl..