Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '10

 
Kategori
Siyaset
 

Kardeş katilleri ve adalet…

Kardeş katilleri ve adalet…
 

Bayramın getirdiği hafif ılık huzur rüzgârı ile gazetelere bakar ve cellâdın elinden kaçan zavallı hayvancıkların hazin kaçışını izlerken aklıma geldi. Son dönemde bizi meşgul eden konuların içinde en çok öne çıkanlar hangileri diye düşündüm. Aklıma ilk türban, yani kadın konusu, sonra töre cinayetleri, trafik cinayetleri geldi. 2010 Yılında neler düşünüyoruz diye kendime kızarken neden biz böyle kadın ve ölüm konularını çok fazla düşünüyoruz derken kıymetli “tarih diyarı”nın blog yazısı dikkatimi çekti.

Yazar kronolojik olarak Osmanlı padişahlarının kardeşlerini katletmelerini anlatmış. İlgi duyan sayfayı ziyaret eder.

http://blog.milliyet.com.tr/Osmanlida_Kardes_Katlinin_Kisa_Panaromasi__/Blog/?BlogNo=274851

İmkânlarım nispetinde yaptığım araştırmalara göre orta Asya’da Türklerde türban konusu yok. Kadının ikinci sınıf sayılması, eve mal gibi kapatılması diye bir şeyde yok. Üstelik o dönemde Çin’de kadın seks objesi olarak görülürken Türklerde durum tamamen farklı. Evde de dışarıda da hatta ülke yönetiminde bile kadın eşit haklara sahip. Savaş zamanı kılıcını kuşanıp erkeği ile birlikte savaşta.

Öldürme konusunda da Türkler çok farklı. Allahın verdiği canı Allah’tan başkasının almayacağı prensibine sıkı sıkıya sarılmışlar. Öyle ki, çocukları anlaşamayınca kral ülkeyi çocukları arasında pay edebiliyor. İnsana bu kadar çok değer veriyorlar.

Türklerin orta Asya’dan çıkıp Anadolu içlerine kadar olan yolculuklarında neler geçtiğini çok değişik belgelerden inceleme imkânım olmadı. Ama Osmanlı devleti kurulduktan sonra işlerin çok değiştiği ortada. Hatta bazen, Osmanlı devletini kuranlar Türk mü değil mi diye şüpheye düştüğüm olmuştur. Çünkü Orta Asyada’ki Türkler ile Osmanlıyı kuran Türkler çok farklıdır.

Müslümanlığa geçerken aldığımız arap kültürü ve bu kültürü bir kısım kurnazların din olarak belletmeleri, maalesef Türklerin kimyasını değiştirmiştir.

Evlatları aralarında anlaşamıyor diye ülkeyi bölen insan sevgisinden, koltuk uğruna dünyaya gelen erkek çocukları boğazlayan anlayışa gelinmesi son derece acıdır. Gerçi bir kısım tarihçiler şehzade katlinin bir gaddarlıktan değil, devletin bütünlüğünü her şeyin üstünde tutma zaruretinden gelen cebrî bir fedakârlıktan kaynaklandığı yolunda hüküm vermişlerdir. Olayı, alelade bir “katl” şeklinde mütalâa etmek son derece yanlış olur. Meseleyi değerlendirirken mutlak surette dönemin şartlarını, yönetim anlayışlarını, işin önünü ve sonunu hesaba katmak, muhtemel neticelerini düşünmek, buna bağlı olarak da şu soruyu sormak lâzım gelir: “Acaba devletin bekası mı mühimdir, yoksa bir şehzadenin hayatı mı?”

Hem devlet beka bulsun, hem de şehzadeler hayatta kalsın; elbette güzel olanı, ideal olanı budur. Fakat ideali bulmak her zaman mümkün olamamıştır. Ve devletin birliğine, bütünlüğüne şehzadeler kurban verilmiştir şeklindeki korumacı ve masum göstermeci söylemler beşikteki bebeğin boğdurulmasını normal karşılamamıza sebep olamaz.

Üstelik onca şehzadenin katli ülkenin bekasına ne katkıda bulunmuş tartışılır. Özellikle 2.Selim, Kanuninin katliamları sonucu hak etmediği saltanatında rekabet edeceği kimse olmadı için harbe bile gitmedi. 5 kardeşini katleden 3.murat saraydan bile çıkmadı, 19 kardeşini ve oğlunu katleden 3. Mehmet zamanında Celali isyanları memleketi kasıp kavurdu. Anadolu’da köy kalmadı. Osmanlının bozuluşu 3.Murat ve 3, Mehmet zamanında Nurbanu ve Safiye sultanla olmuştur. Nurbanu’nun ve Safiye sultanın etkisi ile sancağa bile çıkarılmayan 25 masum (bunlardan biri şehzade Mahmut 16 yaşında idi ve sancağa çıkarılmamıştı) babası 3.Mehmet tarafından katledildi. Ne oldu, Osmanlı gerileme dönemine girdi yıllarca süren savaşlar ve Celali isyanlarında ölenlerin haddi hesabı yok. Ülkede otorite kalmadı. Bozulmanın tüm tohumları atıldı. Yani konuya başka pencereden baktığımızda kardeş katlinin devletin bekası için değil, bütün gün aklı uçkurunda haremdeki safahatı düşünen bazı padişahların kendi keyiflerini sürdürmek adına onca kardeşi öldürdükleridir.

Tabii ki, balık baştan kokar misali sıradan halk da kadını mal, öldürmeyi hak görmeye başlamıştır. Hapishaneleri gezin Allahın verdiği canı alan, yani adam öldüren kişiler daha itibarlıdırlar. Birini öldüren kader mahkûmu sayılıyor. Trafikte akıl almaz cinayetler bile kaza ismi ile basitleştirilip sıradanlaştırılıyor. Kimse Allahın verdiği canı Allahtan başka birisi alamaz demiyor. Aksine işlenen cinayetlere kılıf arıyorlar.

İşte yine bayram önü, onlarca kaza ve ölü. Sebep, aşırı hız, dikkatsizlik, yorgunluk. Yani hepsi önlenebilecek durumlar. Ama insanın ölümü o kadar kanıksanmış ki, direksiyona oturan kendini Osmanlı padişahı, halkı da kardeşleri sanıyor.

İzmir, 2010-11-17

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..