Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '07

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Karşı pencereden bakmanın tadı

Karşı pencereden bakmanın tadı
 

Hafta içinde yakın bir arkadaşımın yaşadıklarını paylaşırken bu konuda yazmak aklıma geldi. Ve sorunlarını dinlerken tekrar anladım ki her zaman karşılaşabileceğimiz ve ihtiyacı olan bir arkadaşımıza yardım eli uzatabileceğimiz mesafedeyiz. Hani hep dilimizden düşürmediğimiz “empati” sayesinde.

Empati kurmak, kendini karşı tarafın yerine koymak, olaylara onun bakış açısından bakması ve hissetmesi çabası değildir. Kısaca ‘ben olsam ne yapardım’ diye sormak değil, bu insan böyle bir durumda nasıl davranır diye anlamaktır.

Neden olsun ki? Kendinizi kimin yerine koyarsanız koyun, siz yine de o durumda aynı şeyi yaparsınız, çünkü siz sizsiniz. Empati kurmak, karşı tarafı tanımak ve “bu insan böyle bir durumda ne yapar, nasıl davranır” sorusuna cevap bulmak değil midir? Peki, karşımızdaki kimdir? Yetiştiği çevre, aile ortamı, öğrenim ve eğitimi, sosyoekonomik ve kültürel durumu, hobileri, amaçları ve korkuları nelerdir? Dünyası nasıl bir dünyadır ?

Yine okuduklarımdan aklımda kaldığı kadarı ile empati kurulurken aşırıya kaçılmaması. Unutmayalım ki, empatinin aşırısı, ‘sempati’dir. Sempati ise bildiğiniz gibi sözcük anlamıyla; yakınlaşma, acımak, taraf olmak demektir. Bazı kişilerin güçlü empatik yaklaşımı sempatiye kaçabilir. Kendimizi sempati duyduğumuz kişinin yerine koymamıza, onu anlamamıza gerek yoktur; sempatide “taraf” olmak esastır. Karşımızdaki kişiye sempati duyuyorsak, onunla acı çekeriz ya da seviniriz. Empati kurduğumuzda ise karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini daha iyi anlama fırsatını yakalarız.

Evet, mükemmel olmamız gerekmiyor ama empati konusunda ne kadar kendimizi geliştirebilirsek sorunu olan veya sorun yaşadığımız arkadaşımıza o kadar ulaşmayı başarabiliriz. Kendi cümlelerimiz ile ve mümkün olduğunca basit bir dille, ne söylediğini anladığımızı gösteren kısa ve öz cümleler kurmaya özen göstermeli, hem beden dilini kullanarak hem de sözlü olarak kendisini anladığımızı ifade etmeliyiz. Böylece karşımızdaki arkadaşımız, bizim kendisini dikkatle dinlediğimizi ve değer verdiğimizi hissedecektir. Onun duygularını anlamalı ve kalbimizle dinlemeliyiz. Ve yine konuşmalarımızda arkadaşımıza “ben” yerine “sen “ duygusunu vermeliyiz.

Empati kurmak, algıladıklarınızı açık açık ortaya dökmek değil, sadece anlamak ve arkadaşımıza anladığımızı hissettirmektir. Anlamak ve anladığımızı hissettirmek.

Şimdi düşünüyorum da insanlara itici gelen davranışların bunların tersi davranışlar olduğunu anlıyorum.Ne kadar büyük zaman kaybı.Ne kadar büyük insan kaybı.

Kıssadan hisse anonim bir yazı ile yazımızı noktalayalım isterseniz ;

“ Bir köylü eşeğiyle katırını iyice yükleyerek şehre doğru yola çıkmış. Yol uzun, hayvanların yükü ise oldukça ağırmış. Katıra göre biraz daha yaşlıca olan eşek düz yolda, zorlanarak da olsa vaziyeti idare edebilmiş. Ancak dağa tırmanırken, bakmış ki dayanamayacak, katıra yükünün ağır geldiğini ve birazını alıp ona yardımcı olmasını rica etmiş. Katır bu ricayı duymazlıktan gelmiş ve bir süre daha yola böylece devam etmişler. Sonra birden, zavallı eşek o ağır yükün altında düşmüş ve ölmüş.

Yola devam etmek zorunda olan köylü, bunun üzerine; önce, ölen eşeğin üzerindeki yükü almış ve katırın yükünün üstüne eklemiş. Daha sonra, ölen eşeğin derisini yüzmüş ve onu da katırın sırtına atmış.

Katır yaptığından pişman, yükü eskisinin iki katından fazla, “Ettiğimi buldum. Eğer eşeğe ihtiyacı olduğunda biraz yardım etseydim, şimdi bu halde olmazdım” diyerek, iç çekmiş. “

Resim: www.img.blogcu.com

 
Toplam blog
: 110
: 811
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

Hayatta iki şey vardır; masallar ve sonuçlar. (Erol Aslan)      ..