Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ocak '10

 
Kategori
Güncel
 

Katile mikrofon uzatan onun suçuna ve günahına ortaktır

Katile mikrofon uzatan onun suçuna ve günahına ortaktır
 

Katil sever bir toplum muyuz, yoksa katil sever bir medyamız mı var? Bundan birkaç ay önce “sevgilisi”nin kafasını testereyle kesen bir katili konuşuyorduk. Daha doğrusu medya, her an o katilin sırıtan resimlerini görmemiz, onun iğrenç marifetlerini konuşmamız için elinden geleni yapıyordu. Her gün hemen bütün gazetelerde, öldürülen zavallı kızcağızla birlikte çekilmiş resimleri basılıyor, haberlerde o vahşi cinayetin failinden komşunun biraz haşarı ama iyi kalpli oğlundan bahseder gibi sevecen bir dille söz ediliyordu. Neyse, sonunda o teslim oldu, medya başka uğraş alanları buldu da biz de kurtulduk.

Ondan kurtulduk ama bizde katilden bol ne var! Biri unutulur öteki gelir. Şimdi sıra Abdi İpekçi’nin katilinin mavi kazaklı pozlarını gözümüze sokmaya geldi. Adam vaktinde ülkenin en çok tanınan, en saygın gazetecisini öldürmüş. Adam gasptan hüküm giymiş. Adam, devlet içinde yuvalanmış (belki de devletin ta kendisi olan) lafın gelişi “karanlık” dediğimiz ama aslında gözler önünde olan güçler tarafından kullanılıp korunmuş. O güçler tarafından devletin en sıkı korunan askeri cezaevinden kaçırılıp memlekette uçan kuşa bile kimlik sorulduğu bir sıkıyönetim döneminde aylarca oradan oraya dolaşmış, sonra da yurt dışına çıkarılmış. Üstüne bir de İtalya’ya gidip Papa’ya suikast düzenlemiş.

Yakalanıp atıldığı hapiste kendisini unutturmamak için zırva üstüne zırva üretmiş. Biraz gündemden düştüğünde kâh Mesihliğini ilan etmiş kâh Hristiyanlığın büyük sırlarını bildiğini öne sürmüş tescilli bir yalan tüccarı. Adam, meczup taklidi yapan ama aslında cinayet işleyerek kavuştuğu ünü paraya tahvil etmeye çalışan kurnaz bir yatırımcı… Bu girişiminde yalnız da değil; arkasında avukatlardan, danışmanlardan müteşekkil geniş bir ekiple çalışıyor. Adam “suçun şöhretinden para kazanma şirketi”nin ana sermayesi ve görünen yüzü… Bu şirketin para kazanmasının tek yolu da medya ilgisinin canlı tutulması… Çevresinde ona mikrofon tutan birileri olacak, birileri onun ağzından laf alma umuduyla peşine düşecek ki, o da her seferinde orasını burasını değiştirdiği ama aslında hiç değişmeyen zırvalarını pazarlayabilsin, onun fiyatını arttırabilsin.

Türkiye medyasında bu adamın yukarıda saydığım özelliklerini bilmeyen gazeteci yoktur. Onun gerçeği hiçbir zaman anlatmadığını ve anlatmayacağını bilmeyen gazeteci de yoktur. Onun o lüks otele yerleştirilmesinin bile reklam kampanyasının bir parçasını olduğunu anlamak için çok zeki olmak gerekmiyor. Asıl maksat her fırsatta böyle ufak yemlerle onun adı ve eylemleri etrafındaki esrar perdesini kalınlaştırıp sonra da o perdeyi birazcık aralama vaadiyle para kazanmak. Bütün bunları az çok herkesin bilmesine rağmen medyamız tahliye olduğu gün onlarca kamera, yüzlerce muhabirle bu adamı izleyip haber atlatma yarışına giriyor.

İşte bu noktada da iş habercilik olmaktan çıkıp bu şirketin pazarlama ve reklam kampanyasına destek olma ve onunla suç ortaklığına dönüşüyor. Bu saatten sonra hâlâ o adamı ve çevresindeki ekibi ciddiye alıp tiraj için, reyting için onun haberini basanlar, onu ekrana çıkaranlar onun yeni suç ortaklarıdır. O katil Abdi İpekçi’yi bir kere öldürdüyse bu adamı gazetelere, ekranlara taşıyanlar her gün, her haberde bir kere daha öldürüyorlar. Bize katillerin resimlerini göstermesinler, seslerini dinletmesinler, haber bültenlerinde sofralarımıza zorla oturtmasınlar. Eğer yapabiliyorlarsa olayların görünen yüzlerinin arkasındaki gerçeği ortaya çıkarıp onu haber yapsınlar. Bizim buna ihtiyacımız var; katillerin reklamına değil.

Neyse ki, son günlerde medyada da bu konuda sağduyulu sesler artmaya başladı. Tabii bunu söylerken merkez medyadan söz ediyorum. Yoksa bu tip haberlerin hiç peşine düşmeyen yayınlar da var. Bu son olayda Habertürk televizyonunun öncülük ettiği yaklaşımı benimseyen gazetelerin ve televizyonların sayısı arttı. Milliyet gazetesinin bu konuda bugünkü sürmanşet haberi de bu yaklaşıma güzel bir örnekti. Umarım bu yaklaşım bir defalığına mahsus geçici bir şey olarak kalmaz da yazılı olmayan bir meslek etiği kuralına dönüşür. Ve umarım bu ekibin bugün düzenleyeceği basın toplantısına hiçbir medya organı muhabir göndermez, o toplantıyla ilgili tek satır habere yer vermez.

Abdi İpekçi cinayeti ve onun devamı niteliğindeki cinayetler ve bu toplumun en şöhretli kahramanlarının, gençlerinin rol modellerinin katiller olması ve ülkedeki adalet anlayışı konusunda daha söylenecek, yazılacak çok şey var ama insan bir noktada usanıyor artık. Zaten yazı da o yüzden epey dağınık oldu. Sadece bir iki hatırlatma yapayım: Bu ülkede İsmail Beşikçi diye bir adam sırf kitap yazdığı için aralıklarla tam 17 yıl hapis yattı. Bir gazeteciyi öldürüp iki de gasp suçu işleyen malum kişinin hapislik süresi ise 10 yıl... Bu ülkede insanlar askerlik yapmamak için on binlerce lira rüşvet vermeyi, yüz kızartıcı suça bulaşma riskini göze alıyor, çoğu zaman haklı gerekçelerle bile çürük raporu alamıyor ama aynı kişi “askerliğe elverişsizdir” raporunu beş dakikada alabiliyor. Bu ülkede para ve şöhret sahibi olmanın ve zorunlu askerlikten yırtmanın en kolay yolunun hangisi olduğunu siz bulun artık.

Gençler boşuna mı katilleri rol modeli alıyor?

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..