Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '07

 
Kategori
Sanat Tarihi
 

Kebikec

Kebikec
 

Bizim gibi kitaba düşkün insanlara "Kitap Kurdu" derler. Biz mi kitap kurduyuz, yoksa kitap bir kurt olmuş içimize girmiş de bizi "Kitap oku" diye kemirir mi bilmiyorum. Okuruz ha bire, hem de hiç kimseden hiç bir karşılık beklemeden. Gün gelir cebimizdeki son parayı bile arayıp da bulamadığımız bir kitapla karşılaştığımızda veririz. Okuruz ha bire, okuduklarımızı okuyamayanlarla paylaşabilmek için. Bunun karşılığında hiç bir çıkar gözetmeyiz. Diyorum ya biz mi kitap kurduyuz, yoksa kitabın kurdu mu içimizi kemirir durur.

Bir de gerçekten kitabı kemiren kitap kurtları vardır. Bilindiği gibi Osmanlı'ya matbaa çok geç gelmiştir. Daha doğrusu matbaanın tehlikeli bir alet olduğunu düşünen Şeyhülislâm efendiler, padişaha verdikleri fetvalarda, "Böyle bir ne idüğü belirsiz canavar misali aletlerle yüce Allah'ımızın bizlere bahşettiği harfler nasıl basılır efendimiz?" demişlerdir. Diğer yandan geçimini el yazması kitaplarla sürdüren yazarlar da, şehülislâm efendilerini desteklemişlerdir. Her ne olursa olsun, kitap sevgisi her devirde kendini göstermiştir. Osmanlı'da yazılmış olan el yazması kitapları koruyan bir cin'in bile olduğunu biliyoruz. "Kebikec" adlı bu cin kitapları gerçek kurtların kemirmesinden korurmuş. Bunun için hattatlar yazdıkları kitabın başına ya da sonuna "Ya Kebikec" yazarlarmış. İşin ilginç yanı gerçekten de bu yazı kitapları korurmuş. Şimdi bu kadar okumuş insanlara "kebikec"in kitapları koruduğuna nasıl inandıracağız? Söylendiğine göre "Ya Kebikec" yazısı özel bir mürekkeble yazılırmış. Yani bence bu özel mürekkep büyük bir olasılıkla ilaçlıymış. Bu nedenle kitapları kurtlardan korurmuş.

Dedim ya, kitap sevmeye görün. Onsuz yaşamak artık olası değildir. İşin kötüsü belki de iyisi zaman içinde kitap seçme alışkanlığınızda sona eriyor. Başlıyorsunuz ne bulursanız okumaya. Bunlardan da sıkıntı geldiğinde başlıyorsunuz yazarından imzalı kitapları toplamaya. Bunun için bir çok kitapevinin düzenlediği imza günlerini takibe alıyorsunuz. Ondan sonra ya kütüphanenizdeki kitabı imzalatmaya götürüyorsunuz ya da kitapevinden aldığınız kitapları yazarına imzalatıyorsunuz. Daha da gizemlisi sahaflarda ya da eskicilerde bulduğunuz imzalı kitaplardır. Çünkü bu kitaplar insana hüzün de veriyor. Belli ki kitaba meraklı bir kişi bir zamanlar aldığı kitabı yazarına imzalatmış. Ya da yazarla arkadaşmışlar. İmzayı atan yazar da, attıran kitapsever de bu dünyadan göçüp gitmişler. Kitapseverin, çocukları gibi sevdiği kitapları, ardında kalanlarca eskiciye kilo ile satılmıştır. Ben de yalnız yaşadığım için sık sık kitaplarımı düşünürüm. Benden sonra ne olacak bunlar diye. İçlerinde gerçekten çok değerli olanları da var. Elbette kitapların hepsi değerlidir, ancak, artık baskıları bile yapılamayan ya da dönemlerinin ilk baskısı olan kitaplar, diğerlerinden daha farklıdır. Bir de yazarından imzalı kitaplar vardır ki onları büyük bir özenle korurum. Abdülbaki Gölpınar, Cemal Kutay, Behçet Kemal Çağlar, Orhan Kemal, Ataol Behramoğlu, Devrim Erbil, Yaşar Nuri Öztürk, Şelale Yetkin, Davıd Hotman (1973 yılında Türkler adlı kitabın yazarı-Milliyet Yayınları), imzalı kitapları bulunan aklıma ilk gelen yazarlar. Kitabın başındaki bu imza benim için birer "kebikec"tirler. Onlar kitaplarımı korurlar.

İmzalı kitapların bir başka heyecan veren yanı, o kitabın yazarı tarafından eline alınmış olmasıdır. Düşünsenize Onuncu Yıl Marşı'nı da yazan Behçet Kemal Çağlar, bir şiir kitabını arkadaşına imzalamak için eline almış, sayfalarını açmış, cebinden çıkardığı kalemiyle imzasını atmış. Bu kitap Behçet Kemal Çağlar'ın avuçlarının içindeymiş bir zamanlar. Ve şimdi benim ellerimde. Ya sonra? Umarım kıymetini bilenlerin kütüphanesinde yerini alır.

Bu yazının fotoğrafı olarak Behçet Kemal Çağlar'ın bir yayıncı dostuna imzalayarak verdiği kitabı seçtim. Görmüş olduğunuz yazı Onuncu Yıl Marşı'nı da yazan Çağlar'a aittir. Ben bu kitabı eskiciden aldım. Şimdilik emin ellerde.

Gölpınarlı Hoca'nın hemen bütün kitapları imzalı. Yalnız daha ilginç olanı Abdülbaki Gölpınarlı'nın, İsmet Sungurbey ile yazmış olduğu ve iki ciltten oluşan "Sımavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin" adlı kitabının düzeltme yazısı. İki dosya kâğıdına yazılmış olan bu düzeltme yazısı Gölpınarlı'nın el yazısıdır. Kırmızı kalemle düzeltmeler belirtilmiştir.

Dedim ya, biz kurtları garip insanlarız. Birçok insan için hiç bir şey ifade etmeyen karalamalar, bizim gözümüzü yaşartır, ellerimizi titretir, yüreğimizi attırır.

Çünkü biz, kitabı ve kitap yazarının ne büyük emeklerle o kitabı yazdığının bilincindeyiz. Tabi ki "Kebikec"in korumasına lâyık kitaplaradır sözüm.

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..