Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Keçiboynuzu tadında ki şu eski oyun: "kaçan kovalanır (mı) ?"

Keçiboynuzu tadında ki şu eski oyun: "kaçan kovalanır (mı) ?"
 

Bazı oyunlar vardır ki oyun uzayıpta oyun olmaktan çıkıverince, bu durumun size verdiği hissin de keçiboynuzu çiğnemekten pekte farkı kalmaz olur. Yani bir tutam otu keyifle ne kadar çiğneyebilirsiniz ki?

Ben şahsi algımı buradan size projekte ediyor olmayayaım ama, benim damağımda artık bu tarz oyunlar, pasımsı bir tat bırakır oldu. Buradan tutupta gelişkinlik düzeyinden, tecrübeden, durmuş oturmuş ilişkilerin rutin ama güvenilir kıyılarından felan da dem vuracak değilim. Ama ne bileyim, sizce de bir saatten sonra artık ebelemece oynamak, körebe yada saklambaçla gün geçirmek tat vermez olmuyor mu? Bence de oluyor...Fakat ne ilginçtir ki, bir çok yetişkinin en sevdiği oyunlardan biri de hala, eski versiyon tetrisden bile bayık olan bu oyun oluyor...

Hoş ben yine ne yapıp edip, bu trajikomik oyunu da, olabildiğince ciddiye alarak mantık terazisine oturtup, çarpanlarına ayıracağım :)) Ne yapayım, bazı şeyler benim için ancak böyle ameliyat masasına yatırdığımda ve otopsiye tabi tutulan kadavra muamelesi gördüklerinde anlaşılabilir oluyorlar.

O halde: Kaçan; ilişkilerde isteyipte istemiyoruşcasına davranan, kovalayan ise kaçandan daha açık olup bunu ortaya koyan diye tanımlanırsa eğer, ortada sevgi adına bir üstünlük veya fark olmadığı sonucuna da varılamaz mı? Peki soru bu durum da nedir bu yaşanmakta olan ikilem?

Bir kadın, bir erkek, arada da bir bağ varsa ve bir de kovalamaca söz konusuysa: Eğer kaçan istemediğinden kaçıyorsa o halde "gelen var mı?” diye de sürekli ardına bakmaz. Baksa da hızını, takip mesafesini, diğerinin ulaşma umudunu yitirmeksizin bu takibin sürekliliğini sağlayabilecek mesafede tutmaz.

Ve zaten amaç kaçmak olsa; bu durumda hızla gider ve kovalayan da ardından koşacak dahi olsa; ne yapar eder bir süre sonra izini kaybettirir. O halde; ortada halen gözle görülür bir “kaçan ve kovalayan” varsa demek ki, durum aslında bir kaçış değil.

Eee ne oluyoruz o zaman? Kaçan; kaçış hızını kovalayanın takip hızını göz önüne alarak ayarlama çabasındaysa,
Kaçan; kovalanıp kovalanmadığını, sürekli ardına bakarak kontroldeyse,
Kaçan; kaçtığı halde bunu pekala da umursuyorsa,
Kaçan, kaçış isteğini ve enerjisini kovalayanın kararlılığı ve isteğinden alıyorsa,
Ve kaçan; tüm bunları ince ince planlıyorsa; o halde kaçan aslında diğerinden kaçıyor mu dur dersiniz? Peki buna da hayır dedik...

Şimdi : Kovalayan; kovalamaktan vazgeçtiğinde o kaçan, uzaklaştığı yönde artık takip edilmediğini fark ettiğinde de, bunu umursamadan aynı kararlılıkla yoluna devam edip uzaklaşabilecek midir?
Kaçan; kovalayanın bu oyundan vazgeçme niyetini anladığı an, bu oyuna artık bir "dur" demeyecek midir?
Peki şu bizim Kovalayan; kaçanın asıl niyetinin ne olduğunu anladığında, daha ne kadar kovalama arzusunu yitirmeksizin bu oyunu sürdürecektir?

Her şey bir yana, Kaçanlar, kaçma sebebinin erişilmek istememek değilde aslında: Ne kadar da çok istendiğini ölçme arzusu, buna duyduğu bağımlılık derecesinde ihtiyaç, çocukluktan kalma yaralı egosunu bu yolla tamir arzusu, özgüveni yeterli olamayşının onda oluşturduğu "gerçekten neden seviliyor olabilirim ki?” sorusuna aradığı cevaplar, yada her şeye rağmen hala isteniyor, tercih ediliyor olduğunu görmeye olan düşkünlük, beğenilme, arzu edilme, tercih edilme, önemsenme, değerli bulunmaya olan bağımlılıkları; olduğunu bir gün anlayabilecek midir?

Madem ilişki anlamında ortada bu oyunları oynayacak kadar istek, bu kadar enerjiyi ayırabilecek denli motivasyon var: Bu günün bir ertesi günü, bir yarını olamayabileceği gerçeğini de hatırlayıp hatta bunu göz önüne alarak sevgiyi ertelemek yerine doyasıya ve açık yüreklilikle yaşamak şu kaçanlar ve bunu fark edipte hala kovalayanlar tarafından neden tercih edilmez?

Kaçan; artık kovalandığından emin ve bunun sonsuza kadar da sürebileceği hayaliyle oyununu oynarken, arkasına baktığın da kovayanının gün gelipte artık ardından gelmediğini fark ettiğinde: Bu manasız oyunun hayatında ki yansımalarından hiç mi pişmanlık duymayacaktır? Ya kafasını vuracak duvar bulamadığında, o zaman teselliyi yeni bir kurban aramakta mı bulacaktır? Peki bu oyunun bir sonu olacak mıdır? Bu kaçan ve ardından giden ikilisi, hani olurya gün gelipte: Bu oyunların peşinde amaçla aracı karıştırmış halde yalpalarken, aslında treni ufak ufak ama artık tamamen kaçırdığını fark edebilecek midir?

Bunlarla zaman kaybetmek yerine, belki kısa sürecek hatta biteceği önceden aşikar dahi olsa yaşanması isteneni hayatına almak neden tercih edilmez ?

“En güzel aşk zor olanmış” diyorsa da şarkılar; zor olanın gün gelip "usandıran da olabileceği" hiç mi hesaba katılmaz?

Okura ince not: Burada ki sorular aslında soru niteliği taşımamakta olup, epey önce yanıtlanmış olan cevapların yer aldığı "deneyim" adlı arşivden siz sevgili okurlarım için ihtimamla derlenmiştir :))

Sevgi ve ışıkla

Ayna


 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..