Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '11

 
Kategori
Kitap
 

Kederin Ağlarından Öyküler

Kederin Ağlarından Öyküler
 

Kadın Öykülerinde Doğu, Hazırlayan: Hande Öğüt, Sel Yayıncılık, 276 s.


Sel Yayıncılık’ın birkaç yıldan beri sürdürdüğü “Kadın Öykülerinde…” dizisinin yeni kitabı Kadın Öykülerinde Doğu, yakın zaman önce okurla buluştu. Hande Öğüt’ün hazırladığı kitapta kadın yazarlarımızdan bir bölümünün ‘kadın’ ve ‘Doğu’ odaklı öyküleri titizlikle bir araya getirilmiş. Hande Öğüt, sunuş yazısında Doğu’nun bir yanıyla mistik, masalsı, egzotik ve gizemli; bir yanıyla ürkütücü, ilkel, gerikalmış, tehlikeli… vb. algılar üzerinden tanımlandığına dikkat çekerek, Doğu’nun öteki’nin en derin ve en ısrarlı simgesi olduğunu vurguluyor. “Hikâyelerin tümü, oryantalist retorikten kaçınarak, öteki içinden kendimize bakmanın ve ben’in tekil dünyasını kıracak olan öteki’nin aynı tuzağın içinde yaşamaya çalışan diğer kadın olduğunu göstermenin imkânlarını yaratması açısından benim için çok değerli.” diyen Hande Öğüt, ortak ezilmişlikler etrafında bir araya gelmenin, dişil bir bağ ve yeni bir dil kurmanın öncelikle kadınlar arasındaki egemenlik ilişkileriyle yüzleşmekten başladığının altını çiziyor. 

Kadın kahramanları aracılığıyla ‘kadın’ sorunsalına Doğu üzerinden bakan bu öyküleri, usta ve genç yazarlar incelikli, esrarlı bir kumaşı dokur gibi yazmışlar. Her öykü, insanı düşsel yolculuğa çıkaran uçan halı misali öykü sanatının gizemli evrenine açılıyor ve kadınların büyülü parmaklarında yaratıcı kurgusal motiflerle derinleşiyor. Kadın yazarların kaleminde yazınsal dilin ses, anlam, duygu, melodi, ritim ve sanat unsurlarıyla incelikle örüldüğü ve metinlerin asıl dokusunu bu yazınsal dilin oluşturduğu görülüyor. Bazen gizli ve sessiz bir kadın çığlığına dönüşüyor öyküler; bazen kadim zamanların ağır ve hüzünlü ezgilerini taşıyorlar. Öyküler yalınkatlığın, kolaycılığın tuzağına düşülmeden, yazınsal dil ve söylemin geniş olanaklarıyla, estetik yaratım gücüyle şekillendirilmiş. Her birinde ayrı bir edebiyat tadı, yeni bir renk ve farklı bir bakış açısı bulmak mümkün. Bu öyküler akla ve yüreğe seslenerek insanın düş ve düşünce ufuklarını genişletiyorlar. Doğu’ya açılımlanan ufukların, yüreğimizin içinden geçtiğini duyumsuyoruz adeta. Işığın hep Doğu’dan gelmesinin dünyanın en eski yaşanmış bilgilerinden; en kadim hakikatlerinden oluşuna yeniden odaklanıyor; yönümüzü hayat veren ışığa çeviriyoruz. 

Doğu’dan insan manzaralarının işlendiği; feodal tutsaklık bağlarının olay ve durumlar içinde gösterildiği öykülerde, coğrafyanın acımasız yalnızlığını, ıssızlığını ve sertliğini kayaların, yanık taşların dilinden okuyoruz. Mimarisi, doğası, dili, insan ilişkileri, töresi, halk kültürü, etnografyası ile Doğu’yu ve Güneydoğu’yu bazen renkli manzaralarla bazen de yürek sızısı gibi derinden hissedilen duygularla tanıyoruz. Çoğu öykünün sayfalarına kar yağıyor. Kerpiç evlerde gürül gürül yanan sobalar, çatılardan sarkan buzlar, dondurucu soğuk ve tipi, sert rüzgârın sesi ve savrulan kar taneleri… Kapanan yollar, buzlu yamaçlar, karda rahat yürümek için lekenler. Hastalanan bebeler, doğum sancılarıyla kıvranan kadınlar. Ayışığında göller. İncecik uzanan tozlu yollar ve demiryolları. Issız istasyonlar ve trenlerin çığlık çığlığa gecelere akışı. Kimine gurbet, kimine memleket olan Doğu’dan; memuru, köylüsü ve kentlisiyle insan öyküleri. Bir sosyal olgu olarak terör ve sonuçlarının bireyler üzerindeki tahribatı; faili meçhullerin derin yarası. Kentlere göçün ve yalnızlığın ikilemi. Mezralarda ata toprağında ölümü bekleyen ve dağlarda zamanın uğultusunu dinleyen yapayalnız yaşlılar. Varlığın, nesnenin, zamanın, doğanın ve insanın, binlerce ışık, ses, renk, hareket ve görüntüsüyle parlayıp sönen, azalıp çoğalan; dillerin mırıltısından, dağların uğultusundan beslenen öyküler… 

Yazarlar kitaptaki sıraya göre; Cihan Aktaş, Berat Alanyalı, İnci Aral, Erendiz Atasü, Zeynep Avcı, Sezer Ateş Ayvaz, Nâlân Barbarosoğlu, Oya Baydar, Gaye Boralıoğlu, Ayşegül Çelik, Ayşegül Devecioğlu, Nursel Duruel, Ayşe Düzkan, Deniz Gezgin, Müge İplikçi, Karin Karakaşlı, Sema Kaygusuz, Zerrin Koç, Nezihe Meriç, Hatice Meryem, Leylâ Ruhan Okyay, Kevser Ruhi, Suzan Samancı, Jale Sancak, Selma Sancı, Mine Söğüt, Yıldız Ramazanoğlu, Feryal Tilmaç, Menekşe Toprak, Ayfer Tunç, Sibel K. Türker, Yasemin Yazıcı, Reyhan Yıldırım, Özlem N. Yılmaz. Her yazar kendi penceresindeki kadın ve Doğu imgesini içtenlikle, titizlikle işlemiş. Nursel Duruel, Nezihe Meriç, Erendiz Atasü gibi ustalar zamana yazdıkları öyküleriyle öne çıkarken; kitaptaki diğer öykülerin de nitelikli yazarlar elinde şekillenen sağlam, güzel, sıkı dokulu metinler oluşu dikkatlerden kaçmıyor. 

Kederin ve kaderin ağlarında; unutulmaya ve ıssızlığa terk edilmiş bir coğrafyada; taş evlerin, kerpiç yapıların duvarlarındaki suskun Şahmeranlar gibi kadınlar, kendi iç seslerine tutunarak, leyla saçlarını ıssız gecelere örüyorlar; sessiz ama direngen bir çığlık düşüyor avlulara o ıstıraplı ruhlarından. Kadın yazarlar o çığlıkları sese, metne dönüştürüyor; kadınların eski ve ortak acılarına öykünün boy aynasından bakmamızı; böylece kendi gerçeklerimizle yazınsal bir kanaldan geçerek yüzleşmemizi sağlıyorlar. 

HÜLYA SOYŞEKERCİ
hsoysekerci@gmail.com 

 

(Taraf Kitap 10.06.2011) 

 
Toplam blog
: 14
: 1534
Kayıt tarihi
: 31.01.11
 
 

1957 yılında dünyaya geldim. 1975’te Üsküdar Kız Lisesi'ni bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversites..