Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '18

 
Kategori
Hayvanlar Alemi
 

Kedi Babası…

Kedi Babası…
 

Kedi Dostu Yeşilyuva’lı Nuri Özen…

Geçenlerde çok sevdiğim bir gazeteci dostum telefonla aradı. Hal hatırdan sonra “tesadüfen Denizli Muratdede Mahallesinde tam senlik kedi babasını rasgeldim. Adam sokak kedilerinin bakımını kendini adamış.  Seferberlik ilan edilmiş gibi mahallenin bütün kedilerini etrafında topluyor, kediler etrafında dizilip bekleşiyorlar. Adam biraz garip çok az konuşuyormuş veya benle olduğu gibi hiç ağzından laf alınmadığı oluyormuş. Haber yapmak için adamı selam verdim, bir beni baktı birde saçlarımı baktı sanırım hem bayan, hem de saçlarımın kıvırcık tavlarlı görüntüsünü beğenmedi galiba ağzını açmadı. Konumunu atayım sana, cazip gelirse yazarsın” dedi…

Günümüzde insanlar kedileri severek besleyip bakıyorlar, dükkânlarına ve evlerine hoş geldinle karşılıyorlar ve hatta veterinere bile götürüyorlar dedim kendimce. Kedi babasındaki sevgi nasıl bir sevgi acaba diye de meraklandım doğrusu. Bizim mahallede bile sokak kedilerini beslemek insanların ortak sorumluluğu haline geldi. Bizim mahalleli bundan mutluluk duyuyor.

Evveli köyümüzde Kedisiz ev düşünülemezdi. Ahşap evlerde fareler cırt atardı, ortamda onları uygundu. Evlerin zemini toprakla beraber olduğundan evden eve bahçelerden komşulardan komşulara fareler dolaşırlardı. Kendilerince tehlikesi az olan uygun evlere mesken edinirlerdi. Tabi fareler evlerin istenmeyen sakini, kediler de onların can düşmanıydı. Hatta evdeki fareleri yakalasın diye kedileri ekmek vermeyenler olurdu.

Kediler zeki hayvandır, hisleri kuvvetlidir. Kilometrelerce uzağa gitseler, evlerini bulabilirler. Kedi nankör; köpek sadık bilinir. Kediler yılda birkaç sefer eniklerdi. Bir kediden bir yılda 10-15 kedi oluverirdi. Köylüler sütten kesilen kedi yavrularını torbayı, çuvalı doldurur yeni mahalleyi, yeni mahalledekilerde Pazar yeri veya bizim okul tarafına atarlardı. Aslında değişen bir şey olmazdı. Mahalle ve sokak arasında kedi yavruları rotasyonlamayı tabi olurlardı. Zavallı kediler yerlerinden yurtlarından edildikleri yetmezmiş gibi atıldıkları yerde birde açlıkla çabalanırlardı. Mahallenin ve evlerin yabancısı olan kediler karınları doyurmak için ister istemez hırsızlık yapmak durumunda kalırdı. Hırsız kedi, kötü kedi denir taşlanırdı o zavallılar.

Günümüzdeki kediler ise; fare tutsun diye değil, çocuklara ve yaşlılara arkadaş olsun diye beslenir oldu. Hele eşten dosttan vefa görmeyen, çoluk çocuğu olmayan, olsa da bunlardan istedikleri sadâkatli bulamayanlar, muhabbet ve merhameti kedilerde arıyorlar. Öte yandan her evin kedisi, adeta o evin çocuğu gibi. Hatta çocuğa fazla ilgi gösterseler, çocuğa kıskanan kediler var biliyormusunuz?... . Aslına bakarsanız kediler yalnız yaşamayı sevmeyen canlılardır. Evcil kediler oldukça sosyal canlılardır.

Diğer taraftan zaman her şeyi değiştiriyor. Şimdilerde geçim sıkıntısı ve telaşı içinde hayvanlara olan ilgi de azalma noktasına geldi. Bazı insanlar bırakın hayvanları, kendilerini bile sevmiyorlar, kendileriyle barışık değiller. Hayvanı sevmek, aslında doğayı sevmektir. Bu duygu, önce nebadatı, ardından hayvanları sevmekle gelişir. Ben kendimi bildim bileli hayvanlarla haşır neşir bir arada büyüdüm.

Kedi babasını bulmayı akşamı doğru gittim. Devlet hastanelerin arkasındaki Özel Beymer hastanesinin hemen arkasında ki açık alanda kolayca buldum kedilerin dostunu. Kediler etrafında daire şeklinde toplanmışlar, elinde keser, kasaptan aldığı kırmızı etli kemikleri küçük küçük parçalarken onu buldum. Selam kelamdan sonra tanışmak kolay oldu Nuri Özenle.

-Amcaya nasılsın, de bakayım falan diye konuşmaya başlayınca! Şaşırdım.

Bu müstesna insan Acıpayam’dan Yeşilyuva’lı çıktı. Beni, “ben seni tanıyorum” dedi…..

- Kiminle konuşup konuşmayacağımı kimi sevip sevmeyeceğini O seçer, dediği yerde yatan kedisini gösterdi.

- Prensesim dediği kedi, akıllı, sevimli ve sempatik görünüyordu. Yarı oturur vaziyetteki kedinin beni kestire kestire baktığını gördüm.

- Nuri amca prensesle öyle bir iletişim kurmuş ki diliniz uçuklar. 3 yaşındaki çocuğa dinletemediğiniz sözünüzü o dinliyor, Daha ne olsun!!!!……..

Nuri amca: “Ben ona büyükanne diyorum, buradaki bütün kedilerin büyüğü, sokaktaki bütün kedileri o idare ediyor aramız pekiyidir bizim evden ve benden hiç ayrılmaz. Evde onun için yasaklar vardır o kuralları uyar tepki vermez iyi anlaşırız”. Dedi.

-Ne gibi kurallar koydun diye sorduğumda; “Mutfağa girmesi yasak, orası bize ait ve sen burayı girmeyeceksin dedim. Eve ilk geldiği günlerde bunu ona anlatmayı çalıştım, bir kaç denemesi oldu girmek için ama, ben de her defasında ‘hayır prenses giremezsin’ diye sesimi yükseltip parmağımı salladım prenses anladı. Evin odalarını girecek olsa seslenir biz onu anlarız izin verirsek odaları gezer dolaşır. Evin balkonlu odası onun. O balkondan dışarıyı seyretmesini sever. Saatlerce balkondan gelip geçenleri seyreder oradan hiç ayrılmaz….

En sevdiği şey, sevdiği insanların onunla ilgilenmesi, sevmediğine ise hiç pas vermez. Kimi sevip sevmeyeceğimi o seçer, neye göre seçer bilinmez ama bizim prensesin sevdiklerini bizde severiz muhakkak. Bu kedilerin fare tutması şöyle dursun, çöp karıştırdıkları bile olmaz” dedi Nuri amca.

Nuri amca, etrafında dizilen kedileri göstererek;

-- “Bunları prenses eğitti. Ben kasaptan aldığım etleri onların yiyebileceği parçaları dilimleyip hazırlayana kadar hiç birisi yemek için yaklaşmaz.  Bunların haricinde dışarıdan bir kedi gelse hareketlerinden bilirim. Kemikli etleri dilimlerken o yabancı kedi eti sunmak istese hemen prenses elleriyle onu ikaz eder, tokatlar. İki gün içinde oda mamaları hazırlanırken beklemesini öğrenir” diyen Nuri Özenle uzun uzun konuştuk, söyleştik….

-- Her konuşmasının başında kedi deyip geçme sözünü, ya lafının başında veya sonunda mutlaka kullanan Nuri amca, “sabırla dakikalarca onlarla olurum. Sabah akşam onları doyurmadan hiçbir yere gitmem” dedi.

… Nuri amca, prensesi için; “hınzırdır ha!... Ciğer yiye yiye semirdi, şımardı. Hatta yiyeceklerini seçecek kadar gurme oldu. Bu gidişatta çiğ et yemeyecek kerata herhalde” diye de aynı zamanda prensesten dert yandı…

Böylesine kedilerin dostu olan Nuri amca kedileri o kadar çok seviyor ki hepsini ayrı ayrı isim vermiş. Kimi çağırırsa yanına o kedi geliyor.

- “Kedi insan gibidir. Kedinin yediği artıktan yenir, içtiğinden içilir” dedi Nuri amca.

- Kedilerim neler mi söylüyor?

- Mama isterler,

- Beni kucağına al derler,

- Ben onların dilinden, onlarda benim dilimden anlarlar dedi. Nuri amcam.

Özellikle şehirde yaşayanlar şunu çok iyi biliyorlar: Modern dünya, insan ilişkilerini kesintiye ve güvensizliğe sürükledikçe evcil hayvanların insan hayatındaki yeri ve önemi arttı. Kedi ve köpekler artık, şehrin değil evin bir parçası. Görevleri de evleri zararlı kemirgenlerden, hırsızlardan veya kurtlardan korumak değil; şehir insanı onları, duygusal altüst oluşlardan korumak için sahipleniyor.

Kısacası kediler köpekler insanla iç içe olmak için yaratılmışlar, öyle diyorlar sanki biz bilmiyorduk; temel vazifeleri de bize ‘dostluk’ etmek oldu ne garip değil mi?….

 

 
Toplam blog
: 30
: 411
Kayıt tarihi
: 18.01.18
 
 

Denizli Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünden emekli. Denizli'de Merkezde Yaşıyor. ..