Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '06

 
Kategori
Felsefe
 

Kediler ve insanlar

Kediler ve insanlar
 

Yavru kedilerin annelerinden süt emmelerini seyretmek bana her zaman güzel gelmiştir.

Aralarında giriştikleri rekabet, o başparmaktan biraz daha iri olan ve müthiş bir sevimlilikle takviye edilmiş çaresizlikleri, yumuk gözleri yaşamın güzellikleri arasında yer alır. Ufacık pençeleri ile birbirlerinin başına bastırarak, iterek meme savaşı vermeleri bize ne kadar eğlendirici gelse de onlar için yaşama tutunmanın temel davranışını ifade eder. Yaşama geldikleri anda bildikleri bir başka davranışı daha yapar yavru kediler ve meme çevresine patilerinin birisini bastırırken diğerini çekerek sütü adeta pompalarlar ağızlarına.

Bu davranış hayatlarının daha başlangıç döneminde en mutlu anlarından birisini oluşturur. Hayvanlara insan davranış ve tepkilerini atfedecek değilim, onların davranışlarına çok büyük oranda hislerinin değil içgüdülerinin egemen olduğunu elbette göz ardı etmiyorum ve insana özgü duygu ve davranış biçimleri ile tanımlama yapılmasını yanlış buluyorum. Ama yavru kedinin bu anının yaşamının ilk mutlu anları arasında yer aldığının ve mutluluk kelimesinin altını yine de çiziyorum.

İşte bu mutlu anı kedi tarafından hiç unutulmaz ve aradan yıllar geçse de keyifli anlarında bu davranışı tekrarlar. Kendisini güvende hissettiği anlarda, sahibinin kucağında mırlarken çok haz aldığında; patileri hareket etmeye ve süt pompalama davranışını aynen tekrarlamaya başlar.

Kedilerin psikolojik yapısı insana göre çok daha az karmaşık bir yapıda olduğundan onlar, mutlu anlarının tekrarını dolambaçsız, gizlemeden, süzgeçten geçirmeden, şaşırtmaca vermeden, değiştirmeden aynen tekrarlarlar.

Burada paralel bir geçişle insana geçmek istiyorum, bizim de yaşamımızın ana eksenini çocukluk anılarımız oluşturur ve istikrar kazanan tüm davranışlarımızın arkasında çocukluk yaşantılarımızın izleri bulunmaktadır. Fakat biz kediler kadar basit yaratıklar olmadığımız için bunları onlar kadar dürüstçe ifade edemeyiz. Yine de sürekli o günlerdeki yaşantılarımızı tekrar ederiz. Bu tekrarlar sadece mutlu anlarımızın şifrelenmiş tekrarları da değildir, çocukluğumuzun o mutsuzluk verici, korkutucu, dehşet duyduğumuz ve hatırlamadığımız, hatırlamamak yolu ile kurtulduğumuzu sandığımız bir sürü anısını da sürüp giden tekrarlarla yaşarız. Ya kendimiz o sahneleri tekrar kurgular ve oyunda bize düşen rolü oynarız, ya da rolümüze uyan bir oyun bulur orada rolümüzü ifa ederiz. Düşünce sistemimiz ise senaryonun başka güçlerce yazıldığı, oynadığımız rolün bize dayatıldığı şeklinde şikâyetçi olacak biçimde tanzim olmuştur.

Hayatın; senaryosunu bizim yazdığımız, rollerini bizim dağıttığımız, bizim tarafımızdan yönetilen ve çıkıp bizim oynadığımız bir oyun olduğunu anladığımız an, işte o zaman kediler gibi sakin, dengeli ve huzurlu olmayı başarabileceğimiz andır.

 
Toplam blog
: 35
: 4404
Kayıt tarihi
: 07.09.06
 
 

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra İstanbul'da 21 yıldır serbest avukat olar..