Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '12

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Kelime ve kavramları yozlaştırmayalım

Kelime ve kavramları yozlaştırmayalım
 

Bir mıh ne kurtarabilir* (Sabahattin Gencal)


Kelime ve kavramlar sadece cümlenin ya da bir metnin yapı taşları değil; bir kültürün de yapı taşlarıdır.

Kelime ve kavramların dolu dolu olması, güçlü olmasıyla doğru orantılıdır kültür. Açık deyişle kelimeler, kavramlar anlamlarını yitirirlerse, ya da yok olurlarsa kültür de erozyona uğrar. Örneğin fedakar, cefakar, vefakar olanlar bu kavramlarla beraber erozyona uğradı. Faziletli, haysiyetli, merhametli olanlar da yok oluyorlar birer birer.

Kelime ve kavramların erozyonu toprak erozyonundan daha tehlikeli. Toprak erozyonunu önlemek için çalışmaların yapıldığını memnuniyetle görüyoruz. Her yıl koca bir ada kadar toprağımızın denizlere sürüklenmesini önleme çalışmalarının devamını isteriz. Bunun yanında kelimelerin ve kavramların içinin boşaltılmasının önlenmesini de isteriz.

Kelime ve kavramlar zamanla zenginleşir ya da fakirleşebilirler. Başka deyişle bir kelimenin ilk akla gelen anlamı dışında yan anlamları, mecaz anlamları, karşıt anlamları, deyimlerdeki anlamları olur. Ayrıca kelime ve kavramlar duygu yüklü de olabilirler. Örneğin ana kelimesinin bunca anlamı yanında çağrıştırdığı duygular da var: Sevgi, şefkat, korumak, kucaklamak, bakmak, sakınmak…vb. bir çok kelime çağrıştırıyor; duyguları coşturuyor. Şimdi de taş kelimesinin çağrıştırdığı katılığı düşünün. Gülü düşünün, dikeni düşünün. Demek ki kelime ve kavramların duygu değerleri de var.

Bir yabancı gramerimizi bizden daha iyi bilebilir, sözlüğümüzü de bilebilir; ancak kelime ve kavramların duygu değerlerini bilemez. İşte burada da kelime ve kavramlarla kültürü ilişkilendiriyoruz.

Cefakar ve fedakar öğretmenlerimiz kelime ve kavramlar üzerinde titizlikle duruyorlardır. Buna eminim; ama ne yazık ki birileri medyadan da yararlanarak kelime ve kavramlarımızı yerle bir ediyorlar. Açık deyişle değerlerimiz, Cumhuriyet dönemindeki kazanımlarımız yerle bir ediliyor. Tıpkı bir zamanlar İslami değerlerimizin dışlanması gibi.

Felaket senaryoları üretiyor değilim. Abartı falan da sanılmasın. Durum çok ciddi. Sadece psikolojik değil, top yekün bir saldırı karşısındayız. Evet, kelime haznemizin tam takır edilmeye çalışılması yanında mevcut kelime ve kavramlarımızın içi de boşaltılıyor…

Neye yanıyorum biliyor musunuz? Böyle bir durumu gözlememe rağmen bir şey yapamadığıma yanıyorum. En azından konuyla ilgili bir araştırma yapabilirdim. Ama yapamıyorum. Araştırma yapmak şöyle dursun konuyla ilgili bol bol örnekler de sunamıyorum. Şimdilik duygularımı paylaşmakla yetiniyorum. Ayrıca anlamlarının boşaltıldığını sandığım birkaç kelime ve kavram yazmakla yetineceğim:

Bir zamanlar “vatan, millet” derdik göğsümüz kabararak. Daha sonraları vatan, millet, Sakarya, fasarya… demeye başladılar. “Vatan millet edebiyatı yapma.”diyenler de oldu.

“Türk, öğün, çalış, güven, Atatürk” Bu kelimeleri duyduğumuz zaman eskiden nasıl olurduk; neler hissederdik? Peki ya şimdi?

Yargıç, Cumhuriyet savcısı, millet vekili, asker kelime ve kavramlarının duygu bakımından doluluk oranları ?

Tabi bu oranlar bir araştırmayla ortaya çıkabilir. Benim için hala dopdolu olan bu kavramlar başkaları için olmayabilir.

Derler ya madalyonun bir de ters tarafı var. Biz madalyonun bir yüze doğru dürüst bakamazken tersine nasıl bakacağız? Bir örnekle yetinelim:

Terorist kelimesi sizde ne çağrıştırır? Bu kelimedeki duygu yükü nasıldı önceden? Peki, ya şimdi? Tabi, bu kelime ile değer aşılayan kelime ve kavramlar yan yana kullanılırsa değerler aşınmakla kalmaz, bizi olumsuz olarak etkileyen kelimeler de artık yadırganmaz hale gelir. Peki bu kelimeleri yan yana kullananlar?

Aslını sorarsanız bu konulara girmek istemezdim. Ben, başta Milli Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı olmak üzere tüm Bakanlıkların, tüm kurum ve kuruluşların kelime haznemizin talan edilmemesi, kavramlarımızın yozlaştırılmaması için gereken önlemleri alması gerektiğine inanıyorum. Daha doğrusu bu tür çalışmaları bekliyorum. Bu konuya ilgililerin seyirci kalmasını başka türlü yorumlayanlar varsa da ben Cumhuriyetin kazanımlarının alıştıra alıştıra erozyona uğratıldığını düşünmüyorum. Yetkililerin, bizler gibi düşünce belirtmekle kalmayacaklarını zaman yitirmeden etkin önlemler alacaklarını umuyorum.

Dil konusu küçümsenmemeli. Küçük kabul edilen şeylerin ihmali büyük sonuçlara neden olabilir. İlkokul kitaplarında okuduğumuz “Bir mıh bir nal kurtarır. Bir nal bir at kurtarır…” atasözünü hatırlayalım. Yine, Hasan Ali Yücel’in  bir yazısında küçük bir vidanın yerinden çıkması ile uçağın düşebileceğini okumuştuk. Kelime ve kavramlar mıhtan da vidadan da daha önemlidir. Onun için, dilin yozlaşmaması için herkes üzerine düşen görevleri yerine getirmelidir.

Sabahattin Gencal, Başiskele – Kocaeli, 22. 01. 2012

 

 

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..