Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Kendi söylediklerine kendileri bile inanmayanlar

Kendi söylediklerine kendileri bile inanmayanlar
 

Kale ne kadar güçlü olursa olsun onu da içerisindeki insanlar korur. İçerisindeki insanların birlik ve beraberlik içerisinde davranmadıkları bir kale ile çadır arasında bir fark yoktur. Kaleler büyük oldukları için kuvvetli değil, içerisindeki insanların asil, büyük ve kahraman düşünceli insanlar oldukları için kuvvetlidir. Şehirler de böyledir.

Bir düşünür “Harekette birlik olmazsa fikirdeki birlik bir işe yaramaz” diyor. Filozof Beydeba Kelile ve Dimne isimli meşhur eserinde anlatır;“ Güvercinler bir avcının tuzağına düşerler. Önce her biri tek tek çırpınmaya başlarlar. Bu bir süre böyle devam eder. İçlerinden bilge olanı onları etrafına toplayarak; Arkadaşlar bu şekilde tek başınıza hareket ederseniz hem gücünüzü kaybeder, hem de kurtuluş ümidinizi yitirirsiniz. Hepimiz bir araya gelip aynı anda kanat çırpalım der. Ağ içerisinde bulunan güvercinler denileni yerine getirerek güçlerini aynı anda kullanırlar. Yalnız kurtulmakla kalmazlar, tuzağı da alıp götürürler”

Gücün bir araya gelmediği yerde sayısal çoğunluğun bir yarar sağlamadığına sizde şahit olmuşsunuzdur. Hani bir bilge bildiklerimi ayaklarımın altına koysaydım başım göğe değerdi diyor ya. Eğer fikrimizi harekete, teorilerimizi pratiğe dökmeyi başarabilseydik bizim de millet olarak başımız göklere değebilirdi.

Her zaman, yağ var, şeker var, un, su…hepsi var da neden helva yapamıyoruz diyerek hayıflanıp, kendimize sitem ediyoruz. Elinde yağı, şekeri, unu, suyu olanın ustası da olmalı değil midir? A. Nihat Asya; “İçimizden biri köprü olmaya razı olmazsa, biz kıyamete kadar bu suyun kenarında bekleriz” sözüyle bu durumu ne güzel izah ediyor. Köprü olmaya razı olamayanlar kendilerini boğulmaya mahkum ediyorlar demektir. Nehir var, su var fakat köprü yok. Öyleyse birileri köprü olmaya razı olacak demektir. Bunun başka izah tarzı var mıdır?

Güç birliği yapmak çok önemli. Güç birliği yapamayanlar göç birliği yapmak zorunda kalırlar. Nitekim öyle de olmuştur. Bu gerçek eğitimde, ekonomide hatta sanatta da böyledir. Bu durumda olanlar çözümü önce kendilerinde aramak zorundadırlar. Kendi güçlerinin farkında olup, ondan istifade edemeyenler başkalarından yardım beklemek zorunda kalmazlar mı? Dünden bugüne hep böyle olmamış mıdır?

Bir düşünürün “Başkaları tarafından kurtarılmayı bekleyenler ancak kölelerdir” ifadesinin konuya yeteri kadar açıklık getirdiğine inanıyorum. Gök kazlarının birlikte uçarken sergiledikleri tavrı bir kez daha anlamak zorundayız. Rüzgârsız havada gökyüzünde uçarken bile kendi rüzgarlarını kendileri oluşturarak yollarına devam etmelerini iyi tahlil etmek gerekmez mi? Dikkat edilirse, kendilerini uçuracak rüzgarı oturup beklemek yerine kendileri üretiyorlar. Ellerinde çok sayıda projeleri de yok. Hatta gerçekleştiremeyecekleri rüyaları da. Sadece harekette ve fikirde birlikleri var. Onlar bu halleriyle William Mc. Fee’nin “Dünya karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir” sözüne cevap verircesine davranıyor, mazeret beyanına haklarının olmadığına inanıyorlar.

Yine Cemil Meriç; “Şehirleri fethetmeye yeten bir enerji yel değirmenlerine saldırmakla harcanır” diyor. Bugün de öyle değil mi? Gücümüzü halâ yel değirmenlerine saldırmakla harcamıyor muyuz? Bu anlamda yine Swette Marden “İnsanoğlunun içinde uyuyan güçler vardır. Kendisi bile şaşırır. Çünkü bu güçlere sahip olduğu aklından bile geçmez. Bu güçleri uyandırıp eyleme geçirebilirse, o kişinin hayatında büyük bir devrim olurdu” diyor. Bu tespite katılmamak mümkün mü?

Bu anlamda şehirlerinde içinde uyuyan güçler vardır. Eğer bu güçler uyanır, eyleme geçerse yalnız şehirlerin değil, dünyanın bile şaşıracağından kimsenin kuşkusu olmasın.

Hayır, hayır! güneşi doğduracak dev düşüncelerimizi başkalarına anlatırken, bizi sabaha çıkaramayacak kadar cüce tutumlarımızın karanlığında gerçekleri göremez oluyoruz. Hepimizin öncelikle uyanıp silkinmeye ihtiyacı var. Sonra da fikirde ve harekette birliğe. Doğrusu da bu değil mi? Kendi söylediklerine kendileri bile inanmayanlarla nereye kadar gidilebilir ki?

 
Toplam blog
: 574
: 922
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Samsun Yazarlar Derneği (Kurucu) Başkanı. 12 kitabı neşredildi. Türk Güreşinin Sembol ismi Yaşar ..