Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Kendisini Avanak Avni hissedenlere ...

Kendisini Avanak Avni hissedenlere ...
 

Birçok insanın kendilerini belli dönemlere ait kuşak tamlamaları ve o döneme has simgelerle ifade etme eğilimi vardır. 68 kuşağı, 78’ler kuşağı, daktilo kuşağı, atari oyunları kuşağı vb. tarzda çoğaltılabilinecek şekilde, insanların kendilerini belli dönemlerle ve o dönemlere ait eğilimler ile tanımlaması-kimliklendirmesi bunlardan bazılarıdır.

Bu eğilimin içeriğinde bir nostalji talebi olduğu kesinlikle su götürmez bir gerçektir. Sahiplenilen süreç, kesinlikle geri dönmeyecektir ve bununla beraber hayatın en masum dönemidir. Bu kimliği sahiplenmemize yola açan şeyse, toplumda bizi farklı kılan şeyin bu masum dönemin bireylerinden birisi olmamızdır.

Belirli bir yaşa geldikten sonra, bizden sonra gelen kuşaklara acımaya başlarız. Her ne kadar onların yaşadıkları dönemde, teknolojileri daha da üstün, keyif verici nesneler ve tüketim kalıpları daha da genişte olsa, hiç birisi kendi dönemimizin masumluğunu ve sıcaklığını yansıtmaz.

Sosyal anlamda da aynı hissiyat geçerlidir. Okunan okul kendi dönemlerinde daha da sıcak ve samimi, okul öğretmenleri daha farklı kişilik özellikleri gösteren, kendi askerlik devreleri daha bir fedakar ve dost, kendi siyasal dönemleri daha bir faydacı ve insana dönük gibi, kişinin kendi yaşamını özel kılan tonla özelliğe sahiptirler.

Açıkçası bende bu eğilimden hiçte uzak değilim. Kendimi toplum yaşamının birçok dönemine ait özel simgelerle tanımlama ihtiyacını çok kez hissetmişimdir.

Ancak bir tanesi vardır ki, işte bu simge diğerlerinden fazlası ile ön plana çıkar. O da, sevgili Oğuz Aral’ın ünlü tiplemesi Avni’dir.

Her zaman söylemişimdir. Beni okuryazar yapan her ne kadar ilkokul 1. sınıf hocam da olsa, Gırgır dergisinin de katkısını hiç küçümsememek gerekir.

Zaten Avni’yi anlayabilmek için okuma yazma zorunluluğu yoktur. Onun gecikmiş konuşma yeteneğiyle ortaya çıkan özel dili, dünyanın tüm çocuklarının kolaylıkla anlayabileceği bir dildir.

Avni tiplemesinin, bir simgeye dönüşmesi başlı başına bir araştırma konusudur. Bu öylesine bir simgedir ki, Orta Amerika’da, Fransa’ya ve Almanya’ya dek, özellikle ırkçılığa ve sömürüye karşı birçok siyasal hareketin ve eylemin ortak dili haline gelmiştir.

70’li yılların gecekondu mahallesinin, ezilen, hor görülen, acınılan ama kendi zekası ile kendisini asla ezdirmeyen çocuğu tiplemesi ile, birçok insanda ve toplumda kendilerini ifade eden bir yön oluşturmuştur.

Aslen, Oğuz Aral tarafından öncelikle 15-16 yaşlarında lümpen bir alt sınıf tiplemesi ile yaratılan Avanak Avni, daha sonraları bu lümpenleşen tipi var eden süreci açıklama gayesi ile küçük yaşlarını anlatan bir diziye dönüşmüş ama giderek çok farklı bir karakter oluşmuştur.

Aslında belki de çok farklı bir karakterde değildir oluşan. İki yaş dönemi arasındaki fark belki de, aynen Rakel Dink’in Hrant Dink’in cenaze konuşmasında dile getirdiği şekilde 17 yaşında katilleri yaratan sürecin yarattığı farktır. Ve Oğuz Aral bu gerçeği bizlere 30 yıl öncesinden vurgulamıştır.

Satışı 300.000’lere çıkan, (günümüzde hiçbir haftalık veya aylık derginin tirajı bu rakama ulaşmamaktadır) Gırgır dergisinin en önemli tiplemelerden birisi olan Avni, yayınlandığı sayfaları, Muhlis Bey, En Kahraman Rıdvan (bir gün en kahraman Rıdvan içinde bir şeyler yazmak isterim) Çılgın Bedüş, Hafiyesi Mahmut, Hasbi Tembel Er gibi her birisinin kendisine ait hayran kitlesi olan birçok hayal kahramanı ile paylaştı.

Avni, hikâyelerinin hiçbir siyasal içeriği olmasa da, yaşanılan dönemin etkisinden ve belki de insanların o dönem kurdukları hayalleri kendisinde vücutlaştırmalarından olsa gerek, barış taraftarı, şiddet karşıtı, haksızlığa karşı çıkan, paylaşımcı kimliğe sahip bir karaktere dönüştü. Tüm bunlara hayalperest olmayı, hayatın hep gülünesi ve dalga geçilesi yönüne eklediğinizde karşınız ben çıkıyorum ki, Avni’yi neden bu kadar simge edindiğimi eminim anlamışsınızdır.

İşte ben de, yine benden sonra gelen kuşakların bu karakterle tanışamamış olmalarını gerçekten üzücü buluyorum. Hele ki, günümüzün mizah dergilerini gördükten sonra.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..