Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '10

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Kent kültürü

Kent kültürü
 

Kentli olamamış bir kalabalık, bazı BÖCEKLERİ görüp; kendi halini kıyaslamalı. Evet BÖCEKLERİ.


Bir arada yaşamak sadece insana mahsus özellikler değil. Arılar ve karıncalar da bu işi en az bizim kadar iyi yapıyor. Çok sayıda arı, belli bir düzen içerisinde tek bir arıdan beklenmeyecek büyük bir tasarım harikasını başarıyor. İnşa ettikleri kovan, onların yaşam alanları oluyor. İşte bu da bir çeşit şehir. Benzer bir toplumsal düzeni başaran karıncalar da sosyalleşmeyi başarmış canlılardan. Binlercesi hatta milyonlarcası bir arada yaşayabiliyor.

Küçücük canlılar bir arada yaşarken mükemmel bir düzen içerisinde davranmayı biliyor ve çevresine zarar vermeden, kendisine zarar vermeden yani SÜRDÜRÜLEBİLİR HAYAT MODELİ kurgulamış şekilde davranıyor. Ama insan, tüm varlıkların ve canlıların kendisi için yaşadığını, yaşatıldığını iddia eden, kimilerine göre kutsallaştırılan bir varlık olmasına rağmen toplumsal düzen konusunda acaba aynı düzeyde başarılı mı?

Elbette ki bu konuda tasarlama ve karar verme yetisine sahip olan insandan çok daha iyisi beklenmelidir. Ama insan bekleneni başaramıyor. Bu başarısızlık, somut bir şekilde ortada.

Somut olan insanın duyarsız, kuralsız, tutarsız ve plansız yaşadığı gerçeğidir!. Bu gerçeği, çevrenize baktığınızda, yaşadığınız şehirde görebilirsiniz:

Hiçbir canlı kendi yaşadığı yeri kirletmez. Zaten canlılar arasında kirletici diye bir tanım yoktur. Bunun tek bir istisnası vardır: İNSAN!

Şehrin sokaklarında dükkanlar, seyyar satıcılar, arabalar, otobüs ve taksi durakları ile bunların çevresinde koşuşturan insanları gözlemlersiniz. Hiç biri kendi işyerinin önünü kirletmez. Öyle değil mi? Doğrusu bu da gerçekler biraz farklı:

Bir büfeci, elinde küllük dışarı çıkıyor. Kapının hemen önündeki ağacın dibine külleri döküyor. Umurunda bile değil. Ağacın dibinde 10-15 izmarit.

Biraz ötede taksici arabasının kapıları açık. Paspaslar, kaldırıma yayılmış. (Sanki paspas satıyor!) Elinde küçük bir süpürge arabasını sokağa süpürüyor. Bir başka taksici elinde çay, arkadaşının temizlik becerisini denetliyor. Diğer elinde sigara... Karşıda bir poğaçacı ellerini pantolonunun kenarına silip temizlemiş. Parmağını yalayıp kağıt alıyor. Poğaçaları sarıp veriyor. Elinde plastik bir termosla parkta çay satan yaşlıca bir adam. Yol kenarında tezgahındaki simitleri kapkara elleri ile dizip dekor yapan başka bir satıcı.

Bir başka köşede döner tezgahı. Usta dükkanın önünde elinde bıçak-kürek döner doğruyor. Kaldırımda! Yanında iki işçi kaldırımı kazmış lağım tamir ediyor. Dönerci bağırıyor: “Yaprak döneeer… iki buçuk!” Diye..

Yanımıza gelen bir dilenci çocuk; tiner kokuyor. “Abi bir ekmek parası.” Bir başka çocuk bize bir şey veriyor. Bakıyorum: Yeni açılan bir dükkanın ilanları…

Kusura bakmayın kent kültürü üzerine sanattan, edebiyattan, mimariden, estetikten, sosyal faaliyetlerden ve benzeri çalışmalardan söz edecektim. Ama yolda bir sürü sorun çıktı. Yazamadım.

Bu sonbahar olmadı. Bir dahaki bahara.
Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ
msevgi@mental.com.tr

Not_:
1- Yazı ilk olarak, 11 Ekim 2010 Pazartesi tarihli Devrim Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
2- Anlatılan sokaklar Çorlu'da olmakla birlikte birçok 'kent'in içinde olduğu "duyarsız", "kuralsız", "tutarsız " ve "plansız" hayat tarzı aynı karakteri göstermektedir.
3- Resim altındaki "Kentli olamamış bir kalabalık, bazı BÖCEKLERİ görüp; kendi halini kıyaslamalı. Evet BÖCEKLERİ." sözü Facebook'ta kullandığım sloganlardan...

Resim__:
http://www.facebook.com/album.php?aid=134790&id=679942416&l=33305e6cda (Milliyet Blog Galeri)

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..