Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '12

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Kenya, Nairobi ve tabi ki safari

Kenya, Nairobi ve tabi ki safari
 

Maasai Mara


Uzun zamandır yazmayı isteyip de yazamadığım Kenya blogum için nihayet zaman buldum.

Bir iş seyahati için bir haftalık Nairobi Kenya turu düzenledik. Üç gün fuara katılıp pazar araştırması yapacak, kalan üç günü de safariye ve çevreyi gezmeye ayıracaktık. 6 Kasım akşamı 19:50 THY uçağı ile Atatürk Havalimanından Nairobi' ye doğru uçuşa geçtik. Biz saatlerimizi geriye aldığımız için onlardan bir saat gerideydik ama, yaz saati uygulamasında saat farkı yok. 6,5 saatlik yorucu bir uçuşun ardından, yerel saatle sabaha karşı 03:30 sıralarında Nairobi International Havalimanı' na iniş yaptık. Her yeni ülkeye gidişimde olduğum gibi bu sefer de çok heyecanlıydım ancak, bu seyahat biraz daha farklıydı. Her zaman merak ettiğim ve görmek için can attığım Afrika Kıtası' nda idim. Pasaport kontrolüne geldiğimizde daha önceden defahatle tecrübe ettiğim, siyahi ırka özel rahatlık karşıladı bizi. Kontrol memuru o kadar yavaş davranıyordu ki, uzun yolculuğun verdiği yorgunluk yüzünden bir an haykırma noktasına geldim. Havaalanı görevlileri yolculara ayrılan koltuklarda uyuklamakta, ayakta olanlarda başta aşağı beyaz adamları süzmekteydiler.

Nairobi Havalimanı oldukça eski, bakımsız ve küçük bir havalimanı. Sakın Atatürk Havalimanı' nda ki konforun yarısıyla bile karşılaşacağınızı ummayın. Havalimanı içinde dolarlarımızı, yerel para birimi olan Kenya Şilini ile değiştirip taksi bulmaya koyulduk. Bu arada gidecekler için bir önerim var. Havaalanı ve otellerde 1 Dolar = 81 KES iken, şehir içinde Western Union şubelerinde 1 Dolar = 84,5 KES' ten bozduruluyor.

Ülkenin resmi dili İngilizce ancak, yerli halka ait Swahili dili halk arasında daha yaygın kullanılmakta. Kenya' da 43 farklı kabile yaşam sürmekte. Tarihten beri sırasıyla Arap, Portekiz, Osmanlı ve İngilizlerin himayesi altında yaşamışlar ancak 1964 yılında bağımsızlıklarına kavuşabilmişlerdir. 1880' lerden sonra İngiliz sömürgesi haline gelen Kenya' ya binlerce Hintli demiryolu işçisi getirilmiş ve çoğu geri dönmeyerek burada ki Hintli nüfusu oluşturmuşlardır. Nüfusun yaklaşık % 5' i Hint asıllı Kenya vatandaşlarıdır. Ticaret, turizm, finans gibi sektörler Hintlilerin elindedir. En büyük şehirleri Nairobi ve okyanusa olan kıyısıyla bilinen Mombassa.

Kenya' nın ekvatora yakınlığından ötürü tropikal iklim hakim. 12 ay boyunca akşamları en düşük 11, en yüksek 18 derece olan hava, gündüz vakitlerinde en düşük 21, en yüksek 38 dereceye kadar yükseliyor. En sıcak aylar Şubat, Mart ve Nisan ayları. İlginçtir en çok yağış alan aylar da o aylar. Genelde bahar havası hakim ve gün içerisinde her an yağmur yağabilir. Bu kadar ansiklopedik bilgiden sonra gezimize dönelim.

Havalimanında bulunan bir mağazadan Kenya Rehberi almak istiyoruz ama, görevli kız uyuya kalmış, cama tıklatarak uyandırıyoruz. Bu sıra da iri kıyım, sempatik bir siyahi kız geliyor yanımıza. Nereden geldiğimizi soruyor. Gecenin o saatinde o kadar enerjik oluşuna şaşırıyoruz. Türkiye cevabını verince Türkiye' yi ve Türkleri çok seviyorum, size taksi ve kadın ayarlayabilirim diyor. Biraz önce içten içe gururlanmamızın yerini büyük bir hayal kırıklığı kaplıyor. Bu kızın herkesi sevmesi çok muhtemel. Kenya' da yoksulluk sebebiyle kadınlarda fahişelik, erkeklerde de hırsızlık son derece normal karşılanan bir durummuş, şaşırıyoruz. Neyse ülke de aynı İstanbul' da turiste yapılan muamele var, herkes fazladan para koparmak derdinde, çok dikkatli olun. Taksi, alışveriş ne olursa olsun söyledikleri rakamın üçte birini teklif edin yarısında anlaşıyorsunuz. 1800 KES' e havalimanından şehir merkezin deki Intercontinental Otel' e geliyoruz. Burada şehir merkezinde kalabileceğiniz iki otel var. Biri Intercontinental, diğeri de Hilton. Başka otelleri güvenlik sebebiyle pek tavsiye etmiyorlar.

İlk gün akşam üstü 16:00 sularında işlerimizi tamamladığımız için erkenden otel e geliyoruz. Arkadaşım dinlenmeyi tercih ederken, ben, alıyorum fotoğraf makinamı çıkıyorum Nairobi caddelerine. Şehir merkezinde ki yaklaşık 2-3 kilometrekarelik alan son derece göz aldatıcı. Kendinizi bir Avrupa şehrinde hissedebilirsiniz. Yeşilliklerle kaplı ancak, bu alanın dışına çıktığınızda gerçek yoksulluk ve sefaletin ne olduğunu görüyorsunuz. Şehirde iğrenç bir egzos kokusu hakim caddelerde yürümek ya da arabanın camını açmak mümkün değil. Saatlerce dolaşmama rağmen sokakta sadece iki tane beyaz görüyorum ve şaşırıyorum. Bol bol fotoğraflar çekiyor, etrafı ve insanları inceliyorum. Tabi ki insanlarda beni. Kendimi uzaylı gibi hissediyorum çünkü, beni gören neredeyse herkes önce saatime, sonra ayakkabılarıma, kıyafetime ve elimdeki fotoğraf makinasına bakıyorlar. Tuhaf olduğunu düşünüp otele dönüyorum ve ne kadar şanslı olduğumu orada anlıyorum. Beyazların ortalıkta görünmemelerinin sebebinin güvenlik olduğunu öğreniyorum. Kalabalık caddelerde bile çembere alınıp soyuldukları bilgisini alıyorum otelde ki güvenlik görevlilerinden. Verilecek sadakam varmış demek ki.

Nairobi' de yemek yiyecekseniz büyük otelleri ve sayıları birkaç tane olan lüks restoranları tercih etmenizi tavsiye ederim çünkü, ülke de ciddi bir hijyen problemi var. Öğle yemeğinde bir Türk Kebapçısı keşfediyoruz, daha doğrusu onlar bizi keşfediyor ve davet ediyorlar. Restoranda çalışan her Kenyalı Türkçe konuşuyor ve iki Türk restoranı daha olduğunu öğreniyor ve şaşırıyoruz. Buraya yerleşme hikayelerini dinlemek isterdik ama çok acelemiz var. İlk akşam yemeğini kaldığımız otelde yiyiyoruz ve hatrı sayılır bir rakam ödüyoruz. Bize asistanlık yapan arkadaşımız Delphin şehrin batısında Fogo Gaucho adında bir Brezilya Restoranı olduğunu, servisinin ve yemeklerinin müthiş olduğunu söylüyor. Hemen yola koyuluyoruz. Oteli anladıkta, restorana girerken bile makinalı tüfekli güvenlik elemanları tarafından aranmak biraz ürkütücü geliyor. İçeride fix menu uygulaması var, yani adam başı 25 doları veriyorsunuz patlayana kadar yiyebilirsiniz. İlginç olan et servisi. Milli kıyafetli garsonlar şişe takılı ve daha yeni ızgaradan alınmış etleri sürekli servis yapıyorlar. Masada bulunan kartlarınızın kırmızı tarafını çevirmezseniz 2 dakika da bir et servisi ile bunalabilirsiniz. Bu kadar etin arasında en çok timsah eti ve az pişmiş biftek hoşumuza gidiyor. Timsah eti görüntü itibarıyla tavuk etinden ayırt edilmiyor ancak, tadının daha lezzetli olduğunu söyleyebilirim. En azından bana öyle geldi, antilop eti de fena değil. Yemek aralarında ızgara yapılmış muz ve en son da tatlı olarak yine üzerine tarçın dökülüp dış kısmı kızartılmış ananas yiyiyoruz, tadı muhteşem. Bu arada Kenya birası Tusker' ı da denemeden geçmeyin. Sonra ki 3 günde bu restorana geliyoruz. Müthiş...

Ertesi gün bir taksi kiralayıp şehir turuna çıkıyoruz. Sürücüye arka mahalleleri gezdirmesini söylüyoruz ve gerçek Kenya konusunda fikirlerimiz tam manasıyla oturuyor. Tenekeden yapılmış kulübelerde yaşayan insanlar, yalın ayak yürüyen ve pislik içinde sağda solda başıboş dolaşan çocuklar. Ayrıca şehirde akan kanalizasyon sistemlerinin neredeyse hepsinin üzeri açık dolayısıyla mikrop açısından hayli zengin bir yer. Gördüğümüz manzaralar karşısında halimize binlerce defa şükredip, burada ki halkın sefaletine üzülmekten başka birşey gelmiyor elimizden.

Dönmeden bir gün önce otelden safari için rezervasyon yaptırıyoruz. Adam başı 250$ olan ücreti pazarlık sonucu 220$' a çekiyoruz. Sabah 07:00 de bir Land Rover bizi otelin bahçesinden alıyor ve  Lake Nakuru' ya doğru yola çıkıyoruz. Maasai Mara' yı tam manasıyla gezebilmek için 3 gün 2 gece gerekliymiş çünkü, çok büyük bir alan. Orada bulunan otellerde kalıp tüm hayvanları doğal ortamlarında görmek mümkün. Fiyatlar adam başı 800-900$ civarında. Bizim bir günümüz olduğu için sabahtan akşama kadar olan bir tura katılıyoruz. Maasai Mara' ya doğru ilerlerken Rift Vadisi' nde mola veriyoruz. Vadinin derinliği bulunduğumuz yerden yaklaşık 1500mt. Sisler arasından muhteşem fotoğraflar çekiyoruz. Orada bulunan bir hediyelik eşya dükkanında bir Afrikalı figürü beğeniyorum. Fiyatını sorduğum görevli 4500$ fiyat çekiyor. Yersen !!! Daha sonra 300$' a kadar düşüyor ama, almıyoruz. Etik değil. 3-4 saatlik bir yolculuğun ardından Lake Nakuru' ya varıyoruz ve başlıyoruz deklanşöre basmaya. Adını sayamayacağım türlü türlü hayvanlar, zebralar, gergedanlar, bufalolar, zürafalar, aslanlar, antiloplar, ceylanlar, pelikanlar, filamingolar ve tabi ki maymunlar.                              ( bkz. galerilerim Kenya fotoğrafları.) Doğal ortamlarında envai çeşit hayvanları görmek tarif edilemez bir ruh haline sokuyor bizi. Buraya iyi ki gelmişiz diyoruz. Bitkiler ve hava mükemmel. Akasya ağaçlarının muhteşem şekli fotoğraflarımızda yer tutuyor. Tepede görüdüğümüz aslanlar deklanşöre basmadan çalılar arasında kayboluyorlar, üzülüyoruz. Onun dışında babunların çantalarımızı ve fotoğraf makinalarımızı çalmamaları için pür dikkat kesiliyoruz. Komik.. Milli Park içerisinde arabadan inmek yasak çünkü, her an bir vahşi hayvanın saldırısına uğramak mümkün. Tabi biz bu yasağı deliyoruz. Rehberimiz ve sürücümüz olan Patrick bize bütün hayvanları gösterebilmek için milli park içerisinde ne kadar yer varsa arşınlıyor. Öğle yemeği için milli parkın içerisinde bir tepeye konuşlanmış muhteşem bir otele geliyoruz. Yeşillikler içinde, türlü türlü ağaçlar ve hayvanlarla dolu bir cennet bahçesi burası. Kenya' da milli parklara ve hayvan hayatına saygı son derece üst seviyede çünkü, ülkenin en büyük gelir kaynağı olan turizmin değerini herkes çok iyi biliyor. Otelden ayrılıp gezimize devam ediyoruz fakat, zaman hızla akıp gidiyor ve akşam oluyor. Bitmesini hiç istemediğimiz safari sona eriyor ve dönüş yoluna geçiyoruz.

Dönüş yolunda farklı bir güzergah izliyoruz. Ana yol boyunca yürüyen kalabalıklar gözümüze çarpıyor. Nairobi dışında güvenlikle ilgili bir sıkıntı yok, beyaz adama saygıyla yaklaşıyorlar çünkü, tek gelir kaynakları o. Yüksek bir tepe de Maasai Mara topraklarının fotoğraflarını çekmek için duruyoruz. Maasai Mara' dan hemen sonra Serengeti düzlükleri başlıyor. Etrafta hediyelik eşya dükkanları var ve nihayetinde arabadan indiğimize pişman oluyoruz. Etrafımızı kalabalık bir satıcı ordusu sarıyor. Herkes kendi malını satmak peşinde, her kafadan bir ses çıkıyor. Arabaya binmek istiyoruz ama, arabanın kapılarını açıp içeriye kadar giriyorlar neredeyse. Oradan hiç kurtulamayacağımızı düşünüyorum. Bir sürü hediyelik eşya almak zorunda kalıyoruz. Hepimiz için enteresan bir deneyim oluyor. Sabaha karşı 04:45 uçağıyla Türkiye' ye döneceğimiz için otele gidip günün yorgunluğunu uyuyarak atmaya çalışıyoruz.

Kenya seyahatimizin herşeye rağmen muhteşem geçtiğini söyleyebilirim. Gidip görmek isteyenler varsa hiç tereddüt etmesinler bence. Taitl yapmak için pahalı bir ülke olduğunu da söyleyebilirim. Ülkeye çok büyük beklentilerle giderseniz hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Çıt kırıldımların ve hijyen meraklılarının rahat tatil yapacağı bir ülke değil elbette ancak, bakmayı bilirseniz mükemmel şeyler görebileceğiniz, hayata dair düşüncelerinizi yeniden gözden geçirebileceğiniz bir ülke Kenya. Ben çok sevdim sizde seversiniz umarım.

Bir sonra ki gezi yazısında görüşmek üzere

Birkan ALTUNYOLLAR

 

 

  

 
Toplam blog
: 24
: 1081
Kayıt tarihi
: 12.01.11
 
 

Okur - yazar, dört işleme hakim, büyük - küçük tüm ünlülerle uyumlu ..