Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Kasım '09

 
Kategori
Futbol
 

Kibrinin altında kalan takım

Kibrinin altında kalan takım
 

Sen sen ol, rakibi küçümseme!


Dev derbinin sonunda “haklı çıkanlar” listesinin başına Fenerbahçe teknik direktörü Christoph Daum’un adını yazmak lazım. Fenerbahçe soyunma odasındaki taktik tahtasına da “Konuşanlar” diye bir başlık atıp altına; Güiza, Alex ve Kazım’ın isimlerini… Hafta içi Daum’un “Beşiktaş çok iyi takım. Son haftaların en formda ekibi. Bir puan alırsak iyidir.” açıklamalarına nazire yaparcasına rakipleri Beşiktaş’ı küçümseyen demeç verme yarışına giren bu isimler, sahada izlediğimiz taş gibi Beşiktaş’ın da müsebbibi idiler. Futbolda, içinde bulunduğu durum ne olursa olsun rakibe saygı göstermek gerektiğini profesyonel futbolculara anlatmanıza gerek yoktur. Tıpkı Kazım misali, ne rakibine ne takımına ne kendisine ne de hakemlere saygı duyan bir futbolcuya ezeli rekabeti anlatmaya çalışmanın mantığı olmadığı gibi.

İnönü Stadındaki mücadele öncesi yaptığımız analizde; derbinin şifresi olarak “Kanatlar” kelimesini seçmiş, Alex’in adam markajı ile pasifize edilebileceğine dikkat çekmiş, bu durumda Emre’nin üzerine yük binebileceğini belirtmiş ve hatta Beşiktaş’ın çektiği gol kısırlığı konusunda Trabzonspor deplasmanında izlediğimiz İsmail Köybaşı’nı çözüm yolu olarak göstermiştik. Maç sonrası bir otokontrol yapmamız gerekirse; maçın sonucunu kanatların belirlediğini, Fink’in etkili markajı ile Alex’i bitirdiğini, Emre’nin metabolizmasının artan yükü taşıyamadığını ve İsmail Köybaşı’nın yokluğunda o kanadı kullanan İbrahim Üzülmez’in derbiyi 2 asistle tamamlayıp Beşiktaş’ın bu sezon ilk defa 3 gol attığını tespit etmek gerekiyor. Benzer biçimde “Derbinin şifresi: Kanatlar” başlıklı analizimizde; “Tabii Denizli yine bildiğini okuyacak ve hedef santrfor kullanıp bu ismi solda Yusuf sağda Serdar gibi güçsüz ve temposuz isimlerle desteklemeye kalkacak olursa ibre Fenerbahçe'ye döner.”cümlesiyle belirttiğimiz çekinceler de maçın gidişatı üzerinde etken faktörler oldular. Siyah-beyazlı takım, maçın ikinci 45 dakikasına 3 gol sığdırırken Yusuf’un oyun kurucu pozisyonunda olup, Serdar Özkan’ın da 46’da yerini Tello’ya bıraktığını unutmamak lazım. Genel itibariyle 4-1-4-1’e yakın bir sistemde oynayan Beşiktaş, defansın önündeki Fink’i top Fenerbahçe’de iken Alex’e yapıştırdı ve bu uygulamadan netice aldı. Her ne kadar Fenerbahçe kaptanı maç sonunda “Fink, beni tutmaktan başka bir şey yapmadı.” demecini verse de ben şahsen hem Alex’i bitirip hem de 54’teki o muhteşem golü atan futbolcunun alkışlanması gerektiğini düşünüyorum.

Klasik düzenindeki Fenerbahçe’de ileri uçtaki Kazım maç başında Ferrari ile girdiği mücadelelerin hepsini kaybedince şansını kanatlara deplase olarak denemek istedi ancak bu kez de Fink’in göz hapsindeki Alex dışında ceza sahasına girebilecek sarı-lacivertli futbolcu kalmadı. Yerini kaybederek oynayan Mehmet Topuz ve devamlılık sorunu yaşayan Santos da çoğu zaman yalancı presten ötesine yanaşmayınca tüm yük Cristian ile Emre’nin üzerine bindi. İlk yarıya fırtına gibi başlayan Beşiktaş, 15.dakikadan sonra durulurken bunda Emre ile Cristian’ın topla oyuna çıkışları ve yaptıkları yerinde preslerin etkisi büyüktü. Ancak ikinci yarıda Tello’nun da oyuna girişiyle Beşiktaş’ın pas yüzdesi artınca bu ikilinin dolaşması gereken alan da büyüdü, akabinde Emre’nin sakatlığı geldi. Bu sakatlık sonrası Kazım’ın yaptığı sorumsuzluk, Fenerbahçe açısından maçın neticesini belirledi. Beşiktaş’ın attığı üçüncü golün ofsayt olduğunu belirtmek lazım ama 3. golden sonra siyah-beyazlı takımın bilerek ve isteyerek 4’ü 5’i kovalamadığı da dikkate alınmalı.

Elbette ki, maçın teknik-taktik ayrıntıları masaya yatırılarak sebep-sonuç ilişkisi bağlamında bir sürü saptama yapılabilir. Fakat “Bu maçın sonucunu belirleyen birincil gelişme neydi?” diye soracak olursanız cevabım, “Fenerbahçe cephesinden yükselen kibirli açıklamalar.” olur. Lige verilen arayı bol bol tatil yapıp 3 kıtaya dağılarak geçiren Fenerbahçeliler “Nasıl olsa yeneriz” fikrine kapılıp bunu da kamuoyu ile paylaşmakta sakınca görmeyince zaten 7 puan geride olmanın psikolojisiyle maça asılmak zorunda olan Beşiktaş’ı bir kat daha motive ettiler. Bu sonuca şaşırmamak lazım.

 
Toplam blog
: 235
: 717
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Yazar 1976 yılında İstanbul'da doğdu. Tüm eğitim ve öğretim hayatını burada tamamlayarak, 1999 yı..