Kıllık olsun

Bugün MB yazarlarından bir arkadaşımız saç ve kıl üzerine bir yazı kaleme alınca kıllık olsun diye karşı bir yazı kaleme almayı uygun gördüm. Arkadaşımız kendisini ziyarete gelen başörtülü bir eski öğrencisine o anda aklına geliveren mantıksal kıyasla " Kızım kaşların ve kirpiklerin de saçların gibi kıl o halde ya onları da ört ya da saçlarını da aç" deyivermiş. Ben de " Bu mantık doğru olsa vücudumuzun diğer kıllı bölgelerini ne edeceğiz" diye yorum yazdım.

Kıl deyip geçmemek lazım kılın da iyisi var kötüsü var. Yemeğin içine düşmüş kıl bazılarımız için ne kadar iğrençse, saçlarımızdaki kıl aksine o kadar çekicidir. Şampuan reklamlarında izlediğimiz "Saçlarınız ahenkle dansetsin" repliği hepimizin hafızalarındadır. Ya da "Bacaklarınızdaki kılları en iyi biz yolarız" rekabeti konunun ehemmiyetini ortaya koymuştur umarım.

Divan Edebiyatı neredeyse kıl ve göz üzerine kuruludur. "Saçının tellerine gönlümü taktı kader" "Zülf-ü yar" "Ok kirpik" "Perişan eden kaş" "Öldüren bakış" bu edebiyatta sıkça rastlanılan sözlerdir. Halk Edebiyatında da durum farklı değildir." Sarı saçlarına deli gönlümü. Bağlamışım çözülmüyor Mihriban." "Kirpiklerin ok ok olmuş cana batarken." "Kara kaş gözlerin elmas" bir dönemin hit olmuş halk türküleridir.

Yukarıda verdiğimiz örneklerden anlaşılacağı üzere kıllar yerine ve durumuna göre değişik olarak algılanmaktadır. Erkeklerde kılların başta olması iyidir. Yüzün muhtelif bölgelerinde olması bazılarınca iyidir. Göğüs ve omuz nahiyelerinde olması bazılarınca iyi bazılarınca kötüdür. Avret mahallerinde ve koltuk altlarında
kötü kokulara mahal vereceği için uzatılmadan kesilmesi iyidir. Kadınlara gelince baş, kaş, kirpik haricindeki kılların mümkünse ebediyyen yok edilmesi hararetle tavsiye olunur.

Ama yine de herkesin kılı kendine, isteyen uzatır isteyen keser, isteyen açar gösterir isteyen örter. Koca koca adamların insanların kıllarıyla uğraşmasına kıl oluyorum abi.