Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '14

 
Kategori
Deneme
 

Kim şiir yazar…

Kim şiir yazar…
 

ilgazetesi.com.tr


 Buna bazılarının vereceği yanıtı biliyorum ama peşin peşin o yanıtı iade ediyorum.

Hadi güzel bir lafla söyleşimizi açalım!

Hey, biliyor musunuz, şiiri aşık olanlar yazar. Evet, aşık olanlar aynı zamanda şairdir ve şiir yazarlar…

Aşık olmuşsun, kanatlanmışsın. Bütün gövden, kalbin ve her şeyin duygularınla dopdolu. Ne halt edeceğini bilmiyorsun. Her Türk genci gibi oturup, bütün kalbinle bir şiir yazarsın (ona da şiir denilebilirse elbet!) Ondan sonra bu harika şiiri, ne halt edip, kızın eline ulaştırmayı düşünürsün.

Kız şiiri okuyunca sana bir kez daha aşık olacak, öyle mi..!  “Ulan, bu serseri beni ne kadar çok seviyor,” diye, seninle köşe başındaki uzlette, öpüşmeye gelecek… Bekle belki gelir. Belki de o şiir dediğin şeyi, dürüp, büküp… “Şu salağın yaptığı şeye bakın..” deyip , tuvaletin deliğine atacak, üstelik bir de sifonu çekecek… Arkadaş, hop, senin şiir gitti gider. Eğer bir kopyası aklında değilse, şimdi artık şiirinin nerede olduğunu biliyorsun.

Niye böyle oluyor? Sen aşkı da, şiiri de yanlış biliyorsun da ondan. Delikanlı bak, sana deneyimli bir aşıktan uyarı… Aşk, bizatihi şiirin kendisidir. Bir zaman gelir, aşk şiir olur, şiir de aşk… Bazıları işte böylesine şiirle ve dolayısıyla aşkla kendilerini yitirmişlerdir…

Yok, olmadı, aşkı beceremedin; şiiri de beceremedin (şiiri beceremediğini hiç kimse kendi kendine kirtinemez..) Fakat , belli ki bu berbat şiirlerle, bir güzel aşkı da mahveder gidersin… Ondan sonra görki nice gözyaşları gelir ve de aşkın kör gözleri bu gözyaşlarını hiçbir zaman görmez… Ve şiirler berdevam. Bu ne demek? Aşk bittiğinde de yine o ahu zarlı şiirler sökün edilip gelir… Nereden gelir, onu Allah bilir… “Yandım, bittim, mahvoldum… Sen gittin gideli kahroldum…”yollu mısralar bu kez çekip gelir. Normaldir… 18’ndeki delikanlıların çoğu bu acıları çeker… Kimisi de şanslıdır. Sevdiğine kavuşur . 26’sında üç çocuk ve hamile sevgili-hanımıyla daha çok aşk acısı çeker… O yazdığı, yazacağı şiirlere de lanet eder. Bu dünya böyledir işte. Şiirler her zaman talihsiz ellerdedir. Ne zaman yerini bulmuştur ki…

Ama acıklı olan 70 yaşındaki delikanlıların “Ah yandım, öldüm…” diye aşk şiirleri yazmasıdır. Gülünç müdür; şaka mıdır… Bilinmez. Ama, işte bütün ömürleri boyunca şiir yazdığını sanan bu ihtiyarlar bakarsın ki, bu kalan ömrü-bakilerinde de bir şeyler yazarak kendi kendilerinin var olduklarını sanırlar. Ha.. hah..haa… ?)) Artık bunu komik mi, acıklı mı, bulursunuz… Yoksa bu şiirlerde neler bulursunuz, o size bağlı.

Ha.. bu arada sorayım size, (bu soruya gençler cevap vermezler..!) 70 yaşındaki delikanlılar aşık olamazlar mı? İşte size : (To be or not to be..) gibi bir soru.

Olmaz, nolamaz… diyenler , bu yandan…
Olur, niye olmasın… diyenler de, onlar da bu yandan. (Arkadaş biz de ayırımcılık yok…)

Şu ana kadar (şiirin niçin yazıldığına ilişkin gizleri) öğrenmek için epey, duvarlara tırnak geçirdiysek de, hiçbir eşek anırması, keyfimizi bozamamıştır. Biz tuttuğumuz işin ehliyiz. Araştırma araştırmadır arkadaş ..(Lütfen ciddi olalım!)

Evet, şiir niye yazılır? 1. Şiir kız tavlamak  için yazılır. Onu anladık. Fakat bazen ters tepebileceğini de gördük.

2. Para kazanmak için, yazılır… diyebilir miyiz?

Yani, şiirler yazacaksın… Upuzun şiirler (destanlar…) onları ezberleyeceksin. Ondan sonra kadın  matinelerinde, paralı davetlerde okuyacaksın; kitaplarını imzalayacaksın ve nihayet evdeki iyali geçindireceksin… Oldu mu ya! Vah, vah!

İşte bu kör amaçlar için de şiir yazanları görüyoruz Ve gözlerindeki acıları seyrediyoruz..

3. Boşuna şiirler yazanlar…
Yani kendilerinin ve dünyanın felsefesini içine boca edip; kimsenin anlayamayacağı bir biçimde forse edip, “siz şiirden ne anlarsınız, dangalaklar..” ön sözüyle, millete böylesine metinleri dayamak, millet için bir intihar vesilesidir. Millet niye okusun bu şiirleri be… Millet salak mı? Hem kendi kendini alemin en akıllısı say; hem “Siz ne anlarsınız..” de ; ondan sonra da onları “buyurun  şiirlerimi okuyun..” diyerek dergi sayfalarına çağır. Eee buna nedir? Bilemiyorum, bunun adını siz koyun.

4. Bir de feryatsız şiirler vardır. İçten içe ağlarlar da ağladığını da kimse görmemiştir. Fakat her yanından kan sızdığı bellidir. Yazan adam, içinin alını, şiirinin kanına bulamıştır. Artık bu şiiri okuduktan sonra, bu diyarı terk edip gitmekten başka umar kalmamıştır. Şiir, kendisinin şiir olduğunu söyler de; niye şiir olduğunun tarifnamesini vermez. Belki de tarifnamesini bütün pelikan kuşları yemiştir. Artık ondan ötesi, şiirin kendisi vardır. Ve karşısında onu doğru dürüst anlayamayan okuyucusu. Şiir okunur; sonra elinizdeki keskin kamayı nereye saplayacağınızı şaşırırsınız.

Bir süre bu şaşkınlık sürer gider…

Siz hiç hakiki şiirle karşılatınız mı? Hakiki Diyarbakır karpuzu gibidir… Artık ender bulunur. Bulduğunuz da, ham mı, olmuş mu demeyin, hemen gövdeye indirin. Etkisi biraz sonra sökün eder.

Hala şiirin ne olduğunu anlayamadınız mı? Vallahi Bravo…

Çünkü ben de anlayamadım!

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..