Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kim yetişkin, kim çocuk

Kim yetişkin, kim çocuk
 

Doğduğumuzda herşeyi bilerek geliyoruz da sonradan mı unutuyoruz acaba diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Biz yetişkinler anne, babalar çocuklara örnek olmakla ve onlara doğruyu yanlışı öğretmekle mükellefiz, bunu biliyorum! Ancak acaba biz mi onları örnek almalıyız? Biz mi onlardan öğrenmeliyiz yaşamı?

Bir akşam;kapıyı çaldım.Kızım açtı kapıyı, Kolunu sarmış ve omzuna sargıyla bağlamış.Onu öyle görünce çok korktum:kolunun incindiğini düşündüm .Sorduğumda benim 35 yıllık hayatım boyunca hiç düşünmediğim bir cevabı verdi bana;ne diyeceğimi bilemedim, orda öylece kalakaldım...

-"Hayır anne "dedi."Ben sadece tek kolu olmayanların hayatlarını devam ettirirken ne zorluklarla karşılaşıyorlar ve yaşamlarını nasıl devam ettiriyorlar, bunu merak ettim ve onları anlamak için yaptım böyle" dedi.

Bir kaç saat öyle dolaştı evde, ödevlerini yapmaya, tek eliyle yemek yemeye ve giyinmeye çalıştı.Bunu düşünen 12 yaşında bir çocuktu ve ben bu yaşıma kadar bunu hiç düşünmemiştim.İşte orda düşündüm.Benmi ona birşeyler öğretiyorum, Onlar mı bana birşeyler öğretiyor yaşam adına, insanlık adına...

Bebeklerimiz, doğarlar sürekli etrafa gülücükler dağıtırlar.Gözlerindeki o parıltıya hep hayran kalmışımdır bebeklerin.Sonra yavaş yavaş büyümeye başlarlar ve onları bir türlü oldukları gibi kabul etmeyiz.Halbuki her birey bizim evladımız da olsa bizden farklıdır, bizim gibi olmasını bekleyerek ona daha hayatının başında ilk kötlüüğü yapmaya başlarız örnek olmak adına:(...

Ailemiz bize nasıl şekil verdiyse biz de ona öyle şekil vermek isteriz, bizim için yanlış olan onun için de yanlış olmalı, bizim hoşlandığımızdan o' da hoşlanmalı, saymakla bitmez belki bu olmalılar....

Hatta kendimizin yapmak isteyipte yapamadığımız mesleğimizi bile sırf içimizde ukte kaldı diye çocuklarımız yapsın isteriz...Ne büyük bencillik yapıyoruz diye düşünmekten inanın kendimi alamıyorum...
Ama esas sorun bunları onları çok sevdiğimiz için yapıyoruz, Onlara iyilik yapmak adına yapıyoruz...

Anne baba olanlar bilirler, Çocuklarımıza zaman zaman kızarız, bağırırız 5 dakika ağlar ve 5 dakika sonra annecimm diyerek koşa koşa gelir yanımıza kocaman bir öpücükle...Unutmuştur kızdığımızı, kırdığımızı.Kin tutmak yoktur onun o minicik yüreğinde.

Oysa bizler, Onlar o minicik yüreklerinde kine yer vermezken ve bağışlamayı bilirken , biz o koca yüreğimizde belki 10 yıl öncesinden birinin bize söylediği bir lafı hiç unutmayız ve aradan yıllar geçsede gün gelir bir gün sen bana bunu demiştin diyerek akıtırız kinimizi ...

Çocuklar anı yaşarlar ve yaşamın ana kuralı an'ı yaşamaktır.Tüm kişisel gelişim kitapları felsefe ve dinimiz bize an'ı yaşamamızı söyler.Dün bitmiştir, yalnız hafızalardadır.Yarının ne getireceği, ne kadar düşünüp plan yaparsak yapalım meçhuldur.An'da kalmak tek yolumuzdur .Ama biz bunu hiç başaramayız.Zihnimiz ya geçmişteki yaşadıklarımızdadır, ya da gelecektedir.Bunu yaparkende hep an'ı kaçırırız...

Oysa çocuklar üzgünse ağlarlar, mutlularsa gülerler kızgınlarsa bağırırlar. O an ne hissediyolarsa tüm benlikleriyle yalnızca onun tadını doyasıya yaşarlar...

Bizler en ufak bir olayda ümitsizliğe kapılıp hayatımızı zehir ederken onlar o an üzülüp daha sonra hayatlarına olduğu yerden ellerindekiyle mutlu olarak, yine şen kahkahalar atmayı başarırlar...

Bizler sanki dünya 'ya geldiğimizde kim olduğumuz biliyoruz ve bizlere şekil vermeye çalışılırken ve bizlerde şekil vermeye çalışırken çocuklarımıza, kim olduğumuzu ya da kim olduklarını unutturuyoruz da sonra bir ömür boyu kendimizi bulmaya çalışıyoruz gibi geliyor bana.Ömrümüzün sonuna dek bu arama sürüp gidiyor .Kaybedileni aramak aslında bilinmeyeni aramaktan öte...

Hani madalyonun iki yüzü vardır, sanırım bu da madalyonun diğer yüzü.

 
Toplam blog
: 14
: 488
Kayıt tarihi
: 22.10.07
 
 

Merhaba. 1972 doğumluyum. Antalya'da yaşıyorum. Yüksekokul mezunuyum. Duygularımı anlatmak ve duyg..