Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '08

 
Kategori
Kitap
 

Kimyâ-yı Saâdet

Kimyâ-yı Saâdet
 

kimya-yı Saadet (kitap)


Her düşünürün, her inancın ve dinlerin gayesi saadet'e giden yolu göstermektir. Yollar bir anlamda mihmandarın-klavuzun kendi tanıma ve bilme kapasitesine göre bize tanımlanır. O yollardan ön bilgileri alarak yolda kendimiz yürümeye başlayınca o zaman gözümüzle görür, gönlümüzle hissederiz.

Sırlar kişilere özel ipotekli değildir. Yeterki pragmatik heveslerimiz ön plana çıkmasın, ama sırrın içine dünyevi arzuları fazla doldurursanız o raydan çıkar.

Kimya-yı Saadet ne mi demek:
"Bakır ve pirinci kırmızı altın yapan maddî kimya zor ele geçtiği gibi, insanlık cevherlerini hayvanî bulanıklardan arıtıp melekler safiyetine eriştiren, onu altın gibi paslanmaz ve devamlı yapan mücahede kimyası da zor elde edilir. Bu kitaptan maksat, hakikat ilâcının ecza ve bileşimini okuyucularına kolaylıkla açıklamaktır. Bu sebeble bu kitaba "Kimya-yı Saadet" adını verdik. Bağışlayan Allah'tan niyaz ederim ki, onu adına uygun ve kimya gibi hizmete lâyık eylesin.
Bilhâssa bu kimya diğer kimyalardan üstündür. Hattâ kimya adı buna hakikat, diğerlerine mecazdır. Çünkü diğer kimyaların değer ve itabarı, bakır ve pirinci paslanmaktan koruyup onlara geçici bir miktar safiyet vermektir. Bu kimya ise, bizzat büyük nimetlerin ve ebedî hayatın sebebidir. Zira hayvanî sıfatları insanî sıfatlara, nefsanî halleri rûhbaniyete tebdil eden bu kimyadır ve yine ebedî mutluluğun rabıtası, sonsuz saadetin vasıtası bu kimyadır."(Giriş bölümünden)

Kimyâ-yı Saâdet kitabı yazarı İmam Gazâli için çağdaşı Abdülgafir el farisi der ki:"Bağdat'ta Gazâlî öyle bir raddeye geldi ki şöhreti, büyüklerin, emirlerin ve hilafet dairesinin şöhretini aştı. Derslerinde (400) kişi hazır bulunuyordu." (O günkü nüfus yoğunluğu ve iletişim şartlarında)

Gazâli bütün rahat ve şöhreti bırakıp on yıl sürecek manevi seyahatini müteakip dönüşünde şöyle diyordu:"Bu yalnızlıklar aleminde sayılamayacak kadar çok keşiflere mazhar oldum. Hatırımda kalan ve faideli olan şudur; Hakiki sofiler Allah yolunda giden biricik insanlardır."
"Onların siyreti (hayatı) (hal ve gidişatı) en güzel siyrettir. Yolları Kur'an ve sünnet olduğu için en doğru yoldur. Ahlakları Muhammedi olduğu için en temiz ahlaktır. Eğer akıllıların bütün aklı, hekimlerin bütün hikmetibir araya gelse ve şeriatın esrarına vakıf olan zatların da ilimleri buna eklense, onların ahlakından zerreyi değiştirip daha güzelini getiremezler!.. Buna imkan bulamazlar. Zira onların zahir, batın (ve bütün hareketleri Nübüvvet penceresinden alınmıştır. Çünkü yeryüzünde ışık veren tek kaynak, Nübüvvet penceresidir. (Yunus ve Karâni gibi)

İmam Gazâlî'nin bu kitabının daha büyüğü olan ve ona atıfta bunan ve yollama yapan kitabı "İhyâu 'Ulûmi'd-din" adlı eseridir. Şeyh Ebu Muhammed el-Kâzerûnî : "Eğer bütün (İslam) ilimler yok olursa, hepsi "İHYA"dan çıkabilir." demiştir.

"Gazali Bağdat'tan çıkıp mücahede, ibadet, ve halktan uzak olma zahmetlerine katlandıktan, korku, ümit, züht, marifet ve yakîn devrelerini geçirdikten ve bütün bunların tadını tattıktan sonra "İHYA"yı yazdı. Böylece İhya O'nun nefsinin bir sureti, düşüncelerinin aynasıdır. Bu sırra binaen okuyucuların nefsinde çok teysir eder; ve bu sırra binaendir ki ondan hayat fışkırır." Gerek bu kitap, gerek se diğer batı felsefesi veya doğu mistisizmini okurken yazarların yaşadığı yüzyıllarda ki ulaşım-iletişim ve bilgi taknolojisini göz önünde bulundurmak gerekmektedir.

Gazâli'nin İHYA'yı yazarken söylediği söz sanki bugün söylenmiş gibidir: " Yolun rehberleri, Peygamberlerin varisi bulunan (Kendi kendine makam edinmeyecek zaman takdir edecek) alimlerdir. Oysa zaman onlardan boşalmıştır. Ancak suretçiler (şekilciler- dış görünüşe itibar) kalmıştır. Onlarında çoğuna şeytan galebe çalmıştır. Dünya hırsı onları saptırmıştır. Her birisi dünyasıyla meftundur. Mârûfi münker, münkeri mâruf görecek raddeye gelmişler. Hatta din ilmi yok olmuştur. Yeryüzünden hidayet alametleri silinmiştir."

"Görüldüğü gibi Gazâli, bu kapsayıcı fesadın en büyük mesuliyetini alimlerde ve din ehlinde görüyor. Bu durumların bozulmasında ilk sebeb onlardır diyor ve şöyle devam ediyor: Çünkü ümmetin tuzu onlardır, tuz bozulursa onu ne ıslah edebilir !" ( Bu gün din temsilcisi cemaat lideri ünvanını kendi kendine layık görenler vaazlarında on asır önce yaşamış bu alime sataşmalarda bulunmaktadır.)

Şimdikiler yazdıkları kitaplar da Kur'an dan surelerin meallerini, komle kaynak göstermeksizin dip notla belirtmeksizin kendi sözleriymiş gibi kitaplarına koyabilmektedirler. Bilim adamları belli ki bu yayınlardan ya da islami kaynaklardan bir haberdir ki farkında değiller. Veya lades diyorlar. Bu kendilerine paye biçenler, yayınlarında Peygamberliği sanat olarak vasıflandırıp her (asırda) dönemde bu sanatı yapan insanların olduğunu iddia etmekteler vasrisininde kendileri olduklarını kendi yazdıkları kitaplardaki tasvirlerle kendi kendilerini arif etmektedirler. Sanat olsa çıraklığa giden çocukları göndeririz hepsi peygamber olurlar, bu kadar basite indergenen Nübüvvet, kendilerinin o makama talip olmalarından kaynaklanmaktadır.

Bir bu kitabı inceleyen, yazar kendisini en ufak öğmek veya kendinden söz etmek durumunda görebilir mi!

İşte böyle Allah'ın kelamından bile çalma yapanların gerçek durumunu bilmek için temel kaynakları da hatta bugünkilerin taraftarlarına okuttuğu literatürü de okuyup bilmek gerekmektedir !..

Hicri 505 yılında vefat eden Gazali'nin bu Kimya-yı Saadet kitabı İhya'nın özeti durumundadır. 727 sayfa olan bu kitabı sabırla atlamadan dispozisyon sırasına göre okumak gerekir. Her konu bir öncesinin okunmasıyla daha iyi anlaşılacaktır. İhya ise dört cilt olup 4000 sayfa civarındadır.

Okumakla birşey kaybedilmez bir pencere daha açarsınız düşünce odanıza. Bir defa da olmaz bir kaç defa okumak gereklidir. Biz insanlar, özellikle bizim vatandaşlarımız çok az okuyoruz, bu konu her vesileyle dile getirilmektedir. Fakat yine de her şeyi okumadan eleştirmeyi severiz. Bu durum bizi samimiyetli olmadığımızı bastırmaya değer mi. Bu dünyada bir defa varsınız, kimse sizi yönlendirmesin at gözlüğü ile bakmayın, kendi düşüncenizi her yönlü okuyarak kendiniz üretin.

Yirmi-otuz yıllık dünyevi bir meslek için bir seri okullar okuyup, sınavlardan geçiyoruz. Onlarca dersi defalarca okuyoruz da kişiliğimizi oluşturacak, inancımızın ne olduğunu, kendi kaynaklarından öğrenmek, devletimizin kurucusunun söylevlerinin ne olduğunu bilmek, devletimizin kuruluş tarihini öğrenmek, batı medeniyetinin köklerinde ki felsefenin ne olduğunu okumak neden zor gelsin!

Önce ne okumalıyız bunu iyi düşünmeliyiz.



nariçi: 19.01.08

 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..