Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '19

 
Kategori
Deneme
 

Kır Çiçekleri...

Sen değil misin; yoksulluğun yalnızca akçasal odaklı bir sorun olduğunu sanan "küçük adam";
Sen değil misin; ne olmasına karar veremediği için, ne olduğu anlaşılamaz olan...
Gözleri ruhunun arkasında, sesi yalana çalan, öfkesi sallanan parmak olmuş, hiç gülmeyen sen değil misin?
Su katılmış süt, haram karışmış lokma, kantarıyla oynanmış adalet terazisi senin eserin...
Toplumun farklı katmanlarında, farklı namus anlayışı yerleştiren sensin. Asırlık çınarı içten içe kemiren kurt. Işığı çalan sensin. Ateşi onlardan çalıp, aydınlanma çırasını tutuşturan değil, olup biten cümle alem kötülüklerin nedenisin sen...

Sözümüz "meyve çağında ağaca düşman" olanlara ve diğer yanda namustan yana olanlaradır!..
Şimdi yalnızdır onlar ve yoksul.

İçinde saplı kaşığın dik durduğu, artık dibine kadar sıyrılmış bakır çalığı bir eski tencerede, en az üç günlük bulgur pilavı kalıtısına mahkumdur yoksulluk, ocağı sönük...
Bir ölü saattir kemirir kabusa gebe geceyi bıkmaz, tik tak, tik tak...
Uykusuz bir aç bebe çığlığıdır, kesemez sesini ağzına dayalı sütü kesik boş memeler. Yankı bulmaz tok ve horultulu uykularında dolu midelerin.
Namus, rengi kaçmış damatlık bir lacivert takımdır eskise de ömür boyu giyilen...
Namus bir genç kız gelinliğidir titizlikle saklanan, zamanı gelince ikinci kıza da kesilip bayramlık dikilen...
Namus bir sarhoş hançeri değildir, üçüncü sınıf bir kenar bar konsomatristinin kürek kemikleri arasına ihanete saplı olan. Namus hançer değil, ölendir kenar mahalle dilberinin göz yaşlarında...

Öldürmek değil, yaşatmaktır namus. Namusu temizlemek adına öldürülen değil, kirlenerek ölendir namus cehaletin karanlığında.

Namus 3-5 nöbetinde karanlıkta ışıyan sınır nöbetçisinin kıpırtısız gözleridir. Gölgesidir kuş uçmaz, kervan geçmez bir dağ karakolundaki albayrağın...
Namus toprağa diz vuran efedir Ege'de, sallanan bir mendil olur halayında Doğu'nun, çoşar Karadeniz'de bir hırçın horonda...

Namus eve helal ekmek, tuz götürebilmektir; çoğalır bir asgari ücret bordrosunda...
Namus bazen arkasını dönmek, bazen atılabilmektir bir kavganın kör çıkmazına...

Bir sömürünün sulu ağızlı şehveti, titrek su muhallebisi, yaz sıcağında "ye kürküm ye" ayarlı samur kürk, sırıtkan bir görgüsüzlük markalara indirgenmiş, Ağustos da balta kesmez buz, rafta kapağı hiç açılmamış göstermelik bir dizi ciltli kitap değildir namus.
Şaşaalı bir hak edilmemiş varsıllıkta gizlenmek değil, bir "hayat kadını" kimliğinde gereğinde yiğitçe açığa çıkmaktır namus...

Namussuzluk bir lokanta lüksünde tabağa bırakılan haramzade bahşiş, karatılan bir haksızlık karşısında atılan akortsuz bir kahkaha, yaşamak uğruna ve buysa eğer, rakı kokulu masalar arasında kalça sallayan dansözün sütyenine sokuşturulan haram para ve o cıvık cıvık terli, etli, kıllı hırsız elidir.

Bazen başınızı okşayan bir ilkokul öğretmeninin yaramazlığınızda kulak memenizdeki uyaran iki parmağıdır. Bir babaanne öğüdü bazen, bazen bir dedenin kızgın sitemkar sesidir. 
Hiçbir kitap yazmaz, şekillendirir yaşamınızı.

Alın teridir, harama çözülmeyen uçkur, bir nasırlı el, boğazınıza takılıp kalmayan bir helal lokma, adını unuttuğunuz birisi, ama yüzü tanıdığa çalan bir sıcak merhabadır namus...

Sözümüz çakırdikenlikler içinde kır çiçeği misali açan yalnız ve namuslu insanlaradır.

Merhaba...

 

 

Akın Yazıcı

 

18 Mayıs 2019/İzmit

Görüntünün olası içeriği: bitki, çiçek, doğa ve açık hava
 
Toplam blog
: 190
: 391
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

1965 Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinden asker hekim olarak mezun oldum. Gülhane Askeri Tıp Aka..