Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '09

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Kırık cam teorisi

Her şey bir kırık cam ile başlar. Hatırlayın, mahallede eski ve metruk bir ev vardır. Bir camı kırıktır. Birkaç gün sonra sağlam cam göremezsiniz. Sözü önce kırık cam teorisinin sahibi Philip Zimbardo'ya, ardından 1990'ların New York Belediyesi'nin efsane başkanı Giuliano'ya getireceğim.

Zimbardo, iki öğrencisi ile birlikte, 1969 yılında, iki farklı bölgede bir deney yaptı.

Yoksul Bronx semti ile zengin Palo Alto semtlerinde cadde kenarına 1959 model birer otomobil bıraktı.

Kapıları açık, plakasız ve kaputları da aralıktı.

Bronx'taki otomobil üç gün içinde yağmalandı, sadece kaputu kaldı. Palo Alto'daki otomobile ise bir hafta boyunca dokunulmadı.

Zimbardo ve iki öğrencisi otomobilin yanına gidip yerden birer taş aldılar ve kelebek camını kırdılar. İlk darbe indirilmişti ki, herkes olaya dahil oldu, zengin beyazlar dahil onlarca insan taşlarla otomobili birkaç dakikada enkaza çevirdiler.

" Demek ki" diyor Zimbardo, "ilk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısının yazılmasına izin vermemek gerek. Aksi halde gelişmelerin önünü alamayız, suçun zincirleme bir reaksiyona dönüşmesini önleyemeyiz."

1980'lerin suç ve suçlu cenneti New York, 1993'te Rudolph Giuliani'nin Belediye Başkanı seçilmesinden kısa bir süre sonra Dünya'nın en huzurlu kentlerinden birisine dönüştü.

Namuslu çoğunluğun cenneti haline geldi.

Giuliani'ye bu başarının sırrını sordular; kırık cam teorisine atıfta bulundu.

"Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından birisi bile kırık olsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim."

"Bir elektrik direğinin dibine birisi bir çöp torbası bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen çöpünü oraya bırakır. Kısa sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım."

Bir sokağın suç bölgesine dönüşmesi önce kırık bir cam ile başlıyor.

Bu saptamayı yapan Giuliani ve New York Polisi önce küçük suçlara karşı mücadeleye başladı. Parklardaki aydınlatma lambalarına zarar verenlerden, içki şişelerini yollara atanlardan tutun, apartman girişlerini, metro istasyonlarını tuvalet gibi kullananlara kadar her basit suçun peşine düştü, yapanları yakaladı.

Cezalandırılmalarını sağladı.

Mesaj açıktı; küçük ya da büyük fark etmez, sokakların, mahallelerin suç üretim merkezlerine dönüşmesine izin yok.

Başardılar. New York bir suçlu sığınağı imajından hızla uzaklaştı.

Türkiye Turizmi de, bu coğrafyaya has bir Giuliani'yi bekliyor. Özellikle kırsaldan akıl almaz bir göç dalgasına maruz kalan kıyı kentleri ve kasabaları.

Mesleksiz, eğitimsiz ve en küçük bir entelektüel birikimden yoksun yığınlar, son çare olarak, 'yırtmak' için, akın akın turizm bölgelerine göç ediyor.

Kendi kültürleri, kuralları, sorun çözme yöntemleri ve feodal bağları ile geliyorlar.

Ahlaki ya da değil, kolay ya da zorla, bir şekilde paraya ulaşmak, hatta hayatta kalmak uğruna, acımasızlığı, gözü karalığı, agresifliği mücadele silahı olarak giyinip kuşanıp, kentlerin, kasabaların çevresini ahir zaman fatihleri duygusu ile kuşatıyorlar.

Varoşlardan aşağıya, kentlerin merkezine, içinde bulundukları çaresizliğin tek nedeni gibi bakıyorlar.

Onların 'öteki'si de bu merkezlerde yaşayan üst gelir gruplarıdır. Varoşlara ordugah kuran bu ahir zaman fatihleri kendilerini 'öteki' üzerinden tanımlar.

Bu tanımlama, kendilerini bugünün Robin Hood'ları olarak algılamaya kadar varır.

Böyle bir iklim suç ve suçlu için verimli bir ortamın hazırlayıcısıdır. Bu ortamdan sahte alkol üreticisi de çıkar, kapkaççı da, gaspçı da.

Sahte alkol insana zarar verirmiş, kör bırakabilirmiş, hatta ölümüne neden olabilirmiş, ne gam...

Sahte alkolü turistler de içermiş, üç genç ölürmüş, Türkiye'nin en önemli pazarında yer yerinden oynarmış, kimin umurunda?

Ne pahasına olursa olsun paraya ulaşmak içgüdüsel bir hedeftir artık.

Bu hedefin, kılcal damarlara kadar nüfuz ettiği beyinlerde, Ülke imajına, ahlaki kaygılara, insan sevgisine yer kalmaz ki.

Konu, her ne kadar göç olgusunun sosyal sonuçlarını analiz edecek ve çözümler üretecek makro politikaları ilgilendirse de, kısa vadede yerel otoritelerin yapabilecekleri çok şey vardır.

Turizm Bölgelerindeki Belediyeler, Güvenlik Güçleri, işe, kırık cam teorisini kentlerine uyarlayarak başlayabilirler.

İlk kırık camı hemen tamir ettirmek esastır. O cam bir gün kırık kalırsa birkaç gün içinde bir tane sağlam cam bulamazsınız.
Önce o bina yolgeçen hanı olur. Sonra o yolgeçen hanının sokağında suçluların borusu öter.

Girmeye korkarsınız.

Tepelerine hukukun gücünü, yerel otoritenin caydırıcılığını ve toplumsal tepkinin aşağılayıcılığını dikmezseniz, meydan suça kalır.

İlk kırılan camın parçaları, suçu besleyip büyüten bu ortama düşer, her türden suçun köklerine gübre etkisi yapar.

İş, insanların canını hiçe sayan sahte alkol üretmeye kadar varır.

Önce kentteki ilk kırık cam hemen tamir edilmeli. İlk çöp hemen yerden alınmalı. İlk hatalı park etme uyarılmalı. İlk taciz girişimi kursaklarda bırakılmalı. İlk yere tükürme ayıplanmalı. İlk kırmızı ışıkta geçme cezalandırılmalı.

Hemen yarından tezi yok, ilk sahte alkol vakasında hukuk, yerel otorite ve en önemlisi toplum en şiddetli tepkiyi vermezse geçmiş olsun.

Yapanları pervasızlaştırır, bu işe girişmekle, uzak durmak arasında bocalayanları da cesaretlendirirsiniz.

Hayatın kural ve ahlak dışı alanlarından nemalanmayı umanlara, o kentte kendilerine ekmek olmadığını göstermek zorundayız.

Tarım yaptığınız arazide boy veren ilk ayrık otunu kökleri ile birlikte söküp atmazsanız, birkaç ay sonra arazinizi tanıyamazsınız.

Her tarafı sararlar.

Yaşadığımız toprakların hak ve hukukun çiçeklerinin özgürce açtığı, endişe duymadan nefes alabildiğimiz güvenli bahçelere dönüşmesi, ya da şiddetin ve zorbalığın filizlendiği, sahipsiz 'nomans land' haline gelmesi, ilk ayrık otunu kökünden söküp atmanıza bağlıdır.

Kent, bütün insiyatifleri ile sahipsiz olmadığını göstermeli.

 
Toplam blog
: 34
: 682
Kayıt tarihi
: 01.07.06
 
 

Hiç bir şey göründüğü gibi değildir. Olmamalı da. Biraz beynimizi yormalıyız. Dayatılan hiç bir dogm..