Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '10

 
Kategori
Güncel
 

Kırık dökük hayatlar

Uzaklarda analar ağlıyor. Çocuklarına.Onların yarınlarına. Siirt’ te, İzmir’ de, Manisa’ da belki burnumuzun ucunda, bir adım ötemizde. Yeni hayatlar, nice baharlar kışa dönüyor en güzel zamanlarında.Biz içimize akıtırken gözyaşlarımızı.

Bilmedikleri, anlam veremedikleri bir hayatı ruhlarına kazırken, yıldızlar kayıyor gözlerinden. Hayatlarından.Umutları yerle bir, kırık dökük oluyor.Daha hayatlarının en başında. Kaldıramayacakları kadar büyük, ağır yükleri omuzlanıyorlar sırtlarına, kalplerinin en hassas noktalarına.

Kıymetlimiz, gözümüzden sakındığımız, ana rahmine düştükleri günden beri uğruna hayatımızı harcadıklarımız, yarınları iyi olsun, güçlü olsunlar diye arkalarında durduğumuz, uğruna dünyayı kasıp kavuracağımız evlatlarımızın yarınlarını alıp götürüyor birileri. Kırıp döküyor. Yerle bir ediyor yaptıklarımızı, onların hayallerini.

Kim bunlar, insan mı. Onların çocukları ya da yeğenleri, kuzenleri, kardeşleri hiç yok mu. Hiç düşünmezler mi o yürekleri yıkarken uzanan kirli ellerinin kendi evlatlarına da bir gün değebileceğini. Bilmezle rmi hayatın anlamını bilmeyen yüreklere zoru, kötüyü yaşatmanın ağır , pis kokusunu.Hiç sızlamaz mı vicdanları, ağlamaz mı yürekleri.

Nasıl geldik bugünlere. Komşunun kızına bakmazken, mahallenin namus bekçiliklerini yaparken, nasıl el uzatır, göz koyar olduk küçük yavrulara, hayatının baharındaki gencecik fidanlara.

Hani biz onurlu, gururluyduk.Alnımızın bu kara lekesi varken nerede onurumuz.Şimdi ayak altında insanlığımız. Bedenimizden ayrılan ruhumuz karşımıza geçmiş. İki ayrı insan olmuşuz. İyi gibi yaşayan, kötü olan kötülük yapan.Kolkola geziyor bir bedende. Nasıl savaşılır bu utanmaz arlanmaz, hiçbir yere sığmaz arsızlıkla.

Biz değilmiyiz değerleri alt üst eden, biz değilmiyiz çağdaşlık adına, kokuşmuş, pis ne varsa üzerimize alıp tutan.Biz değilmiyiz vicdanından utanan. Kendi elimizle hazırlarken sonumuza, şimdi oturup yaşadıklarımıza ağlıyoruz.Biz kimiz, nereden geldik hatırlıyormuyuz. Unuttuğumuz, utandığımız özümüzü şimdi mumla ararken, aydınlıklar altındaki kendi çöplüğümüzün dağ gibi yığınları arasından nasıl çıkacağımızı arıyoruz.

Biz kaybettik. Ya onların kaybettikleri. Kim nasıl geri getirecek bembeyaz düşlerini, yarınlara umutla bakan gözlerindeki ışıkları. Kimler, nerelerde daha yaşıyor bu keşmekeşi, utancın en ağırını en zor olanını. Nasıl temizlenir kalplerinden o acıların izleri, nasıl olur onların dimdik durdukları yarınları. İçleri yarayken, yürekleri dağlıyken, nasıl gülerler hiçbir şey yaşamamış gibi.

Koruyabildiğimiz yavrumuza sarılırken, ya kırılıp dökülüp gidenler ne haldeler şimdi. Bir güç olmalı dur diyebilecek. Yaşatanlara bu acının karşılığını olmasa da cezasını hakkıyla kesebilecek.

Sizler sayın muhterem temsilcilerimiz, adımıza koyarken yeni kurallarıı kendi evladınıza uzanabilecek eller gibi görün bu kırılasıca elleri. O vicdanla bakın ağlayan o analara, hayatı kararan yavrulara. Elinizi kalbinize götürün, acısını hissederken canınızdan kopanın, bilin ki birileri var uzakta yüreği dağlı, karalar bağlı, yangında, evlatlarının yokluğunda.

Bir borçtur bu bedeli, karşılığı ölçülemeyen, ama zamanı geldiğinde ödenmesi gereken. Kanayan, dağlanmış yüreklerin pansumanı belki de.İyileştirmesede acısını hafifletecek olan. Bizim evlatlarımız, canımız, parçamız, uğruna dünyalar devireceğimiz, gözümüzün nuru affedin bizi. Sahip çıkamadığımız, sizi koruyamadığımız, çığlığınızı duyamadığımız için affedin bizi.

 
Toplam blog
: 13
: 913
Kayıt tarihi
: 04.02.10
 
 

İstanbul doğumluyum.Bir kızım var 4 yaşında. Okumayı ve yazmayı çok seviyorum. Yazdıklarımı paylaşma..