Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kırılacak mı şimdi o hain eller ?

Kırılacak mı şimdi o hain eller ?
 

Geçen hafta bir kâbustu bizim için. Tüm Manisa ve hatta İzmirliler için. Neden mi? Hem Manisa için, hem İzmir için, hem de bölge için çok kıymetli olan güzelim çam ormanları öyle bir yandı ki, orası yandıkça bizim de burada ciğerlerimiz yandı. Tamı tamına 4 gün süren yangın, 4. günün sonunda onlarca uçak, helikopter, itfaiye ve söndürme ekibi sayesinde, -Allahtan ki yakında denizimiz vardı- ancak dördüncü günün sonunda kontrol altına alınabildi. Günlerce üstümüzden yangın söndürme uçakları bangır bangır geçti, biri kalkıp, biri indi denizin üstüne. Yangın bulutları İzmir üstüne kadar geldi, yangın İzmir Bornova’yı da tehdit etmeye başlamıştı. Bulunduğumuz yere, gökten kül yağıyordu. Bunun adı tam bir felaket olmalıydı. Tam söndü artık derken, 2 gün sonra yine aynı mıntıka da 3 ayrı yerde bir daha yangın çıktı. Bu kadar tesadüf olamazdı ve bu orman kendi kendine yanamazdı, hain birileri muhakkak bu ormanı yakmış olmalılardı. Bunun için lanetler okundu, küfürler edildi? Herkes eminim içinden “bu caniler asılmalı “ dedi.

Anlayacağınız tam bir kabustu !.. Hiç böyle bir şey yaşamamıştık. Kentin üstüne çöken is bulutları tam bir alaca karanlık kuşağı gibi kenti sarmış ve yangından haberi olmayanlar “güneş tutulması” zannetmişlerdi bu durumu. Ancak yoğun sis bulutundan aşağıya küller yağmaya başlayınca farkına varıldı. Öyle ki, yürürken her metrekarede ayağınızın altına, yanmış, kavrulmuş ince çam yapraklarının ölüsünün yapışması içten bile değildi. Öyle ki, yangın söndürüldükten bir gün sonra, tüm insanların, yattığı, arabaların ortadan çekildiği, gecenin dinginleştiği geç saatlere kadar oturduğum balkonda hafif hafif esen rüzgâr da yanık kokusunu hissetmek mümkündü.

Manisa ormanları gerek bölge için, gerekse İzmir için çok önemlidir. Bölgenin (bu arada İzmir-Manisa arası bir sigara içimlik mesafede olduğu için aynı bölge de sayılır) akciğeri vazifesi olarak görev yapar, hem kışın, hem yazın bölge halkını misafir eder. Hele bir kar yağmaya görsün, tüm İzmir akın akın buralara hücum eder, hele baharın gelişi ile hemen buraları hatırlanır, buralar şenlik yeri haline getirilir. Bu yüzden bizler buraların kıymetini biliriz. Ormanı severiz de, koruruz da. Ama demek ki birileri sevmiyormuş ki, korumak istememiş. Öyle bir nefreti varmış ki, farklı noktalardan yaktığı ateş 350 dönümlük koca bir ormanı kül etti. Bu kadarla da kalmadı, nasıl bir öfke ve aymazlık içindeyse, tam dört gün sonra yine aynı yerlerde, bu kez üç farklı noktada tekrar başladı yangın. Ama bu sefer Allahtan çabuk kontrol altına alındı. Fakat yine de 400-450 hektara yakın bir ormanlık alanımız kül oldu. Üstelik en değerli kızıl çam ağaçlarımız, buradaki yaban hayatı, bitki çeşitleri de kül oldu ve üstümüze yağdı. Ormana alev, kente kül yağdı, yüreğimiz kavruldu. Bu ormanlar bir daha geri gelir miydi ki ?

Birileri orman deyip geçiyor, düşünmeden, arkasına bile bakmadan kibriti atıveriyor kuru otların arasına ve sonuç ortada !..Tam 400 hektar orman kül oluyor. Ya deniz bu kadar yakın olmasaydı ? zaman ne olacaktı ? Demek ki Manisa ortadan kalkacaktı ? Demek ki artık, gelecek nesil orman kelimesini belki ancak kitaplarda görecekti. Çünkü bu ağaçların yetişmesi o kadar kolay değil. Çok uzun yıllar gerekiyor, eski haline gelmesi için. O zamana kadar da bölgenin ekolojik dengesi ters-yüz olacak demektir. Arıcılık, hayvancılık, meyve-sebze yetiştiriciliği mahvoldu demektir. Çünkü arılar, küçük ve büyük baş hayvanlar o ormandan nemalanıyordu, tarlalara, bahçelere, ağaçlara yararı olan yaban hayvanları o ormandan nemalanıyordu, köylü, çiftçi o ormandan
nemalanıyordu. Kentin havasından, gürültüsünden, sisinden bunalan biz İzmirliler o ormandan nemalanıyorduk. Şimdi ne kaldı geriye?

Şimdi geride kalanı telaffuz etmek bile istemiyorum ama güvenlik kuvvetlerinin yoğun ve ciddi çalışması ile elde ettikleri bulgular sonucunda dün bu güzelim ormanı yakan hainler yakalandı. Hainler uzun yıllar bölgede çobanlık yapanlar. Olayda çok garip ve bir o kadarda trajıkomik. Çobanlık yapanlar kardeşler. Birinin çok borcu var ve diğer kardeşine (yada aile bireylerine) birkaç tane hayvan satmasını ve borcunun ödenmesini istiyor. Onlarda buna karşı çıkınca, o zaman ben bu ormanı yakayım da, hayvanlarınızı otlatacak bir yer bulamayın, hayvanlarınız açlıktan kırılsın “ diyor. Ve sonuç ortada. Dediğini yapıyor ve 450 hektar orman, yer ile yeksan. Birkaç milyar lira borca karşılık ve bir anlık kızgınlığın diyeti. Jandarma karakoluna getirildiğinde halktan birileri öfke ile bağırıyordu : “ Allah belanızı versin, niye yaktınız lan güzelim ormanı. İnşallah içerde gebermeden çıkmazsın dışarıya !...”

Bu hainleri Jandarma bertaraf etti ve hemen tutuklandı. Şimdi ne olacak peki? Kaç yıl sonra serbest kalacaklar? Bizim anayasamızda “ormanlarımızın yakılması, tahrip edilmesi, imara açılması, yaban hayatının mahvedilmesi vs” ile ilgili bir koruyucu, müeyyide uygulayıcı kanunumuz var mı acaba? Varsa bile nasıl bir yaptırım uyguluyor? Şimdi bu kişiler hain ilan edilecek mi? Hain ilan edilseler bile, birkaç yıl sonra serbest kalmayacakları ne malum? Hadi serbest kaldılar, yine birine kızıp bir yerlerde yüzlerce dekar ormanı tekrar yakmayacakları ne malum? Ve en önemlisi, içerde kalıp çıktıkları sürede bu yanan yerler tekrar yeşerecek ve eski haline gelecek mi?

Bir tek ağacı kurtarmak için emek harcayan, seferberlik gösteren, canını ortaya koyan herkese sonsuz şükran ve teşekkürler. Ama şimdi herkes şapkasını önüne alsın ve düşünsün. Bu ormanlar ne kadar önemli ? Orman yakanlar hain midir ? Bu ormanları yakan bu eller kırılmalı mıdır ? Yoksa biraz daha ileriye gidip bu hainler asılmalı mıdır ? Hem de o ormandaki bir ağaca ?

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..