Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '11

 
Kategori
Siyaset
 

Kızıl Saçlı Güzel Yazarın Çirkin Hümanizmi

Kızıl Saçlı Güzel  Yazarın  Çirkin Hümanizmi
 

 

Balıkesirli bir bağımsız milletvekili adayı, Balıkesir’in PKK’dan temizleneceğini vaat etmiş. Günlük bir gazetenin köşe yazarı da bunu derhal “Kürt düşmanlığı” olarak ihbar etmiş. 

 

Köşe yazarı adayla yaptığı röportajda sürekli “ezilen Kürtler” teması üzerinden sorular sormuş ve cevapların ezbere olduğunu söyleyerek sözüm ona bağımsız adayın katı kalpliliğini ispatlamış. 

 

Buraya kadar her şey normal. Çünkü artık hepimiz röportajı yapan köşe yazarının sorularını ezberledik. Bu soruların nasıl ezbere sorulduğunu da öğrendik. İşin kötüsü bu ezberi artık kanıksadık. Sorular şunlar: 

Kürt bir Serap Yeşiltuna’nın nasıl olacağını soruyorum

Ne yapsınlar peki, Kürtler nasıl insanlar olsunlar sizce?”  

“Hiç sevdiğiniz bir Kürt arkadaşınız falan yok mu? Ne der, kırılır mı diye düşündüğünüz biri?”  

Bir an şöyle düşündünüz mü, ilkokula başladığınızda Türkçe konuşmanız yasak. Yeni bir dil öğrenmeniz lazım...”  

 

Röportajı yapan köşe yazarı genç hanımefendi, adayın “sınıfsal” durumuna vurgu yaparak kendince bu kadar görgülü bir insanın nasıl böyle şeyler söyleyebildiğini sorguluyor. Ona göre adayın “sevgiden” nasibi yok! Yazısında “eleştirinin” çok ötesinde, o kadar aleni ve cüretkâr hakaretamiz bir tarz kullanıyor ki hani neredeyse, ondan farklı düşündüğünüz için özür dileyesiniz hatta suçunuzu itiraf edip kendinizi kızıl yıldızlı bir idam mangasının önüne atasınız geliyor. 

 

Köşe yazarımızın çıtı pıtı görünümü, yazdığı sol eğilimli sosyetik gazetede bulunmaktan duyduğu gurur zaten fotoğrafından yansıyor. Yazarımız, Kürt etnik ırkçılığına sempati duymayı solun kutsal ezberi olarak kabul ediyor. 

 

Soruları sorup da adayımızı neredeyse “nazi” ilan eden çok okumuş ve insancıl köşe yazarının, İstanbul’da Serap’ın yakılması, Buse’nin bombayla paramparça edilmesi gibi olaylardan sanırım hiç haberi yok? Sosyetik köşe yazarımız eminim bu kızlarımızın adını bile duymamıştır. Muhtemelen sabah gazeteye gelip masasına oturmuş, “Frapiccinosunu” yudumlarken insancıl, solcu, arkadaşlarıyla kahkahalar eşliğinde sohbet etmiş, gülümseyebilmenin ne kadar insani olduğuna dair bir şiiri hatırlamıştır. 

 

Ama meselâ Serap’ın içinde hapsolduğu belediye otobüsüne, insanları öldürmek için Molotof atan terör yandaşının, nasıl o hale geldiğini, içindeki kini ve öfkeyi kimin ateşlediğini hiç düşünmemiştir. Hayır! Kızıl saçlı, çıtıpıtı, insancıl köşe yazarımızın Molotofçu hayvanların psikolojisiyle işi olmaz! O çok insansever bir solcudur. O zararsız bir enternasyonalisttir! O kadar insancıldır ki farazi bir Kürt Serap hayal etmekten, gerçek bir Türk Serap’ın molotofla yandığında nasıl acı çektiğini düşünmeye gerek bile duymaz! Ve bunu yaptığını söylediğinizde muhtemelen, yazdıklarınızın ”eleştiri sınırını” aştığı iddia edilecektir ama köşe yazarımızın size ağzına geldiği gibi “ırkçı” diye hakaret etmesini hiç kimse engellemeyecektir. 

 

O kadar insancıldır ki yazarımız“Bombalar savaşın bir parçası!” diyen katil dalkavuklarını, olabilecek ter Kürt tipi olarak düşünür ve Ne yapsınlar peki, Kürtler nasıl insanlar olsunlar sizce?” diye rahatlıkla sorabilir. Yani, solcu, insancıl, sosyetik kızıl saçlı köşe yazarımız için Kürtler ancak “Serap’ı yakan, Buse’yi parçalayan, şehirleri molotofla cehenneme çeviren, Türk olan her şeye kin ve öfke kusan, yüzleri poşulu PKKlılar” olabilir Öyle ya? “Ne yapsınlar peki?” diye soruyor kızıl saçlı sevgi yazarımız. Ona göre hepsini PKKlı saymamız gereken Kürt kardeşlerimizin yapabileceği tek şeyin hayatımızı cehenneme çevirmek olabileceği dışında yazarımızın havsalası hiçbir şeyi almıyor. 

 

Yazarımız, Kürt kökenli yurttaşlarımızı, röportajındaki sorularında, bebek katilleriyle, eroin kaçakçılarıyla, korku taşeronlarıyla özdeşleştirdiğini bile fark edemeyecek kadar yabancılaşmış, vicdansızlaşmış gibi görünüyor.. 

 

Sonra soruyor: “Hiç sevdiğiniz bir Kürt arkadaşınız falan yok mu? Ne der, kırılır mı diye düşündüğünüz biri?”  

Yani? Yazarımıza göre Kürt’lerin hepsi “gayet normal bir şekilde” bölünmek isteyen, bölünmek için her türlü aracı kullanıp çoluk çocuk katledebilen insanlarken ve “başka türlü olmaları da zaten mümkün değilken” birinin çıkıp ülkesindeki PKK istilasından bahsetmesi onları gücendirmez mi? PKK gibi bir katiller sürüsünün psikolojisine empati yapacak kadar “insancıl” olan kızıl saçlı güzel yazarımızın, hayatları, her gün “ Kürtler hayatınızı cehenneme çevirecek!” diye bağıran yaratığın tehditleriyle tedirginlik içinde geçen insanlarımızı anlamasını beklemek zaten hayal! Eğer benim hayatımı cehenneme çevirmeyi hayal eden bir arkadaşım varsa onun kırılıp kırılmaması zaten umurumda değildir. 

 

Ve eğer bu ülkede bütün Kürtler “hayatımızı cehenneme çevirmekle” bizi tehdit eden insanlarsa, eğer bu ülkede Kürt kökenlilerin hepsi PKKlı ise o vakit kızıl saçlı güzel yazarımız, arada nasıl bir sevgi bağı geliştirmemizi önerirdi? Eğer bütün Kürtler PKKlı değilse, yazarımız neden PKK’ya yönelik tepkileri, sanki Kürtlere yönelikmiş gibi aktarmaktadır? 

Ve sonra fevkalade edebi yorum! 

“Balıkesir, Gönen’de bir liseden Boğaziçi Üniversitesi’ni kazanmış zeki bir insan. İstediğinde birilerini sevebiliyor da. Ama içi olmuş taş.

Serap Hanım yazıyı okuyup da PKK’yı anlatmaya aramayın beni lütfen. Bir insanın içi bu kadar nasıl katılaşır, ben bu kısmıyla ilgiliyim. Şaşıracaksınız ama örgüt propagandası, bizatihi kullandığınız bu dildir.” 

 

Aynı soruyu yazarımıza sormamız gerekiyor… Sen, hayatımızı cehenneme çevireceklerini açıkça söyleyen, gözleri artık sadece askeri, polisi değil sivilleri de katledecek kadar dönmüş katilleri hangi yürekle görmezden geliyorsun? İnsanlığın ölçüsü sence nedir ki bu ülkede beraber aile kurduğumuz Kürt kardeşlerimizi, ellerinde PKK çaputları ve bebek katili resimleriyle gezenlerle bir tutabiliyorsun?  

 

 
Toplam blog
: 153
: 503
Kayıt tarihi
: 11.02.11
 
 

Eczacıyım, memlekete meraklıyım.....