Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '11

 
Kategori
Siyaset
 

The Economist’in düşündürdükleri veya İngiliz olmanın dayanılmaz cazibesi

The Economist’in düşündürdükleri veya İngiliz olmanın dayanılmaz cazibesi
 

Kendisi muteber bir ekonomi dergisidir. Hiçbir sözümüz yok… 

2007 yılında Türk Milleti’ne, AKP’ye oy vermesini salık vermiş. Aradan yıllar geçmiş, aynı dergi, o zaman önerdiği partiyi hakkını yememek için önce övmüş, sonra da yerin dibine batırmış. 

Derginin akıl verdiği ülke hangisi? Türkiye! Türkiye kim? Afrika’nın göbeğinde, eski bir Avrupa sömürgesi mi? Hayır! Ama çok saygın dergimiz, Türkiye’yi, bir zamanlar asilzadeleri ve düşük türbeli subaylarıyla idare ettiği sömürgelerinden biri sanıyor olsa gerek ki Türk Milleti’ne oy telkininde bulunabiliyor. 

Aslında onun bir kabahati yok. Türk devletini fiilen idare edenler, Türk adını, Ortadoğu’nun vahşi kabilelerinden biri sayıp küçümseyen ve onun tarihi egemenlik hakkını kabilelerin ilkel ve vahşi mensubiyet hırçınlıklarına bölüştürmekte beis görmeyen, maneviyatları köksüz insanlar olduğundan, The Economist için Türkiye şu anda fiilen başsız, yönetim mahrumiyeti ve aczi içinde çalkalanan, sınırları cetvelle çizilmiş bedevi ülkelerinden farksız bir ülke. 

Tabiat boşluk kabul etmez. Hiçbir millî devletin hükûmeti, Doğrudan hain veya cahil veya toptan yabancılaşmış olmadıkça devletin üzerine bina edildiği millî bütünlüğü, etnik aidiyetlere parçalamaya kalkmaz. Hiçbir millî devletin hükûmeti, idrakine sığmayan toplumsal düzeni, kendi aklınca yeniden şekillendirmeye kalkmaz. 

Türkiye, kendi milletine yabancılaşmış insanların, kendi insanlarının asgari müşterekini istismar ederek elde edip yürüttükleri bir hükûmetle kuşatıldığından fiilen, idaresiz, sahipsiz, boş bir memleket gibi görünmektedir. O yüzdendir ki dünyada Wikileaks belgelerinin içerdiği gibi yüksek dozda aşağılanmayla anılmakta ve ciddiye alınmamaktadır. Çünkü batılılar, askerin yönetimdeki ağırlığını kaybetmesinin, onların anladığı anlamda modern bir ilkeli demokrasiyi getirmediğini, oy çokluğunun sadece çoğunluk diktası için bir araç olarak görüldüğünü, bizden çok önce anlamışlardır. 

Hal böyle olunca Türkiye’nin önünde 3 seçenek kalmakta gibi görünüyor: 

1- Etnik ırkçıların tehditlerine boyun eğilip ülkenin fiilen parçalanması sonucu sağlanacak sözde sessizliğe “barış diyerek düşmana teslim olmak… 

2- Etnik ırkçılığın terör tehdidini fiilen ve kesin şekilde yok edip etnik ırkçı liderleri ve bazı yandaşlarını da vatandaşlıktan çıkarmak. Vatana ihanet suçunun ortadan kalkmadığını bilerek bu suçu işleyenleri de sosyal haklarından ağır şekilde mahrum etmek veya vatandaşlıktan çıkarmak ve ülkemiz üzerindeki etnik ırkçılığın her türden tezahürlerini tamamen silmek. 

3- Ülkemizi gelişmiş batı ülkelerinden birinin mandası haline getirmek

Birilerinin çıkıp Erzurum Kongresi kararlarını yüzüme haykırarak “Manda ve himaye kabul edilemez!” diye haykırmasını çok isterdim. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir!” diyen kurucu felsefeyi, etnik ırkçılarla beraber Türk Milleti'ne duydukları hınçla yok etmek isteyen siyasal İslâmcıları bir kere daha kendi oylarıyla iktidar yapmak isteyen bir toplumdan artık böyle bir tepki geleceğini hiç sanmıyorum. Bilmiyorum ama belki bu ilke de “ Irkçı ve otoriter bulunarak, AB ile bütünleşme sürecimize zarar vereceği kanaatiyle”, kitaplardan çıkartılmıştır? 

Onun için burada kendi toplumunu, önce etnik/ ırksal, sonra inanç temelinde fiilen parçalayıp sonra o parçalara “Kardeş olun!” diye emredebilen bir siyasi partinin yapabileceği en akıllıca iş, üçüncü seçenek gibi görünüyor. Zira meselâ İngiliz Kraliçesi’nden nişan alırken gurur duyan bir cumhurbaşkanının Türk millî duruşu ve vakarıyla ne kadar ilgili olduğu hiç tartışılmadı. Mevcut iktidar, kendini Türk dışı ve “etnik” bir tür küçük bedevi topluluğu saydığından, temsil yetkisi yüzünden Türkiye de kendiliğinden bir tür sömürge gibi görünmektedir. Onun içindir ki İngiliz Kraliçesi, Fransız cumhurbaşkanına nişan takmaz ve fakat onu kendine denk ve ciddi bir devlet başkanı olarak görürken Tür devletinin başını “taltif edilecek ikinci sınıf bir ülke yöneticisi” gibi görebilmektedir. 

O halde zaten üçüncü seçenek yarım yamalak da olsa memleketimizde uygulanmaktadır. Bu seçeneğin mevcut pek çok sorunu çözeceğini daha şimdiden söyleyebiliriz: 

1- Ülkede meselâ İngiliz egemenliği olursa, resmî dilimiz İngilizce olur ve böylece etnik ırkçı Kürtçü söylemler de bir anda son bulur. Kimse herhangi bir bölgede İngilizce’den gayrı, resmi dil talep edemez. 

2- Millî egemenlik problemi çözülür ve ülke tek bir bayrak ve millî adla bütünleşir. Hiçbir Kürtçü o zaman “Bu ülke İngiliz’lerden ibaret değildir!” diyerek İngiliz hükümetine kafa tutamaz. Tuttuğu anda cezalandırılır. 

3- İngiliz egemenliğinde derhal Kuzey Irak’a girer ve oranın enerji kaynaklarını denetimizi altına alır, kraliyetin yüksek menfaatlerine uygun olarak barışı ve düzeni tesis ederiz. 

4- Kıbrıs meselesi kökten çözülür, Rumlar bir daha Türk soykırımı yapmaya kalkamaz. Oradaki Türk yönetimi de İngiliz Milletler Topluluğu’na dahil olacağından Yunanistan’ın bize kafa tutması artık mümkün olamaz. Adaya kalıcı barış gelir. 

5- Bizi İngiliz Milletler Topluluğu’na dahil olursak Laçin koridorunu Ermenistan’dan derhal alır, Karabağ işgaline son verdiririz ki Azerbaycan petrolleri üzerindeki hissemiz de artsın. 

6- Biz İngiliz olursak çocuklarımız daha bebeklikten, bir dünya dilini öğrenerek dünya vatandaşı olurlar ve vizesiz gidemedikleri hiçbir ülke kalmaz. 

Sadece bunlar bile “Union Jack” altında birleşmenin akla geliveren ilk faydaları olacaktır. 

Bazıları tutup sivrilik ederek, “Kardeşim bütün bunları Türk olarak neden yapamıyoruz ki?” diye sorabilir. Ben de onlara sormak isterim: “Madem bunları Türk olarak yapabileceğimizi düşünüyorsanız… O önerilerdeki “İngiliz” yerine “Türk” kelimesinin getirilmesinin mümkün olduğunu düşünüyorsanız.. Neden Anayasadan Türk adını silmek isteyen, nüfus cüzdanlarına ırksal aidiyeti işlettirmek isteyen, ülkeyi ırksal egemenlik alanlarına ayrıştırmak isteyen insanları, yıllardır kendi elinizle iktidara taşıyorsunuz?” 

Eğer illâ böyle bir şey yapacaksanız ve gerçek Müslümanlarsanız, hiç olmazsa “emaneti ehline verin” de memleketi kraliçenin nişan taktıkları değil de doğrudan kraliçenin kendisi yönetsin. 

 
Toplam blog
: 153
: 503
Kayıt tarihi
: 11.02.11
 
 

Eczacıyım, memlekete meraklıyım.....